1 Ocak 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

1 Ocak 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bariyle hemen bütün diğer Bakanlık- lar memurlarından -en azından teorik olarak- daha vasıflı olmalarına rağmen bu çeşit kusurlarla dolu bulunmaları- nın sebebi Türkiyeden uzak kalmakla türklükten uzak kalmayı birbirine bi- raz fazla karıştırmalarıdır. Çok bağlı temsil heyeti Türkiyenin dışarda i iyi temsil edilme- buyruk olması ve istiklâl peşinde ol- masıdır. Bu "çok başlılık"ı sağlayan meşhur 13 numaralı kanun ihtilalden sonra hemen ilk çıkan kanunlardan bir tanesidir ve bir tez değil, antitez- dir. Zira kudretli Fatin Rüştü Zorlu- nun bütün diğer Bakanlıkları kendi Bakanlığının emri kumandasına al- masının tepkisi olarak Zorlu gider git- mez temsilcilikler kırılmış vazoya dön- müş, herkes kendi başına buyruk kesil- miştir. Üstelik, bunların başındaki kimselere de gerekli sıfat ve payeler verilmediğinden bunlar bulundukları yerlerde ancak beşinci, onuncu sınıf kimselerle temas edebilmektedirler. Her halde hiç bir yerde bir Ticaret Bakanının ticaret müşavirini, leşme Bakanının basın müşavirini ka- bul etmesi beklenmemelidir. Ne yapmalı? Meclisteki müzakerelerde, söz hep kahve dedikodusu seviyesinde kal- dığı için kimse "Peki, ne yapmalı?" sorusuna bir cevap aramamıştır. Hal- buki asıl yapılacak iş budur. Ne yapmalı? Yapılacak şey o kadar karışık ve keşfi güç değildir. Hatta bunu, numa- ralayarak sıralamak kabildir: 1 — Her memleketteki türk temsil- ci heyeti oradaki Türkiye Büyük Eİ- çisinin başkanlığında bulunur. 2 — Bu Büyük Elçinin yanında, e- ger memleketin hususiyetleri ve bizimle münasebeti gerektiriyorsa bir ticaret veya maliye, bir de askeri müşavir bu- lundurulur. Ama, birer tane.. O da ge- rektiriyorsa! 3 — Bu müşavirler, bağlı bulunduk- ları Bakanlıklar tarafından özel şekil- de yetiştirilir. Yani bir nevi, o bakan- lıkların dış temaslarını yürüten sınıfi teşkil ederler. 5 — Basın ataşeliği diye bir fonksi- yon artık hemen hiç bir yerde kalma- mıştır. Ankaradaki yabancı misyonla- ra bakınız: Her birinde bir müsteşar veya başkatip "basınla temas" için gö- revlendirilmiştir. Zira bunların görev- leri mahalli basına Hükümetlerinin çeşitli konulardaki görüşünü anlat- AKİS, IOCAK 1965 aber- maktır. Bizim çok basın ataşesinin o konularda görüşü bırakınız, o konula- rın ne olduğu hususunda dahi bir görü- şü yoktur. 6 — Turizm ataşeleri Bakan üze- rinde yaptıkları veya yaptırdıkları te- sire değil, memlekete gönderdikleri tu- rist sayısına göre muamele görmelidir- ler. Mesela Almanyada bir turizm bü- rosu var. Bu büronun çalışmalarıyla Almanyadan Türkiyeye kaç turist gel- miştir? Buna mukabil o Yunanistana, İsraile, Lübnana giden alman turistle- rinin miktarı hangi nisbetler dahilinde oynamaktadır? Eğer bu ataşeler birer devlet memuru değil de birer özel sek- tör acentesi olsalar, görecekleri mua- mele böyle ölçülerle tesbit olunur. Tu- rizm ataşeleri için bu ölçünün kullanıl- ması şarttır. 7 — Dışişleri Bakanlığı "görev süre- since devam eden paye" usulünü kabul etmeli ve önemli memleketlerdeki her Büyük Elçinin yanına bir elçi - müs- teşar vermelidir. Dünyada, paye ver- mekte kıskançlık göstermek kadar bu- dalaca bir kıskançlık kalmamıştır. Çok yerde bu yapılmadığından Büyük Elçi gidince geride kalan memur Bakanlığın ancak kendi seviyesindeki adamını gö- rebilmektedir. Bunlar, temsil heyetlerinin teşek- kül tarzı konusunda akla gelen ilk fi- kirlerdir. Bir takım Bakanlıklar Cook acentesi olmaktan o kurtarıldığı gün memleket inanılmaz ölçüde döviz ta- sarruf edecektir. DIŞ GEZİLER Karşıya dikilen mâniler Ama, bu reformu kim yapacaktı? Doğrusu istenilirse bu, ancak çalış- kan, takip fikrine sahip, kararlı ve a- zimli, bu işin lüzumuna inanmış bir Başbakan Yardımcısının devamlı gay- retiyle gerçekleşebilir. Zira hiç bir te- şekkül, elindeki bu "dış arpalık'"ı ka- çırmak istemeyecektir. Hele su kaya- ğının başında bulunanlar bir reform projesini baltalamak için ellerinden geleni yapacaklardır. Dışardaki mev- kilerin gedikli müşterileri bunlardır ve bunlar kendilerini böyle bir nimetten mahrum etmektense ölmeyi tercih ede- cek kimselerdir. Bir Bakanlık Müste- şarının kendisini (dışarıya ataşe diye tayin ettirdiği inanılacak bir husus- mudur? Ataşelik ne mevki, müsteşar- lık ne mevki! Ama bunun çok misali vardır. Hatta bu, ne kadar müsteşarın umum müdürün gece rüyalarına giren idealdir. Bunlar, bir blok halinde cep- he alacaklardır. Bakanlar, hatta Baş- bakan Yardımcısı bunların hakkından ancak takip fikri ve idealizmle gelebi- lir. Böylesi bizde var mı? ? O bakımdan asıl yaranın devam e- dip gitmesi, milyonlarca doların heba olması ve mesele her ortaya çıkışta e- şek yerine semerin dayak yemesi a- deta kaçınılmaz bir zaruret olarak Meclisin, umumi efkârın karşısına hep çıkacaktır. Ta ki Meclisin kendisi ağaç- lan değil de, ormanın tamamını gö- rebilsin! Dışişleri Bakanlığı memurları çalışıyorlar Hedef:. Yurtdışı

Bu sayıdan diğer sayfalar: