17 Eylül 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

17 Eylül 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- LEMİ Mİ Til, İlhami Soysalın gün ışığında, Ankaranın göbeğinden kaçırılıp dövülmesi hadisesinin üzerinden bir haf- taya yakın zaman geçtiği halde devletin güvenlik kuv- vetleri hiç bir heibyi kamuoyuna bildirememişler- dir. Ortada lafı dolaşan, sadece bir “siyah otomobil” dir. Anlaşılan, “başkentli siyah otomobil” lerin tuhaf bir dokunulmazlığı var. Bundan yıllarca önce, D.P. nin iktidarda bulunduğu devrede, gene böyle bir “siyah otomobil” ile, Amerika Dış İşleri Bakanı John Foster Dulles'ın Ankarada bulunduğu bir sırada “hınzır komünistler” Amerika Büyük Elçiliğine bom- ba atmışlardı da o otomobil de bir türlü bulunama- muştı. Apteshane duvarlarına, bir yandan işlerini gö- rürlerken diğer taraftan resin çiziktirenleri - dahi şıp diye yakalayıveren bir emniyet teşkilâtının bu başarısızlığı karşısında, o tarihlerde, “Milli Emniye- tin garajlarını aramayı unutmuşlardır!” diye lâtife edilirdi. Daha sonraları ise, A.P, nin iktidara gelişiy- le gözlerin ve ruhların şenlendiği bu on ay içinde gene bu çeşit başarısızlıklar devletin güvenlik kuv- vetlerine âriz olmuştur. Gürültülü “tahkikat açıldığı” haberlerine rağmen ne Turalın Mektubu ile Johm- son'un Mektubunu basına kimin verdiği anlaşılabil. miş, ne Tunçkanatın Açıklamasındaki ajanın kimliği -yahut bu vesikanın sahteliği - tesbit o edilebilmiştir. O vesilelerde halkın nasıl lâtife ettiği bilinmektedir. Şimdi bunlara, Soysalın mütecavizleri katılmıştır. Bir gazetecinin birkaç kişi tarafından < kıstırılıp dövülmesi olayı, dünyada ilk defa Türkiyede cereyan etmemektedir. Gazetecilerin Kaderi, kendilerini çok sevenler bulunduğu gibi kendilerinden hınçla nefret edenlerin de olmasıdır, Bunların bir takım kaba kuv- vet gösterilerine (başvurmaları, iptidai ointikamlar tertiplemeleri orada ve burada görülmemiş değildir. crası da dalia geçenlerde dünya gazetelerinde anlatılmıştır. Ama İlhami Soysalın başıma gelen bu tarz bir vaka değildir. Hadiseyi küçümseme gayretinde olan ve hadiseye gereken değeri verenleri (osindirmeye kalkışan A.P. basınının yaptığı benzetmeler de talihli oolmaktan uzaktır. Kocamustafapaşada Muzaffer Celâsun diye bir adam seçim konuşması yapıyormuş, T.İ.P.liler saldırıp adamı dövmüşler, bu Muzaffer Celâsun ga- zeteci Muzaffer Celâsunmuş, Gazeteci Cemiyetleri ni- çin o zaman harekete geçmemişler ve “basin hürriye- tine karşı girişilen bu tecavüz"ü protesto o etmemiş- ler? Ya, bundan bir kaç yıl önce A.P. taraftarı gazete- ler azmış kalabalıklar tarafından basılırken neden ses çıkarılmamış? Bunlardan ilki bir seçim suçudur, Mamma 17 Eylül 1966 Bu, devletin şerelidir! Metin TOKER adamın gazeteciliğiyle bir ilgisi yoktur, ikincisinde ise polis elinden geldiği kadar gazete binalarını koruma- ya çalışmış, Sar eğ tecavüz edenler yakalanıp ada- lete verilmişlerdi Ilhami Gi Si bambaşka bir mahiyet taşr maktadır. Bir takım kimseler günlerce hazırlık yapmışlar, ev Pyar etmişler, plân kurmuşlar, tertibat a . Sonra bir oto mobil bulup gazeteciyi içine saa yolda “e mutanlığının, İçişleri m a in önünde başlamış- lar, Soysalı şehrin ar, orada daha da bir iyi dövüp . tarlaya li kırılmış camla refi koruyacak halde olmadığını suçluları mak veya bulmamak ys ve bir derin vara daha almış olacaktır. kim bakar? Biz bu memleketten oy imei ya.” diye yak emeğe al hesapların dan devletin şerefini korumak, diğer taraftan sız gizli servislerinin topyekün itham altında kalma- sını önlemek içindi. De Gaulle bu uğurda Fas gir bir . Zira ken- G

Bu sayıdan diğer sayfalar: