1 Ocak 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

1 Ocak 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA yonun istediği bütün bilgileri vermiş ve Hollywood'da adını derhal "temiz- ler listesinin başına geçirtmiştir. 1950 yılında çevirdiği "Panic in the Street - Caniler Sokağı", o yılların "(korku, u- mutsuzluk veya vicdan azabı ile dolu, karamsar amerikan filmlerinin çoğalan örneklerindendir. Kazan, filminde aşa- gılık haydutları oçarpıştırıyor, olay o kadar stilize bir New Orleans'da ge- çiyordu ki, ortalarda tek bir zenci bile görülmüyordu." Yeniden gözde olabilmek ve eski ba- şarılarını oyenileyebilmek için Kazan, ünlü yazarların (ogölgesine (o sığınmak gereğini duydu. İyi oyunculardan kuru- lu bir ekip - Vivien Leigh, Marlon Bran do, Kim Hunter ve Kari Malden- ve Tennessee o Willlams A Streetcar Named De- sire - ihtiras Tranvayı" (1952) ile, Ste- inbeckin senaryosunu yazdığı, Bran- do, Anthony Çuinn ve Jean Peters'in başrollerinde oynadıkları "Viva Za- pata" hep bu gereklilikten doğma.film- lerdir. Her iki film de, gerçekten Ka- zan'ın seyirci gözünde sarsılmış itiba- rını yeni baştan yükseltmiş ve adını "iyi rejlsör'e çıkartmıştır. "ihtiras Tranvayı", gerçekten de yapı ve anlatım gücü olarak usta işi bir filmdir ve asıl gücünü, en az Kazan kadar, Leigh, Brando, Hunter, Malden ve yazar Williams'dan da almaktadır. "Viva Zapata"ya gelince, bu seyir- ci yönünden oyalayıcı bir filmdir. Ama hem Steinbeck, hem de Kazan, tarihi gerçekleri tersyüz etmişler, ortaya ih- tilâlci Zapatayı anlatan bir film yeri- ne, düpedüz bir western filmi koymuş- lardır. Kazan bu konudaki açıklama- sında filmini ve Steinbeck'i şöyle sa- vunmaktadır: "Zapata hakkında bizi en çok çeken yön, tek bir dramatik dav- ranış olmuştur: "Zafer anında Zapa- tanın iktidara sırt çevirmesi... Ordusuy- la başkente girdiğinde diktatör olabi- lirdi. Bunun yerine, açıklama gereklili- ğini bile duymadan köyüne döndü. İk- tidarıreddeden bu davranışı, hikayemi- zin düğüm noktası ve Zapata karakte- rinin anahtarı oldu." Bu açıklamaya bir tarihçi de, "Za- lünçtür" diyerek karşı çıkmakta, asıl tarihi Oo gerçekleri (o açıklamaktadır: Zapata halka karşı asla böyle bir iha- nette bulunmadı. Etrafını kuşatan güç- lü ordular arasında Son defa sarayı terkettiğinde Mexico 34 City'yi top sesleri inim inim inletiyor- du." Yanılmalar dizisi Filmin bir başka özelliği de, Zapata- nın seyirciye cahil ve dar düşünceli biri olarak tanıtılmasıdır. Oysa Zapa- ta, toprak reformu ile milli birlik prog- ramının bizzat yazan olarak tarihe geç mistir. Anthony Ouinn'in oynadığı Za patanın kardeşi ise, gerçekte hiç de filmdeki gibi sarhoş ve yarı hayvan bir meksikalı değildir. "On the Waterfront - Rıhtımlar Ü- zerinde"de (1954), Kazan'ın, başlangıç yıllarının tersine, gerçeklere sırt çevir- diğinin en elle tutulur delilidir. Filmde hiç bir açıklama yoktur. Alışılagelmiş "iyi adam - kötü adam ve gençkız" hi- kâyesi, sözde toplumsal bir problem de birinci plâna çıkartılarak, anlatılmak tadır. "Filmin başında, anlatılan kötü hikâyenin çok eskilere ait olduğu yazıl- makta, oysa senaryo Malcolm Johnson' ın Pulitzer Armağanı alan dokümanter makalesine dayanmaktadır. e Üstelik film, konunun geçtiği yerde çekilmiştir. Filmin başındaki açıklamaya, rağmen, sansürün epeyi güçlükler çıkardığı bi- linmektedir: İşçileri, kendilerini avucu içine alan gangsterlerle savaşa zorlayan lider sansürce beğenilmediğinden, bu iş, bir katolik rahibinin omuzlarına, yük- lenmiştir. Böylece film her ne kadar inandırıcı olmaktan çıkmışsa da, Ka- zan, Papanın âferinini kazanmıştır." "East of Eden - Cennet Yolu'nda (1955) Habil - Kabil hikâyesi, Freud'- vâri bir yorumlamayla günümüz toplu- muna aktarılmıştır. İncildeki orijinal hikâyede, Kabil ilk kardeş kaatil ola- rak ne derece nefrete lâyık şekilde an- latılmışsa, filmde bu oluş, tam tersine, o kadar sevimli gösterilmiştir. Willlams'ın doğrudan doğruya sine- ma için düzenlediği bir senaryo ile Ka- zan, en başarılı filmi "Baby Doll - Taş Bebek'i (1956) yaptı. Film, güneyli bir toprak ağasının gerileyişini ele al- maktadır. Bu filmden sonra şematik bir film olan "A Face inthe Crowd - Kalabalıkta Bir Yüz" de (1957) faşist demagojisini yığınların aptallığıyla a- çıkladı. "Taş Bebek'ten sonraki film- er, Kazan'ın gerileme filmleri olarak filmografisinde yerlerini aldılar. Kurallar ve insanlar "Splendor in the Grass - Aşk Bahçe- si", tiyatro yazarı William İnge ile Kazan ikilisinin ürünüdür. Kazan, lik defa İnge ile birlikte çalışmaktadır. Tek ortak yanları, ikisinin de Broad- way'den gelmiş olmalarıdır ki, Bahçesi"nde büyük çelişmelere giden yolları bu ortak yan engellemiştir. Kazan ve İnge, filmlerine konu ola- rak 1920'lerin Amerikasını almışlardır. O yılların toplumsal dengesizliğini, bu dengesizliğin yığınlar üzerindeki yıkıcı etkisini hikâyenin kahramanlanndaki örneklemelerde vermektedirler. İşin bu yanını önemsemeseler, bu nokta üze- rinde durmasalar, "Aşk Bahçesi" ap- talca düzenlenmiş bir amerikan Leylâ ile Mecnunu olmaktan pek ileriye gi- demezdi. Kazan ve İnge, "Aşk Bahçesi"nde bu dengesizlikten toplumu ve bozulan düzeni sorumlu tutmaktadırlar. Tabii bu sorumlu tutuş, gözüpeklik içinde ya- pılmamakta, daha sulandırılmış şek- liyle, ailelere ve kalıplaşmış, dokunul- mazlığa götürülmüş kurallara dayan- dırılmaktadır. İnsancıl bir tutumdan uzak, bütünüyle omaddeci-ve çökmüş ahlâk kurallarına bağlı aileler, çocuk- larının kendileriyle olan ilişkilerinde günün gerçekleri ötesinde karşıkarşıya gelmekte ve çelişme ile anlaşmazlık o- lağan bir hale gelmektedir. Analar kız larının, babalar oğullarının kendi ide- allerine uygun, kendi isteklerine göre yetişmelerini istemekte ve gelecekteki yolun çizimini çocuklara bırakmak ye- rine, kendileri yüklenmektedirler. Ça- tışma buradan gelmekte ve kötü "son" bir yerden sonra "olağan son" olarak kişilerin karşısına çıkmaktadır. AKİS 1 OCAK 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: