27 Kasım 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

27 Kasım 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bir Görüş Niçin Okutamıyoruz? Üniversitelerimizin ( çeşitli fakülte re okullarının birin- ci sınıflarına alınacak talebe sayısı, bu yıl da, yüksek tahsil yapmak arzusunda olanlardan çok aşağıda kalmış- tır. Açıkta kalanları, ne üniversiteler (o dışındaki yüksek tahsil müesseselerine, ne de iki yıldır mantar gibi biten aynı seviyedeki özel okullara sokarak eritmek mümkün olacaktır. Bu sebepten bu yıl da son iki yılda olduğu gi- bi, rektörlerin kapılarında oturma grevi yapan, Atatürkün bazı heykellerinin önünde protesto nöbetleri tutan, üstün karar alma yetkisini haiz devlet otoritelerinin çalıştıkla- n binalara yürüyüş yapan gruplara rastlıyacağız. Bun- lar sağdan soldan tahriki de görecekler, başka gayelerle yapılan gösterilerde kullanılmak istenecekler, hocaları, ile müesseseleri ve devletin dayandığı sistem aleyhine kışkır- tılacaklardır. Bu hareketlerden kendileri muhtemelen biç bir müs- bet sonuç elde edemiyeceklerdir. Sosyal bünyemiz ve dev- le, sistemimiz, bir de bundan dolayı gerçi ağır yaralar alacak, fakat binlerce genç maksatsız, perişan ve küskün, hayatın türlü çarkları arasına katılıp gideceklerdir. Bun- ların büyük kısmının, türlü ifratçı ve tahripçi telkinleri benimsemeye fevkalâde istidatlı, olacaklarından hiç şüp- he edilmemek lâzımdır. Bu duruma mutlaka çare bulmak lâzımdır. Tahsil sis- temimizin bu "kayıp listesinin her yıl kabarmasını ön- lemek lâzımdır. Ne Üniversitelerimiz "Devlet bana im- kân versin, sınıf, lâboratuvar, kitaplık açsın, hoca kadro- sunu genişletsin, alayım" deyip sorumluluğu Üzerinden atabilir, ne devleti idare edenler o"Bu bir üniversite işidir, üniversiteler omuhtardır" lâflarile problemin hallinden kaçınabilir. Gerçi hükümet son yıllarda yeni makta, eskilerin koymaktadır. üniversiteler aç- genişletilmesi için de bütçeye paralar Fakat hükümetin bu istikametteki çalış- maları ağırdır. Her şeyi herkesten iyi bildiğini sanan ve bazı kimselerce politik müesseselerin üstünde görülen Plânlama Dairesi de kültür ve eğitim alanına para harca- manın en iyi yatırımlardan biri olduğunu henüz kabul et- memiştir. Planlama Dairesindeki bu zihniyet, hükümetin “ağır davranışı"nda şüphesiz çok müessir olmuştur. Fakat insafla kabul edelim, devletin bu alanda ala- bileceği tedbirler, daha süratli olsa bile, uzun vadelidir. Türkiyedeki nüfus ve okuma arzusu artışı dolayısile her yıl hızlanarak kabaran lise mezunlarının tamamına, çok yalan bir gelecekte, arzuladıkları yüksek tahsil müesse- selerini açamaz. Kısa vadede tesirli tedbirleri almak, asıl üniversitelerimize düşmektedir. Üniversitelerimizin obugünkünden daha fazla talebe almamalarının haklı görülmesi, bir tek halde mümkün- Prof. Memduh YAŞA dür: Eğer bütün tahsil araçlarım, yâni hastahane, lâbora- tuvar, kitaplık, sınıf ve öğretim üyelerini tam kapasite ile çalıştırıyorlarsa... Bu araçların biri veya birkaçından tam faydalanılamıyorsa, âtıl kapasite vardır, daha fazla tale- be alınabilir demektir. Konuyu kendi bilim alanımızda, sosyal ilimleri tedris eden fakültelerde incelediğimiz takdirde şu manzara ite' karşılaşmaktayız: öğretim üyeleri haftada ancak 4-8 saat ders yapmak imkânını bulmaktadırlar. Bazısı için bu rakam üçe hattâ ikiye düşmektedir. Bunun, öğretim üye- lerinin dışarıda çalışmasile ilişiği yoktur. Kalabalık sınıf- lara ders anlatma sistemi, bir öğretim üyesinin aynı anda bir çok talebe ile meşgul olmasına imkân vermekte, bu da haftalık ders saatlerini azaltmaktadır. Son günlerde ho- caları aleyhine bir kampanyaya girişmiş olan talebe te- şekkülleri temsilcilerinin, her hocanın yılda 1560 saat ders yapması gerektiği yolundaki iddiasına iltifat etmek tabi- atile kaabil değildir. Fakat haftada sekiz saat ders yap- mak, her üniversite hocası için normal mesai sayılmalı- dır. Buna İmkân bulunduğu ve bugünkü kalabalık sınıf- lara ders okutma sistemi o değiştirilmediği, yâni sınıflar parçalanmadığı takdirde, üniversitelerimizin sosyal ilim tedris eden müesseseleri, kontenjanlarını 96 30 oranında arttırabileceklerdir. Bir çok meslektaşlarımızın, yeter derecede sınıf ol- madığını, teklifimizin bu sebeple tatbik a mahrum olduğunu öne süreceklerini 'biliyoruz. Görüşüm ze göre sınıf yetersizliği, geniş mikyasta, ders are umumiyetin 9-12 saatleri arasında teksif etme ananemi- zin bir neticesidir. Bir çok memleketlerde okluğu gibi sınıflar 8-20 ara- sında ve kesintisiz olarak tedrisata açık tutulduğu tak- dirde, iddia edilen engel hemen hemen ortadan kalkar. Kaldı ki, devletten bu maksatla alınacak (oödeneklerle bir çok fakültelere kısa zamanda, yeni sınıflar eklenebi- lir. Şüphesiz, yeni fakülteler açmak da aynı şekilde ger- çekleştirilebilir, İlave edelim ki, sosyal ilimler tedris eden fakülteler için öne sürdüğümüz çözüm yolu, Devlet ile İşçi Sigor- taları ve benzeri müesseselerin hastahanelerinden fayda- lanmak suretile tıp fakülteleri için de kaabili tatbiktir. Görülüyor ki, Üniversitelerimizin bugünkünden daha fazla talebe alamamaları hakiki imkânsızlıktan değil, or- ganizasyon bozukluğundan ileri gelmektedir. £ Üniversite öğretiminde zaruri faktörler iyi ahenkteştilrildiği takdirde bugün görülen acıklı durum büyük mikyasta ortadan kal- dırılmış olacaktır, Ancak, problemin kat'i ve uzun vâdede çözülmesi yine devletin, süratle ve isabetli yer seçimiyle, yeni üniversiteler açmasına bağlı kalacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: