1 Şubat 1938 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 17

1 Şubat 1938 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 mı, bu vimden uyunca ne ka- zaman ı bana girdim, ra ihti- , silkıl- iareket yle bir - Evet, dedi. Niyeti yoktu. Fakat birdenbire gitmesi icabetti. Amcası ça- lim Tuhaf şeyl Amcası her zaman o0- nu böyle çağırtır mıydı? Benim endişeli halimden Sara Hanım şüphelenmiş ola- cak ki: — Siz kendisine birşey mi söyliye- cektiniz ? dedi. — Hayır, dedim, şey... Kendisini bir b görmek istiyordum da. p bir tarzda bana bakarak te- Kömek iz — Zann raktı, dedi. yim... — Tabii, tabii değil mi efendim, de- dersem size bir köğit bi. Müsaade ederseniz getire. im, O dışarı çıktıktan sonra düşünme- ğe başlamıştım: Bu kâğıtta bana ne yazmış olabilirdi. Sonra, böyle bir- denbire seyahatin ne mânası vardı? Hem niçin bana hiç İstanbuldaki am- casından bahsetmemişti ?. Sara Hanım içeriye girerek bana bir zarf uzattı: — Buyurun Heyecanla al yırttım ve okuma ğa m “ Sahir B Saadetimize bir darbe indi. Sizi mü beda terkederek İstanbula gidiyo- Beni ith etmeyiniz... Çün kü ibi ânda ben'de sizin” kadar acına- © dakikada bahtiyarlığımın derecesini tayin edemiyordum.. cak bir vaziyetteyim, ne isyanlarım,ne gözyaşlarım bu felâkete mâni olam Ve ben bugün, saadeti ailesinin ar- zusuna feda edilmiş bir zavallı insan- beni affediniz... Bana acıyınız... vefasız diye yadetmeyiniz... O, sizi hiç- bir zaman aldatmadı ve kendi arzusuyla terketmedi. Onu mecbur ettiler, mu- kavemetini kırdılar. Size herşeyi ba anlatayım. Me- eskiden beri beni oğluna almak ister- di. Reşat, birkaç ay evvel tahsilini ik: mal ederek avdet etmiş. O zaman ba- bası kardeşine bir mektup göndermiş.. ve bu mesele üzerinde uzun uzadıya muhabereye girişmişler... Nihayet iki tarafta mutabık kaldıktan sonra işi ba- na bildirdiler. Razı olmadım. Günlerce düşündüm, bir karar veremedim... Bir yandan ailem çok tazyık ediyor, diğer Yala da mütemadiyen mektup ya- u. Beni razı ettikleri takdirde ei gidilecek ve orada nişan ce- miyeti yapılacaktı. Bütün inadımla ısrar ediyor ve bu işin bozulmasına, vücut bulmamasına ça- lışıyordum. Fakat bütün gayretim bo- şa çıktı, gözyaşlarım hükümsüz kaldı. Daha fazla ne yapabilirdim? Bir genç k için ebeveynine ne şam amcamdan gelen son mektup üze- rine babam sertleşti: — Ne demek? Niçin Reşatla evlen- mek istemiyorsun? Eğer bunda mah- rem bir sebeb varsa söyle, bizde an- layalım!. dedi. Bunun üzerine fazla dim. Başımı önüme eğerek : “Peki, mademki bunu bukadar arzu v ediyorsunuz. . olsun!...,, diye mı- rıldandım Artık eni bitti Sahir Bey... O güzel hülyaların hepsine elveda!. Fakat benim bigünah olduğumu anladınız, sizi aldatmadığıma ve vefasız bir kız olmadığıma şimdi kannat hasıl ettiniz değil mi ?. Sahir Bey, size tekrar yalvarıyorum.. beni affediniz.. bana acıyınız... haya- tımda ilk defa sizi sevdim; bu ilk aş- ısrar edeme- kımı kalbimin en derin köşelerinde saklıyacağım ve sizi hiçbir zaman unut- miyacağım... Elveda.. müebbeden elveda... hür- metler!.. Sinâ..» Dondum!.. Beynim uyuştu... kulak- larım tıkandıl.. Şuursuz bir halde du- vardaki sante baktım; altı buçuğa beş vardı. Sara Hanım tren vaktini hesap- Mağ zannederek : - Beş dakika var, dedi. Bu söz beni kendime getirdi. Evet, irenin kalkmasına beş dakika vardı. Bu beş dakika zarfında istasyona ye tişerek onu görebilirdim. Paltomu, şapkamı alsdin dışarı fırladım. Sara Hanım şaşkın bir halde arkamdan geliyor ve : — Sahir Bey, oğlum nereye gidi- yorsun, diye haykırıyordu, Gözüm hiç birşey görmüy Be caddeleri nasıl geçtim bilmiyorum. Tren kalk mak üzere idi. Telâşlı telâşlı vagon- ların önünden r ve onu arıyor dum. Fakat, elektriklerin bol ziyasına rağmen, etraftaki kalabalıktan ve gürül: tülerden hiç e göremiyor, hiç bir şey işidemiyor: Saatin dibiale ayakta duran iki ec- nebi beni göstererek birşeyler konu: şuyorlardı. Biraz ileride bir kadın ya: nındaki ihtiyarca bir adama beni işaret etti ve güldü. Arkamdan bir kahkaha yükseldi: — Delimi acaba? Kıyafete bakın!.. O esna — Sahir ar Sahir bey... Diye bir ses işittim. Arkamı döndüm. Oidi. Bir vagonun penceresinden bana sesleniyordu. Deli gibi o tarafa koştum. Annesile beraber pencereden sarkmiış- lar, babasile ye ai Nail bey beni görünce şaşır — Ne oldu Sahir bey? Ne var? Bu haliniz nedir?.. Bir mucize nevinden şu sözleri bu: larak söyliyebildim : — Dayım ölmüş, beyefendi... Bugün bir telgraf aldım... Teessürümü bana sizlerden başka unutturacak kimse ol: madığını düşünerek doğru size gittim... . Evde kimseyi bulamayın- ca buraya di im. w sözleri o di nasıl bulup söy lemiştim? Ya hiç birşey il dim? O zaman bu perişan halime n mana yek zi Şüphesiz lar anlaşılacaktı Annesi halle kısa bir taziye verdi. Sinâ süküt ediyor, ve bilmem hangi hissin tesirile ağlıyordu. Babisı bir parça bizden uzaklaşmış- neside içeri Kam Dayanama- yip ellerini yakala — Sinâ, nereye yermin? Beni mahvettiğini hiç düşünmiyor musun?.. Diye inledim, Ellerini kurtarmağa çalışara SS esalımz rica ederim, Sahir bey, dedi. Muhitimizi ve vaziyetimizi hiç düşünmiyor musunuz! — Beni mahvettin Sinâ!,. Beni p rişan ettin!. gitmel.. Ne olur gitme! beni yalnız birakma! i Arkası vür

Bu sayıdan diğer sayfalar: