23 Nisan 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

23 Nisan 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOSYAL HAYAT Dernekler Şerahm kadınları ıdıka Tezel, elindeki uzun sopayı projeksiyon perdesine doğru t- Zattı, zümrüt gibi yeşil tepelerin ardında küçük bir noktayı işaret ederek konuşmaya başladı: “.— İşte, Şerah köyünde yaşıyan bir kadın şu tepeye çıkar, çocuğu: nu sırtına, kendini de yere çakılı bir kazığa bağlar, sonra düşmemek İ- çin çömelir, oturduğu yerde çapa çapalar. Yetiştirdiği, mısırdır. Ko. cası muhakkak gurbettedir, Çünkü en çetin bir çalışma sonucu elde sttikleri ürün. ailevi vılın ancak lar. Tıpkı İsviçreyi hatırlatan bu fevkalâde güzel dağlarda, orman köylerinde yaşıyan kadınların, er- keklerin, çocukların hayatı gerçek- ten inanılacak gibi değildi. Sel ve toprak kayması tehdidi üâltındaki bu orman köylerinde kar üç ay yer- de kalmakta, devamlı don yapmakta dır. Aileye düşen tarla, ortalama 3 dekar, çayır ise 6 dekardır. Toprak beşe bir vermektedir. Burası, Trab- zona 98 kilometredeki Şerah köyü- dür. Yaşamak için ormanı tahrib eden, yamaçlara yerleştirdikleri çok şık, iki katlı ahşap evlerinin enkazını bazen sellerin, bazen ka yan toprak yığınlarının altında bu- Âsüde ve 1001 çocuğu Doğum kontrolüne karşı iki ayı geçindirebilir. Geriye kalan on aylık geçimi sağlamak için er- kekler şehirlerde iş aramağa gider- ler. Köye döndükleri zaman çocuk- Jarını bazen yürür, bazen okula baş- Jamış bulurlar. Hepsi son derecede çalışkandır. Bu güçlük içinde, ev- ler tertemiz ve tahta işi ovmalarla süslüdür.” e Sıdika Tezel sustu. Alman Kü tüphanesinin salonunu dolduran dinleyiciler, projeksiyondaki (o fev. kalâde manzarâları büyük bir hay ranlıkta seyrediyorlardı. Ama za man zaman gözyaşlarını tutamadı. lan Şerahlılar, yine de bu evlerin tavânlarını oymalarla süslemekten vazgeçmemektedirler. Sıdıka Tezel, Şerahtin sonra Baltacı köyünü anlatmağa başladı, Olay, geride bıraktığımız hafta İ- çinde, İzmir caddesinde, Alman Kü- tüphanesinin şık salonunda geçti. Başkentin kadınları Sıdıka Tezel, Kadının Sosyal Ha- yatını Tetkik Kurumunun aylık toplantısında * “Köyde Kadın” isim- li bir könferans veriyordu. İlk defa olmak üzere, dernek üyeleri kendi lokallerinde değil de, projeksiyonun çok mükemmel bir şekilde gösterile- bildiği Alman Kütüphanesinde töp- lanmış bulunuyorlardı. . Baltacının kadınları da Şerahtakilerden daha şanslı: değillerdi. Dinleyiciler | bir kere daha, büyük bir ürperti için de, yalçın ve sert kayalar içindeki çetin hayatın hikâyesini seyrettiler. Bu orman köyleri icin en büyük v- mutlardan biri, muhakkak ki göç tü. Zaten projeksiyon da bu köy halkının, kendi istekleriyle kat- landıkları bir göç olayını gösteri- yordu. Evet, göçü kendileri iste- mişlerdi. Akşama sabaha sel altın- dan, toprak altından çıkarılma teh- likesinden kurtulmak istiyorlardı. Ailece, hep beraber çalışıp, hep be- raber yaşamak istiyorlardı. Göç sıkıntısına bunun için katlanıyor- lardı. Ama, Karadenizin bu çok se- vimli kıyılarından Vanın Özalp ilçe. sinin dümdüz, ağaçsız, yeknesak topraklarına taşınmak da kolay de gildi. Kadının Sosyal Hayatını Tetkik Kurumu üyeleri bir süre, göç eden kadınların baba ocağından ayrılış larını seyrettiler. Hepsinin yükü sırtındaydı. — Eşyalarını kilometre- lerce ötedeki otobüslere ( taşıyor- lar, oymalı tahtalarını, umutlarını, sevgilerini, çalışma iradelerini be. raberlerinde o götürüyorlardı. Er keklerin ise beraberlerinde götür. dükleri şey, ağaç fidanları ve Özal: pı yeşeriecek azimdi. Hepsinin elin. de bir dal vardı. Sıdıka Tezel karanlıkta, projek- siyonlu konferansını verirken, bii iğinin, yüksek sesle: unlar bizim kadınlarımız. Bakalım görelim, unutmayalım” de diği duyuldu. Üyeler bu çok faydalı ve başarı lı toplantıdan, Türkiyenin o öteki gerçekleri yanında, bir gerçek da- ha öğrenerek çıktılar: Bu, göze hi- tab eden eğitimin ne derece üstün olduğu hususu idi. İnsanlar, gördük- lerini kolay kolay unutamıyorlar Başkentin kadınlar Şerahlı ve Baltacıli kadınları kolay kolav unu tamıyacaklardı ve unutmamava da azmetmiş görünüyorlardı. Sergiler Bebek sergisi Otobüsteki siyah saçlı, gözlüklü, sevimli genç kadın, yol boyun- ca elindeki şişleri bırakmamış, mü- temadiyen birşeyler örmüştü. Ya nındaki bir başka kadın merak et ti ve sordu; “ Çok güzel ve çabuk örüyor- 28 sunuz, arma ne ördüğünüzü anla- mak katiyen mümkün değil,” 23 Nisan 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: