3 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

?4 Eu_ Katılmamış Süt Hesabını bilen bir zenğgin, istirahatı için köylerden biri- ne çekilmişti. İneği olan süt- çülerden birini aradı, buldu. ona dedi ki: — Sana her sabah hizmetçim gelecek, ona bir okka süt vere- ceksin. — Baş üstüne. Okkası sekiz kuruş. — Fakat ben halis süt iste- rim, su katılmamış. — Baş üstüne, öyle ise okkası on kuruş. . — Fakat sütü hizmetçimin gözü önünde' sağacaksın. oe Baş üstüne; 'öyle ise okka- gı önbeş kuruş.. — -! - — Yahut'tasütü hizmetçim kendisi sağar, olmaz mi? - ——— | — 'Büş üstüne, öyle ise “okka- & yirmi 'beş kürüşi * i'*ı——-—_,'—-..î__a. D | eei M H | — — B SKT T MK SD > Hu | p. - â li | ti ha Kız — Size kundura beğen- diremiyeceğim galiba.. [ Müşteri — Ben hepsini be- ğendim amma, karım evde han- gisini beğenir diye tereddüt edi- yorum. edeceksin. — Kızlar, burada bir genç kız kendini suya attı, zengin ve se- vimli bir adam geçiyordu, kızı kurtardı ve aldı. Erkek — İyi amma son masraf olacak. Kadın — İstediğim mantoyu yaptırmıyorsun, kederimden öieceğim, cenazame daha çok masraf l& yiSi FAR N | K | |M. Agâhın paltosu — *“Cümhuriyet,, deki M. Agâh dostumuza arkadaşları sitem edi- yorlardı: — Yahu, dediler, sende ken- dini pek verdin, üstüne başına hiç bakmıyorsun. Vakıâ mahut ankete cevap verenler gibi sene- de yüz bin lira tuvalet masrafı yap demiyoruz amma seninki de fazla değil mi ? — Kabahat bende değil, de- di. Biradam var, bana ait yep- yeni bir paltoyu bir türlü vermi- yor. ' — Allah allah... Kim bu yahu? — Terzi! ' GÜZELLİK AKADEMİSİNDE * îı VA , WEC U İğ (1 Ve Kİ LA Yaşlı kadın — — Buruşukları — Kız — Fakat geç geldiniz efendim, Yaşlı kadın — Kapatıyor musunuz? Çok mu geç? — Kız — Evet on beş sene kadar geç. | Yandı çini sobanın alevlerile halı, Dışarda inliyordu çılgın rüzgârın sesi! Küçücük odamızın perdeleri kapalı, Yalnız oturuyorduk uzun bir kış gecesi! * * * * * Sokmak istiyor gibi onu sanki canıma, Dedim: “Ne kederin var, söyle, şekerim, cicim?..,, Sevgilim bir daha sokularak yamıma, Dedi: “Pek sıkılıyor, nedense, yine içiml,, Onu teselli ettim: “Gönlünü! neşeye - sal, “Ben de dertli olurum sonra senin derdinle! “Gel, sana geçmişlerden söyliyeyim bir masal, “Altın saçlı başını göğsüme koyup, dinle..,, “Yüzlerce sene evvel, varmış iki sevdalı, “İki tutuşmuş can ki, yektiğerine vurgun! “Bir sülünden güzelmiş genç kız nazlı, edalı, “Âşıkı da, yıllarca, hasret çekmekten yorgun! Düştüğündenberidir zavallı genç bu aşka, “Dağlarda ağlıyarak dolaşan bir deliymiş! “Dünyada bir tanecik sevgilisinden başka “Hiçbir şeyi görmezmiş, gözleri perdeliymiş! “Muhakkak, ey sevgilim, dinlersin ağlıyarak, “Baştan başa anlatsam bu hicran dolu faslı! AŞIK KEREM MASALI “Bari isimlerini söyleyeyim, etme merak: “Birinin adı: Kerem! Birinin adı: Aslı!.. “Bütün hükmünü sürmüş, bu hasret denen bora: “Biçarelerin kalbi) dönmüş bir haraheye! “Tanrı, matemle dolu bir maceradan sonra, “Onları kavşturmuş, artık yazıktır.. diye! “O gece oturmuşlar başbaşa ikisi de, * “Demişler: “Devasıdır bu sevda ruhumuzunl,, “Hüzünle titriyerek, ikisinin sesi de, “Bahsetmişler çekilen hicrandan uzun uzun! “Germek her âşıktan bahtı karaymış kat kat, “Felek cefa çekmeği onun alnına yazmış: Uğraşırmış yorolan parmaklarile, fakat “Güzel kızın göğsünü bir türlü açamazmış! “Onların sevdasını kıskananlardan biri “Demiş ki; “Olmayınız yer yüzünde bahtiyarl... “Kâmilen sihirliymiş esyabın düğmeleri; “Yüz defa çözülse de, iliklenirmiş tekrar!,, Ben masal söylemeğe devam ederken yine, Sevgilim tutup sıktı birdenbire elimi! Dedi ki; “Gel seninle edelim muayene; “Benim esvaplarım da acaba sihirli mi?!...,, —i — Manzum hikâye — * * * * MUMAİLEYH Şadanın Vazifesi Annesi, dokuz yaşında oğlu Şadan dedi ki: — Nasıl? Benim yazdığım va- zifeyi muallime gösterdin mi? Ne dedi? Benim yazdığımı anladı mı? Şadan masum bir tavırla ce- vap verdi: — Anladı amma, bana dedi- ki: * Vazifende ne kadar imlâ yanlışı var. Sen bu kadar yap- mazsın. Bunu küçük kardeşine mi yazdırdın ?,, Kayınvalde | Hanımı Ziyaret Saliha kocasına dedi ki — Ayol, Annem hasta imiş, Haydi gidip kadıncağızı beraber ziyaret edelim. Alâettin Bey düşündü: — Haydi çıkalım, dedi, kö- peği de beraber — götürelim de hiç değilse — hayvancağız biraz hava alsın.

Bu sayıdan diğer sayfalar: