12 Mart 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

12 Mart 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Öğretmene dokunmayın! Victor Hugo "insanı tanrı yaratır ama, onun kafa- sının mimarı öğretmendir" demiş. Öğretmen bu anlamda gerçekten çok büyük kişidir. Bir bakıma, anne gibidir: iyiliği, kötülüğü, doğruyu, yanlışı ço- cuğa, tıpkı anne gibi, çocuk kişiliğini bulurken, o öğ- retir. Ama çocuk büyüdükçe, annesinin birçok şey- leri bilmediğini anlamaya, onda aksayan tarafları, onun zaaflarını, duygusal bir takım davranışlarını farketmeye başlar. Halbuki, öğretmen onun için bile- rek anlatan, bilerek seven, aldanmaz, yanılmaz bir semboldür. Öğretmenin etkisi bu yüzden çok büyük- tür. Evet insanları tanrı yaratır ama, mağara ada- mı ile bugünün adamı yanyana konulunca, öğretme- nin rolü kendiliğinden ortaya çıkar. Ne var ki, bu so- nuca varmak için öğretmen, çocuğa yalnızca alfabe- yi, yalnızca kerrat cetvelini veya geometri teorem- leri ile fizik formüllerini öğretmekle yetinemez. Öğ- retmenin en baştaki görevi, çocuğa insan olmayı, iyi yurttaş olmayı öğretmektir. Meselâ Birleşik Ame- rikada en önemli ders, yurttaşlık dersidir. Bu ders- te öğretmen, devlet yönetimiyle ilgili kanunlardan çok, çocuğun, yaşadığı topluma getirebileceği şeyler üzerinde durur, ona doğruyu, iyiyi seçmesini öğret- meye çalışır. Bunun ise başlıca dayanak noktası ana- yasadır. Çünkü anayasa, dünyanın her yerinde po- litikacıların elinde şekil değiştirebilecek olan kanun- lara yön verir, onların doğru yoldan şaşmasını önle- yici bir teminattır. İyi vatandaş, anayasasını din ki- tabı gibi bilmelidir. Kanunlar, devir devir, menfaat zümreleri elinde hamur gibi yoğurulmuştur ama, anayasalara dokunulduğu pek görülmemiştir. Büyük Millet Meclisinde konuşan AP'li Milli Eği- tim Bakanı, öğretmenin Anayasadan söz edemiyece- ğini söylemiş. Üzüntümün büyük bir kısmı, bu söz- leri, uzaktan tanıdığım sayın Orhan Dengizin söyle- miş olmasıdır. Dengiz, Atatürk Lisesinde oğlumun öğretmeniydi ve bildiğime göre, çocuklara yalnızca coğrafya dersi öğretmekle yetinen bir öğretmen de değildi. Ne yazık ki uzaktan iyi bir öğretmen olarak tanıdığım Orhan Dengiz şimdi yalnızca AP'li bir poli- tikacı olarak konuşuyor. Sadece konuşsa gine neyse. AP iktidara geleli, Milli Eğitim Bakanlığı içindeki icraat, atatürkçü öğretmene, mücadeleci, gerçekci öğ- retmene indirilen darbe, sözlerin çok ötesinde, derin bir anlam taşımaktadır. Herşey gösteriyor ki, ger- çekleri konuşan, Anadolunun eğitim girmemiş, ranlıklarda kalmış, nurcularla, hilafetçilerle kuşatıl- mış ücra köşelerine gerçeği, uygarlık ışığını götürmek hırsından başka hırs taşımıyan devrimci öğretmen- leri komünistlikle suçlayan çıkarcı ve cahil zihniyet bugün Bakanlığa tam anlamıyla hakim olmak üzere- ir. Cumhurbaşkanlığı kontenjanından Senatoya gi- rinceye kadar politikayla hiçbir ilgisi bulunmayan, mesleğindeki bilgi ve başarısıyla tanınan ve Senatoda da daima bu yönde olumlu, çalışmalar yapan, Milli Eğitim Bakanlığının bir eski mensubu, sayın Zerrin Tüzün, Milli Eğitim Bakanlığındaki son tayinlerin bir dernek baskısı altında yapıldığı söylentisini Meclise getirmiş ve öğretmenler arasında başgösteren huzur- suzluğu söz konusu ederek, Senato araştırması iste- miştir. Ne yazık ki, tabii senatör Mehmet Özgüneşle ortaklaşa verilen bu önerge reddedilmiştir!.. Fakat öyle sanıyorum ki, memleketteki ileri adım- ları ve atatürkçülüğü boğmak i için girişilen bütün ça- balar öğretmene vurulmak istenen darbe ile son bu- lacak ve AP, seçimlerden bu yana, geri kalan itibarı- nın büyük kısmını da bu yolda yitirecektir. Çünkü bu defa baltayı taşa vurmuştur. Hiçbir ülkücü öğretmen, nakil ve tayin baskısı altında yolundan dönmez. Hak- sızlığa uğrayan her öğretmen, yüzlerle, binlerle öğren- cisinin oyunu iktidardan koparıp götürmektedir. AP'li Milli Eğitim Bakanı Dengize, Coğrafya öğretme- ni Dengizi zaman zaman hatırlamasını tavsiye etmek isterim. Belki, ancak o zaman ne kadar büyük bir güçlük içinde olduğunu anlıyacaktır. Jale CANDAN küçümsenemiyecek bir yeniliktir ve faydalıdır. Üyelerin, çalışmaktan özellikle zevk duydukları bir yer de Çocu! Islahevidir. Çocukların Islahevin- den çıkarken iş bulmaları konusu, çok önemli bir konu olarak ele a- lınmakta ve üyeler, meselâ kan dâ- vasından ix Ele bir çocuğun öyüne dönmeyip, yeni bir hayata başlıyabilmesi için seferber olmak- tadırlar. Bale gösterisi bitmişti. Komite başkanları yurt ekipleri için yeni üye kaydına başladılar. Moda Parisi fetheden sanatkâr Chanel, bu mevsim, bir kere daha bütün Parisi fethetmiş bulunu- 12 Mart 1986 yor. Chanel, kadınlığın hakim oldu- gu klâsik tayyörleriyle, o kolyeleri, küpeleri ve teferruat zenginliğiyle hep aynı Chanel ama, bu mevsim gene ufak-tefek değişiklikler de yapmış. Meselâ şık blüzlu bahar tayyörlerinin ceketleri gene bluzun kumaşıyla astarlanmış, kol kapak- larında gene aynı kumaştan süsler, ve düğmeler var. Fakat bu defa, meselâ kol kapakları tam üstüste binmiyor. Bir uç diğerinden biraz kısa ve havada bitiyor. Chanel bu mevsim, saçlara da büyük önem vermiş. Saçları muhak- kak toplu istiyor. Büyük bir fiyonk ile, fakat çok derlitoplu şekilde, saçları ensede sıkısıkı hapsediyor. Chanel'in altın tırnaklı, yuvar- lak bombeli inci küpelerinin, uygun yüzükleriyle birlikte, bu yıl en az kolyeleri kadar meşhur olacağı söy- lenilebilir. Beyaz, krem, beyaz- kahverengi ekose üzerinde çok ça- lışan bu tecrübeli sanatkâr, kırmı- zıyı da ihmal etmemiş. En son ye- niliği ise, vücuda çok yakın biçil- miş, düz hatlı bir tweed mantodur. Manto gizli düğmeli, belden kesik- li ve yakasızdır. Daha çok, elbise hissi vermektedir. İçindeki şık er- kek gömleğinin yakası ve bu yaka- yı kapatan eski zaman kravatı ile manto, çok genç bir havaya sahip- tir. Çünkü, bu yaka ve siyah şifon- dan yapılmış fiyonk - kravat, man- tonun yakasından dışarıya çıkmak- tadır. Bluzun altından giyilen etek mantoya eş tweed'den yapılmıştır. 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: