bu yüzden okul öncesi çocuk kitap- larına diğer kitaplardan bile daha fazla özen gösterilmesi gerektiğini belirtiyordu. Çağatay'a göre gerekli nitelikleri taşımayan kitaplar ço- cukların mantık yapılarını, dil ge- lişimlerini bozabiliyordu. Bu tüt so- runlar doğmasa bile kitabın çocu- ğa sıkıcı gelmesi, daha ilerki yıllar- da kitapla kurulacak ilişki açısın- dan da olumsuz izlerini sürdürebi- liyordu. Tek sorun içerik olsa... ““Debde- beli bir hayat sürer olmuş Mısırlı/ Şu var: Adam cömertlik yönünden çok hayırlı... Fakiri, fukarayı hep himaye edermiş / Hayırhahlık bah- sinde yaptıkları pek çokmuş... La- kin ve ne var ki adam davranmaz- mış edeple...”” Bunlar da bir başka çocuk kitabından alınma satırlar. Şiirsel bir üslup yaratmak uğruna, dili yeni öğrenen çocuğa sunulan kırık dökük cümle yapıları bir ya- na, “dakin, ne var ki” gibi tekrar- lar ve himaye, hayırhahlık, edep debdebe gibi 80'li yılların çocukla- rına oldukça yabancı gelecek söz- cüklere de rastlanabiliyordu çocuk kitaplarında. Okul öncesi çocuklara yönelik kitaplarda, Türkçenin doğru kulla- nılmasının yanı sıra dikkat çeken diğer bir sorun da kavram karma- şaları oluyordu. Nitekim Redhou- se çocuk kitapları yönetmeni Fatih Erdoğan'ın verdiği bir örnek bu gerçeği vurguluyordu: ““Yabancı : bir çocuk kita- bında öykünün konusu paskal- ya yumurtası çerçevesinde oluşturulmuş- sa, onu alıp ba- <“har bayramı * yumurtası diye anlamsız bir kı- lığa sokmak çok yersiz.” Erdoğan, ya- bancı kültürle- re ilişkin bazı unsurların ço- cuklara sunul- masının — tü- müyle anlaşılır bir şey olduğunu an- cak bunların çocuğun kendi kültü- rüne “adapte edilmesi” adı altın- da bir karmaşaya dönüştürülmesi- nin en azından yanlış bilgilenmeye yol açacağını vurguluyordu. Pedagog Kari Çağatay'ın dile ge- tirdiği diğer bir sorun da metinler- le, onlara ilişkin resimler araşındaki 52 NOKTA 2 MART 1986 Fatih Erdoğan "İçeriğe sınır yok” Neyse ki Burak devreye girerek Ebru'nun beceriksizliğini dengeliyor... mantıksal ilişkiydi. Örneğin, bir re- simli kitaptaki, “Beş küçük hayvan korkudan birbirlerine sokulmuş tit- reşip duruyorlardı...”” Şeklinde bir cümlenin yer aldığı sayfadaki re- simde gerçekten beş küçük hayvan vardı, ama korkudan birbirlerine sokulmaları bir yana her biri birbi- rinden neşeli gülüşüp duruyorlardiı. Çocuk kitabının müşterisi bü- yükler. Çocuk kitaplarındaki hata- lar ardı ardına sıralanırken madal- yonun öbür yüzünde de yayıncıla- rın sıkıntıları yer alıyordu. Fatih Erdoğan, okul öncesi çocuk kitap- larını çocukların kendilerinin satın almalarının söz konusu olmadığın- dan, alıcı kitlesini ailelerin oluştur- duğunu söylüyordu. Bu nedenle ti- cari kaygılar güden yayıncının ilk hedefi, yayınladığı kitabı öncelikle büyüklere beğendirmek oluyordu. Büyüklere çocuk kitabı beğendir- menin hemen hemen tek yolu var- dı: Alıcının yayının “eğitici- öğretici”” olduğuna inandırılması. Yoksa kitabı okul ve eğitimle özdeş tutan ana-babalar, çocuğa doğru- dan bir şeyler öğretmeyen ““hayali şeyler”'e pek rağbet etmiyorlardı. Ancak, “hayali şeyler'”'e para ayırmaya karar veren ana-babalar ne yapacak, çocuklarını kitapla ilk kez ne zaman tanıştıracak, tanıştı- racağı kitabı seçerken nelere dikkat edecekti? Pedagog Kari Çağatay, “Çevremdekiler o zamanlar beni garipsiyorlardı, ama benim çocuk- ların ilk kitaplarını daha birkaç günlükken gördüler” diyor ve he- men ekliyordu: ““Eğer çocuğunuza resimlerini göstereceğiniz kalın yap- raklı resim kitapları bulamıyorsa- nız, dergilerden keseceğiniz resim- leri bir mukavvaya yapıştırarak ço- cuğunuzun ilk kitabını siz yapabi- lirsiniz.”” Okul öncesi çocuklara yö- nelik kitapların her şeyden önce eğ- lendirici olması gerektiğine dikkat çeken Çağatay, bunların çocuk için aynı zamanda bir oyuncak işlevi ol- duğunu da söylüyordu. Bu neden- le ilk bir-iki yaşa yönelik kitapların hemen yırtılacak, yıpranacak kâğıt- tan yapılmaması gerekiyordu. Konuya bir yayıncı olarak yak- “ laşan Fatih Erdoğan ise kitabın, ço- cuğa ilk estetik duyarlılığı kazandı- racak ürünler olduğunu belirtirken, biçimin içerikten önce geldiğini vur- guluyordu: “İçerik ne olursa olsun, kötü resimlerle ve bozuk bir Türk- çe ile sunulmuş bir kitap bizce, içe- riği açısından bozuk bir kitap ka- dar zararlı olabilir. İçerik konusun- da herhangi bir sınırlayıcı kriteri- miz yok. Her konu çocuğa uygun bir formda ve üslupta işlenebilir.”” Yaşamının ilerki yıllarında nasıl olsa çok sayıda “zararlı” “sakın- calı”” kitapla tanışacak olan çocuk- lara daha yaşamının ilk yıllarında bu tür ayrımlar getirmek doğru ol- masa da belki yayıncıların, işin ba- şında konuya daha titizlenerek yak- laşmaları, belki ana-babaların kitap satın alırken daha dikkatli olmala- rı böyle bir sorunu ortadan kaldır- maya yeterli olabilir ©