3 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

3 Mart 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mO: 10u._.> TEMMUZ 1914 Umumi Harp Nasıl Patladı Nakleden: H. R. —Kızım Doktor: Semi Ekreme — — Yazan: Emil Ludvig __:wowmnoü Artık Fırka Tanımıyorum, Şimdi, Yalnız Almanlar Var! Demişti Berlinde akibetin mukadder kâbusunu — evvelinden — hissedi hali anlatmak - istiyenlerin sesi inde boğuldu. alâyişi göz alan projek- n zaya tufanmı halkın | ine tuttu. Damara, kana ka- rışınış olan esas askeri terbiye- nin tesirile her fert, her Prusya- linin kalbini çarptıran bir harp kahramanı tavrını aldı. * Ağustosun birinci günü öğle- den sonra kamyon otomobiller ile — Ihlamurlaral caddesinden iş esvapları veröcek — zannolunur. — Her llâve en büyük zafer müjdesi varmış gibi her okuyanda şeta- dedi. — Mutantan teşem söz, benüz haşmet — zelzele olan temer- ediyordu. rle sokaklara küz — notasını Prensler, otom. yayıldılar. Başvekil Bethman - Holiveg bir nutukunda Bismark'ın hatıra- imada bulunmuya - cesaret Herkes — gülüyordu. Bütün bunlar bir zafer bayramı halini alıyordu. Yalnız, sokaklı çen Kayserin yüzü ciddi idi. * Bçerlin Jenerallerin hükmü ab Belçikanın hine söz söylemek iste hariciye —nazırı ” kendisine tam Prusyalı ağzile şunu söylemiştir: — Söz şimdi askerlerindir. Artık kimsenin bir şey demiye hakkı yoktur. Moltke ! Hariciye — nazırına siyasi telgraflar imlâ edip çek- tiriyordu; — zaten kendisine de bunlar, maiyeti zabitan tarafın- dan ilham olunmuştu. Ne yaz- lacağına, ne gönderileceğine kar rar veren, bakan artık devlet Ficali değildi, meselâ herhangi bir miralayın reyi İmperatorluğun reyi imiş gibi ahp yürüyordu. Erkânı harbiyenin omrile: *Belçikayı hiç bir vechile ha- vai bir vesile ile zabdetmek iste- miyoruz. Bu harp Almanyanın yalnız hayatını, İslav ” vahşetine viper içinde heyecanlı bir hücum hazırlığı karşı Cermen hars ve maneviyatı- nın da tahlisi ve muhafasasını da mevzu bahsettiriyor.., Bu metinle ve açık Jlisanla bir telgraf Londraya gönderil- mek isteniyordu; çönki bu bize zarar veremer; şifre olmasın da ber tarafta duyulsun, deniyor ve Londraya gönderiliyor ve Alman- yaya zarar veriyor. Çönki bu, bir kere husumet âlemi nazarında hükümetin gururuna bir hüccet teşkil etmiştir. Sonra yine bu, he- komşuları gibi sakin ve samimi olan tarzı mubake- kki edilmiştir. (Arkası var) Bu Sıkıntı, İktısadi Buhrandan Doğmuş- tur, Iktısadi buhran, İngiliz içtimat bünyesinin kuvvetini yapan klöp- lere de tesir yapmıya başlamıştır. ehemmiyet memleketidir. Orada en yüksek i sınıfa mensup insanlardan tutunuz da en basit hayat yaşıyan insanların — bile — klübü — vardır. İogilizler, orada toplanır, orada tanışır, orada yemek yer, orada vakit geçirirler. Hele bunlardan bazıları vardır ki yabancilar için oraya girmek ve aza yazılmak mümkün değildir. Fakat bu klüp hayatı, son zamanda sarsılmıya Hükümet Vaziyeti Tetkik Ediyor kalan insanlar fazla masraftan kaçındıkları için klüplerin vaziyeti bozulmuştur. (3000) den fazla klübün teşkil ettiği birlik, hükü- mete müracaat ederek bu vaziye- te nazarı dikkati celbetmiştir. İn- giliz Hükümeti, iktısadi bubhranın bir tecellisi olan klüplerin duy- duğu bu sıkınltıyı gidermek için çare aramaktadır. Fakat şimdilik bulunmuş bir tedbir yoktur, Re- sim, son zamanda kapanan Ati- neon ismindeki klübe ait gümüş takımlarınıa haraç, mezat satışını gösteriyor. Bu mm_wcrmmı_!_.—a..wb_. —— Muharriri: Osman Nari ÂYE 4 BİR BENZETİŞ Selman ilk vapurla geçmi evvel daireye gelmişti. İşlerini çabuk bitirecek ve öğleden sonra bir işini takip için Bakırköyüne gidecek ve nişanlısına da uğr- çok müteheyviç, çok meyus Beklemek bir şey değil biraz kalmıştı. Selmanın — korktuğu — başına | geldi. Bileti almıştı. Heyhat tren son düdüğünü çalmış, kapılar kapanmıştı. Memura çok yalvardı. Fakat birşey elde edemedi. Gayrühtiyari — önüne — gelen çareyi takip ediyordu.. Gözleri mütemadiyen yerde idi. Gelen geçen herkes ve hiç birşey Selmanı alâkadar etmiyordu. Bin rica ile alabildiği bugün- kü yarım iznin böyle bir hiç uğuruna heba olmasına çok me- yustu. Erken gidecek ( cek zamanında rını kendine jestlerle anlata- cak, müstakbel xevcesinden sa- dakat yemini ve saadet istiye- cekti. Bu düşüncelerle Galataya ka- idti. Gözlerini havaya gözlerini tekrar gidenlere dik- katle tevcih etti. Nişanlısıl... Giyinişi, yürüyüşü, boyu, her şeyi nekadar benziyordu. Sel- manı düşünceler aldı. Çoktan- beri gitmemişti. Bu gitmeyişi en aşağı üç ay olaral ediyordu. Bu üç inde oka- dar gitmek İstemiş, işte böyle şeyler karşısına çıkmıştı. — Gâh maaş çıkmamış, gâh hastalanmış, güh böyle olmuştu. * Selman — gidenleri — takip ediyordu. Aralarındaki — mesafe on metre kadar idi. Sokağı sap- tılar ve aradaki fasıladen bilâis- tifade kayboldular, * Ne acı bir gün yaşıyordu. Bu- nu ancak Selman hissedebilirdi. Treni kaçırdığını düşünmüyordu. Sevgilisi, nişanlısı onun olduğuna kail olduğu müstakbel zevcesi bir başkasının kolunda işte s0- kaklarda gözü önünde kaybok- muştu: Pişmandı. Kendi kendine asabileşiyor. karşılarma çıkip ne- den kendini bıraktığını sormak istiyordu. Kabahati ne idi gide- memesi mi idi?... Selman, ©o akşam ve gece orada dolaştı. Şüphelendiği evin etrafında gerindi. Her kapıdan başı uzananlara ve her sokaktan geçenlere dikkktlice baktı.. Bu hisle birkaç kapıyı bir deli he- yecanile çaldı. Süheylâs'nı Sordu. Kararını verdi. Yürü- yecek ve eve yidecekti. Eyübü düşündü ve seri karar verenlere mahsus - bir eda - ile şakaklarına götürdü. Zi kırköy feda edemez, îîxî.:â miydi. Gençliğe, zindeçiliğe mü- racaat ettil. O manevi haslet Selmanın ba hareketine mesağ gösterdi. x4 şehirde iken çanlarını susturmuş- lardı. Gece çalışan fabril kapılarında bekliyen — salep bir kumarhaneden başka olmadığını anladığı kahven yer soluk işığile karşısında Surları geçti. Artık bayat, ge- cenin son karanlığı ile bugün için sönmüştü. Köpekler bile gündüzün yorgunluğunu gidermek için istirehate dalmışlar " görü- müyordu. Selmanı bir iki buysuz kö- pekten başka hiçbiri taciz et- medi. İlk şafak atmış idi ki Bakır- köy göründü. Fazla yürüyemiye- cekti.. Akşamdan ayakta yediği bir iki lokma yemek çoktan haz- molmuştu. Açlık ve soğuk ve bu uzun yol Selmanı epey bitap düşürmüştü. Nişanlısının kapısına geli Kapının tokmağına kuvvetsiz ve mecalsiz ellerile dokundu. Derin bir uyku şebir — gibi, © evi de esir etmişti. Selman, ka- pinin — önünde dakikalarca bir ses bekledi. ve olduğu yere yıkıldı. * Evtendiklerinden — üç Süheylâ, gece bu Süheylâ o zaman da söydiği sözü tekrar etti ; biribirine ben- ziyen okadar çok insan var ki... Sen de o gün birini bana ben- zettin. Selman rahat bir kalple gö- Tümsedi. Süheylâ düşündü; “İnanıyor, daima inanıyor 1 ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: