17 Eylül 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

17 Eylül 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS den oynar ve herkes bundan böyle mal ve can emniyeti bakımından şahsen alabileceği tedbirleri düşü. nürken, Hükümet ve Polisin takın- dığı tavır, gerçekten umut kırıcıydı. Olayı “Ege taarruzu” hazırlığı Sıra sında haber alan Başbakan Demirel ve kadim dostu Faruk Sükan, me seleyi sadece birer beylik sözle kar- şıladılar. İkisi de çok üzülmüş ve mütecavizlerin bulunması için ilgi- lilere gerekli emirleri vermişlerdi! Bütün iş bununla bitiyor ve olayın en yakın takipçisi olması gereken İçişleri Bakanı Sükan, her türlü it- ham ve yoruma kulakları tıkalı, yü- zünde hep ayni gülücük, İzmirde Ze- ki Müreni dinliyor, bir yandan da yanıbaşındaki “Beyfendi”nin kulağı» na birşeyler fısıldıyordu. Tabii on- ların bu tutumu kimsenin gözünden kaçmadı ve her geçen gün tahmin- ler yerini, kanaatlere e terketmeye başladı. Bir süre önce, solcuları toplayacağız diye Muhalefete cihad açmayı düşünen ve hazırladığı tek- lifi Milli Güvenlik Kuruluna geti- ren Hükümetin, generallerden “Bizi bu kirli işlere karıştırmayın” ceva- bıni aldığını pek çok kimse biliyor- u. İlhami Soysal da mubalif ve sol eğilimli bir gazeteciydi ve özel- likle Bay Olay ile kadim dostu Sür kanı fena halde hırpalıyordu; Mes- netsiz yazmayacak kadar da tecrü- besi bulunan bu gazeteciyi sustur- manın bir çaresine bakılmalıydı. Bu arada Hükümetten sadece Devlet Bakanı Cihat Bilgehanın se si duyuldu. Uzun bir açıklama yâ- pan Bilgehan, durumu Milli Emni vete ve Siyasi Polise sorduğunu; on- lardan, bu işle ilişkileri bulunmadı. ğına dair teminat aldığını belirtiyor- du. Burada dikkati çeken bir busus vardı: Bilgehan derin bir soruştur- ma yapmamış, ancak bu teşkilâtlar- dan kimlere sorduğu bilinmeyen s0- rusuna aldığı cevapla yetinmişti Tavşanla tazı hikâyesi! Polise gelince, onun tutumu da Hükümetinkinden farksızdır. Emniyet Genel Müdürü Hayrettin Nakiboğlu, olaydan iki saat kadar sonra kendisiyle konuşan gazetecile- re, önce hiçbir şeyden haberi olma dığını söylemiş, tam o sırada yaptı- ğı.bir telefon konuşmasından son- ra ise, gazetecilerin kendisinin du- rumu bildiğini anlamaları üzerine, mütebessim ve esrarengiz bir yüzle, olayı haber aldığını itiraf zorun- da kalmıştır. Olayı en yakından 17 Eylül 1966 Soysalın kanlar içindeki başı 1966 Türkiyesi! izlemeleri gereken Ankara Vali- siyle Emniyet Müdürünün tutumlar rında da aynı gariplik dikkati çek- miştir. Kesinlikle söylenebilir ki Po- lis, olayı, vükuundan çok kısa bir. süre sonra öğrenmiş, fakat her ne sebeptense harekete geçmemiş veya geçirilmemiştir. Harekete geçtikten sonraki çalışmaları ise (çocukları dahi güldürecek şekilde basit ove acemice olmuştur Fermanlhların takibinde bu dere. ce yavaş ve acemice bir çalışma ya- nan Polisin bir başka yönden ne derece “hızlı” olduğu, olay akşarm anlaşıldı. Akşam Gazetesi obürosu- nün bulunduğu Emek İşhanı derhal sivil polisler tarafından kordon al tına alındı il giriş - çıkışlar kontrol edilmeğe başlandı. Bu sırada cere- yan eden bir yeri ise Ankarada gü nün esprisi oldu; Akşam Gszetesi, , Ali; nin ondört yaşındaki odacısı gazetelere Se ye için şer nndan çıkınca, Siki iie aş- Tercüman Gazetesinden olduklarını söyleyerek ir rağ gıtları istediler. Ali ga için şağırdı > kâğıtları, vel Sik edi. Bunun üzerine zehir hafiye tipli birisi atalar. ari çıkartıp gösterdi ve “Bak aslanım, ben poli- sim, Ver şunları” dedi, Cin gibi bir çocuk clan Ali bu numarayı da yut basara madı ve a k do büroya koşup, durumu bil dirdi. Bunun fizerine gazeteciler A- YURTTA OLUP BİTENLER liye takılmağa başladılar, Ona, kart- Alinin elindeki elesin almak i- çin polis olduklarını kasıla kasıla söy er, Soysala gösterilmek ü- zere bir b somebiiler getiriyor» lardı ki, bunların verilen tarifle hiç bir ilgisi yoktu. Bunun üzerine genç- ler de aramaya katılmağa karar ver- diler. Bir basın toplantısı yapan T.M.T.F. Genel Sekreteri Orhan Ka- yıhan, ekipler halinde aramaya çi- kacaklarını ve gazetecileri koruma- ya hazır olduklarını açıkladı. Zaten Polis de işin içinden çıka- mıyacağını anlamış ve key da ga“ rip şekilde halktan, gaze gençlerden yardım telkinli Bütün bunlara rağmen, şu satırların k dığı âna kadar bir sonuç alınama- mıştır. Bu arada'ygerek Polise, girekie Akşam Gazetesinin Ankara bürosu» na çeşitli ihbarlar (yapilmaktadır. Bir polis memuru, olay: günü, İs tanbul “Emniyetinden Bekir Poy- raz adındaki bir polisi, AP'nin vum- rukçusu Hamido ile birlikte Emni- vet Genel Müdürlüğü önünde gördü- ğünü söylemiştir. Polise başvuran ve ismi açıklanmayan bir vatandaş Ca, tarife uygun Buick marka oto mobilini emanet ettiği Yaşar adın daki şoförün dört gündenberi ote mobille birlikte ortadan kayboldu- gunu bildirmiştir. Polisin bu ihbar- ları gereği gibi değerlendirdiğine de mse imanmamaktadır. Zorbaların hâlâ yakalanmamış olması, ihbarla- rın sayısını artırmakta ve herkes aklına geleni polise iletmektedir. Yapılan yorum ve tahminler çok değişiktir. Bazı kimseler, bu işin an» cak, Hi etçe korunan bir sivil yeraltı teşkilâtı tarafından yapıla- bileceğini iddia ederlerken, ve cevreler de Milli Emniyet ve Siyas Polis üzerinde durmaktadırlar. Ti. im kanaat, saldırganların bu işi çok iyi bildikleri ve böylesi işler için vetiştirilmiş oldukları şeklinde- dir. Bir otomobil içinde öylesine mahirane adam dövmek herkesin becerebileceği bir marifet değil dir. Olayın bir plân uygulaması ol- duğu ve Soysalla birlikte daha bazı kimselerin aynı çevrelerce takip €-

Bu sayıdan diğer sayfalar: