3 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

Kalan görüntüleme: 0

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. Daha yüksek sayfa görüntüleme limiti ve diğer özellikler için abone olun!

Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

W ' A MAT ÇT ı K Sayfa 13 —-— Ü | CI ÂBPULHAMİDİN 'ANSON GÜNLERİ... 'SON POSTA dülhamit, Denilebilir Ki Bir Aspirinin Manyakıdır Bir Yeri Ağrısa, Bir Parça Üşüse Hemen Aspirin Yutuyordu NAKİL — ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 248 — 27 Haziran 917 Ahçıbaşı Veli babanın hasta neye — yatırılmasına — mecburi- yet hasıl olması, Abdülhamidi pek mükedder etti. Evvelâ buna razı olmak istemedi. Fakat son- ra, daha iyi bakılacağını" doktor temin edince rıza gösterdi. — Bu adam bizim emektarı- mızdır. Kendisini hepimiz severiz. İyi. olması için muaveneti de esirgemeyiz. Dedi. $ Temmuz 917 Gösterilen — itinalara rağmen zavallı Veli baba vefat etti... Za- ten böyle ölüm haberlerinden hiç hoşlanmıyan — Abdülbamit, Veli baba gibi kendisine sadık bir bendesinin vefatına - candan ve yürekten teessür gösterdi. — Melek gibi bir adamdı. Bize de çok hizmet etmişti. Allah taksiratını affetsin... Derken sesi titriyor, gözlerin- de, hakikt bir acının gölgesi görünüyordu. — Cenazenin - teçhiz ve tekfini için para vermekle beraber Rasim Beye de haber dererek Yahya Ef. Dergâhına edilmesini rica etti: — Bendegânmımdan çoğu ora- dadır. Oda, kapıyoldaşlarından ıyıılmaıın, Dedi. Akşama kadar sıkıntılı bir gün geçirdi. Esasen hava da sıcaktı. Akşama doğru bütün pencereleri açtırdı. Pencerenin önündeki koltuğa oturdu. Bir bardak limonata içti. 4 Temmnz 917 Dünki teessür ve bilhassa hava ceryanına maruz bir yerde olurarak bir bardak — soğuk limonata - içmek — Abdülhamide dokundu. Gece, göğsünde ve başında Aağrılar peyda — oldu, Kadınefendiler, telâşa düşerek doktora haber göndermek iste- diler. Fakat ©, buna mâni ola- rak nane ve tarçin suyunu biri- birine karıştırdı, içti. Ayni za- manda üç tane de aspirin alarak | terledi. Bir de banyo yaptı. Rahatsızlığı vehamet kesbetmek istidadını haiz iken bunu kolayca -atlattı. ü : 6 Temmuz 917 Abdülhamit bugün ( Kürt ) lerden bahsediyordu: — Gürcülerde de Kürtler gibi. fena adamlar çoktur. Dedikten sonra, — Selânikte, ( Alatini) köşkünde, bir gün Naciye Kadınefendi ile balkonda oturup konuşurlarken — ağaçların arasından kendisine iki kurşun atıldığını. ve başınm üstünden geçerek duvara saplanan bu kurşunlardan nasıl kurtulduğunu anlattı. 8 temimuz 917 Abdülhamit, tevliyet ve salaş- pur sipariş etmişti. Bulamamışlar. Buna, çok canı sıkıldı. a z 1? temmurz 917 Dün gece düşman tayyareleri | İstanbul üzerinde bir devir yap- tıktan sonra, (İstinye) deki (Ya- vuz)la diğer gemiler üzerine bomba attılar. Bombanın şedit tarrakaları sarayda herkesi tethiş ettiği halde, garip değil mi, Ahdül- hamidi uykudan bile uyandırmadı. Bunu, sonradan haber - aldığı -zaman, duymadığına pek memnun OÜU a ç ş 2 : 3 Bugün bayram.. Abdülbamit, her zamanki gibi kadınefendiler ile bayramlaştı. Diğer halkınıni - tazimatını kabul Yarın, yine sultanlar — tebrike gelecek. Her tarafta hazırlık ya- pılıyor. Bayramdan bayrama sul- ü i Temmuz 917 tanların saraya gelisi, buradakiler için fevkalâde bir meserret tevlit ediyor. . * Akşam, geç vakıt doöktor Atıf Bey tebrike gelmişti. Ab- dülhamit, bermutat ayakta istik- bal ve samimi bir surette müsa- faha etti. Karşı karşıya oturarak | cığara verdi. Kahve söyledi ve - sonra, doktorun istifsarı hatır etmesine şu sözlerle mukabele * ALİ YEB; Futbol oynıya- bilir. miyim ? Sualinin ceva- bı daha ziyade görecek olan bir spor mü- tehassısını alâ- kadar — eder. Tipiniz - itiba- rile çevik ve ru da fazla seviyorsunuz, — vücuü- dünüze iyi baktığınız ve yorulup terledikten sonra hasta olmamıya dikkat ettiğiniz takdirde arzusuna himmetle muvaffak olan herkes ibi günün birinde siz de iyi bir bolcü olabilirsiniz. E . RÜSTEM B. ; Usul ve merasim kuyudatile sı- . kıntıya — düş- < 0 mek istemez. Kusur — bul- maktan ziyade müsamaha ta- raftarıdır. Eğ- lenceyi v meclis kurup « sohbet etmeyi HET EER '——""'_, : sever, sabur ve mütehammil değildir. — Ace- leyi ihtiyar eder, Çabük alı- nır, Parayı sarfa mütemayildir. Menfaatlerini yalrız nefsine has- retmek istemez, arkadaşlarına karşı çiy hareket etmez. harem - etti. sizi oynarken | atiksiniz, spo- Ve | Fotoğraf Tahlit Kuponunu 1linciSayfamızda bulacaksınız. | Resminizi Bize Gönderiniz, Dü Size Tabiatinizi Söyliyelim... D Tara, gösterdi. — Ben, halime hamt ve şük- rediyorum. ( Ervat ve ezkâr ) ile ibadat ve taat ile vaktimin çarça- buk geçtiğini görüyorum... Ola- bilir ki bazı zevat, benim için; — AÂceba nasıl vakıt geçi- riyor?. Diye merak edetler. Ben, (Şi- faziri şetifi okuyorum. ( delâili hayrat ) tan hatim — indiriyorum. (eradğım var, onunla meşgul oluyo- rum. Ve,bütün bunlardan sonra memleketin selâmetine dua edi- yorum. Beşeriyeti bir an evvel bu muharebe felâketinden kurtarması için cenabı hakka yalvariyorum... Elhamdülillâh, biz burada az çok aradığımızı bulabiliyoruz. Halbuki dışarıda halkın geçinmek husu- sunda birçok müşkülât çektiğini | gazetelerden anlıyorum. İşte bun- çok müteessir. oluyorum, Sunlar da olmasa, hiçbir kederim, hiçbir şikâyetim olmıyacak.., Dedi ve sonra sözlerini yine ahvali siyasiye ve harbiyeye çe- virdi. Muhtelif meseleler etra- fında bir saat kadar görüştü. ( Arkası var ) x DÜNDAR Ef.: Olduğu gibi görün miye mütemayildir , Tarzı — haya- tında sadelik ve tevazu var- dır. Menfeat- lerini sevmek- le beraber aza kanaat etme- sini de bilir. <. Kendisini pek sıkıntıya koyamaz. E HE MÜZAFFER Ef.: Atılgandır. Müca dele den çekinmez, müş- kilâta — karşı mukavemet gös ter me sini bilir.. — Sporu sever, rahatı- na fazla düş- |künlük — gös- termez. Gözü " pekçedir. — İş- lerine hile, riya ve fesat karış- tırmaz, Daha ziyade açık ve tok sözlüdür. B 106 NEDRET Hanım ( Dercini istemiyor ) Salon hayat ve mua- şeretinde muvaffak olur. Usul ve merasime fazla riayetkârdır. Hüs- -nile mağrurdur. Kendisinden bah- sedilmesini takdir ve teveccüh | görmesini, methedilmesini ister. Fazla ve derin düşünmez, işin zevahir kısmına — daha ziyade : uyar, , Parayı israfla sarfa “müte- mayildir. ——— —a Muhasebeci geldi. Bu saf ada- mın halinde, hicap ve teessür bir- birine karışmış gibi idi. — İlk evvel söze kendisi başladı : — Vallahi Kevser Hanım.. Biz sizden daha müteessiriz. Emin olunuz ki bütün arkadaşlar... Derhal sözünü kestim, münfa- il bir vaziyet alarak : — Muhasebeci Bey, dedim. Bu meselenin bütün — günahı, size aittir. Siz bu adamın sene- lerdenberi ahbabı. arkadaşı imiş- siniz, Tabit, bunun karısı olduğu- nüu da bilirdiniz. Böyle bir. şayia çıkar çıkmaz, beni bir köşeye çekerek ikaz edemez mi idiniz?.. — Hanım kızım; vallahi, bil- lâhi, bunu yapmak istedim. Fa- kat daha bu meselele ortaya çıkmadan evvel Sait Bey beni odaşına — çağırdı. - Eğer - benim seye harfıvahit söylersen ekme- ğginden olursun. rın sözüne uyduk, yerimizden yur- dumuzdan olduk. Kalktık, bura- lara geldik. Bugün, altı can be- nim elime bakıyor.Malümya, ek- mek kavgası bu... Ne yapayım zorla vebal altında kaldım. Ku- sura bakma evlâdım. Dedi. Bu adamın, büyük bir saffetle söylediği bu — sözlere inanmakla beraber, yine kalbimde bir ukte kaldı. — Pekâlâ muhasebeci Bey; kadına kim haber vermiş. Sait Bey sizden şüphelenmedi mi? Diye sordum. Muhasebeci, Kemalı hararetle buna da cevap verdi: — Allah razı olsun, mühendis Sami Beyden. Yoksa, mahvolu- yordum, Dedi. Ve sonra içini çeke çeke hikâye etti. Meğer, Vedat olaeak müfsit, yazihaneden — çekilir — çekilmez, gitmiş, Sait Beyi tanıyanları ara- mış bulmuş. Bunun Yozgatta karısı olduğunu öğrenmiş, O mektubu — yazmış, — göndermiş. mi Beye tesadüf etmiş. — Onlardan öyle bir. intikam alacağım ki, hepinizin de, par- mağı ağzında kalacak. Demiş. Kadının geldiği gün Sait Bey muhasebeciyi odasına çağırmış : — Bu iş senden oldu. Kem- dine başka yerde iş bul. Demiş. Muhasebeci bu sözleri duyar duymaz adeta nüzül isabet — ediyormuş. orin odasına gelip te bu işi Anlatır. anlatmaz, hemen Sami “B. Vedadın sözlerini hatırlamış. suretle muhasebecinin masum ol- “olduğunu ispat ederek işin önü- nü almış. Muhasebeci, bunları anlattık- “tan sonra, tamamen korkusunu “gösteren bir vaziyetle: — v — Doğrusunu söyleyim mi shanım kızım; artık bu meseleden -mektubunu — alır almaz; hemen koştum, Sait Beye gösterdim. ailevi vaziyetim hakkında bir kim- dedi... İnsafet -kızım. Bu adamla- Birkaç gün sonra mühendis Sa- Mühendisle- Koşmuş, Sait Beye anlatmış. Bu -okdar korkar oldum ki, -senin | H 3: Yazan: Z. Şakir (—Ne emir buyrulur?) Dedim. (— Durma, git.. Benden se âmn götür. Zaten nasıl olsa ben bu kadını terk edeceğim. Benim sö- zZüm, söz. Sakın o da sözünden | caymasın.) Dedi İşte bende oldu- ğu gibi söylüyorum hanın k zım Dedi. Muhasabecinin bu söz- lerine gülerek cevap verdim: — Muhasebeci Bey, — sizde Sait Beye selâm söyleyiniz. Yoz- gat dağlarından — ğelipte baha mükemmel bir ders verdiği için kendisine müteşekkirim. Fakat şundan emin olsun ki sokakta burun buruna gelsek bile artık öyle bir âadam tanımı- yorum. Değil ismini, çehresinin seklini bile ebediyen hafızamdan sildim.. Şimdi sizi buraya kadar yormaktan maksadım... Kalktım, dolaptaki küçük çek- mecenin içinde duran, nişan yü- züğü ile zarf içindeki iki yüz lirayı aldım. Muhasebeciye teslim ederek: — Bunları kendisin: ediniz. Sizden makbuz almıya bile Tüzum - görmüyorum. Ne kadar temiz bir adam ” olduğu- nuzu biliyorum. Dedim. feslim * Muhasebeci — gittikten annem sordu: — Zarfın içinde ne vardı?.. — İki yüz lira. — İki yüz liramı?.. Ne parası bu 7?. Anlattım. ÂAnnem sonuna ka- dar dinledikten sonra, derin de- rin yüzüme baktı. Gözlerinin içi sevinçle dolarak : — Aferin Kevser, bahatlarını affettim. Dedi. sonra bütün kâa- * 28 Teşrinievvel 998 İşte bugünle tam iki ay , İstanbul sokaklarında sürüm s0rdi sürünüyorum. Ne bende hbal ve mecal kalmıştı, nede zavalı is- karpinlerimde topuk... Her sün sabahları biraz ekmek zevtn yedikten sonra sokağa fırlıyor- dum. Tophaneden Tünele, Tünel”'en de bankalara kadar bütün han- lardaki müesseselere - birer kerre baş vurduktan sonra Boğaziçi iskelelerinin tevakkuf mahalline geliyor ve orada bir saat kadar mola veriyordum. İste o zaman zavallı topuklarım zong zong sızlıyor, karnımdaki — solucanlar hep birden baş kaldırarak: ae Açız--ı (Arkası var ) Sinema Ve Tiyatrotar ALKAZAR —- İstanbul sokaklarında ALEMDAR — Kaçakçılar ARTİSTİK — Mm. Dubarri ASRİ — Kanlı köprü ELHAMRA — Gizli yarife EBIUVAL — Göl Cehennemi GLORYA — Çilgin dül HİLÂL — Serseri cambar KEMAL B. — Volga sahillerind : MAJİK — Hicran M.LEK — Kadınlar avukatı NALLİ — Anny şoför ÜrERA — Moöskova çocukları ŞIK — Parisli Kahvezi Kadıköy Süreyya — Büyük ihtiras ÜSKÜDAR HALE — Dürztaban Bastıbacık Bağdatta. DAKTİLO Bugünün Romanı :E aa _]Giı l_ğığ Fi ;_.'*'ı’ı'l'!ı'ı h j | İ h B M l *A—aı-.A“ b BÜ ŞN d Ki a aha eli N ll Cüt Cei K UG A Tz Hi AMi wa 4f f ZL Ha ö BKK SERL aa GiLar'k'nda SS el a Ku TT y kn K n el B . ll Pi e- ZAP bi CÜa a ll di KĞ T H —h AAAi

Bu sayıdan diğer sayfalar: