29 Ocak 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

29 Ocak 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Aşırılar Nadir NADİ Sayın Başbakanın "Aşırı sağa da, aşırı sola da karşıyız" sözleri üzerin- de biraz duralım. Aşırı sol, yürürlükteki mülkiyet ve hürriyet rejimini zorla değiştirerek onun yerine işçi diktatörlüğünü kurmak ister. En büyü tesislerden en basit tezgâhlara kadar bütün üretim araçları devletleşti- rilecektir. Köylüye, kendi hesabına işleyeceği Hali toprak bırakılmıya,- caktır. Tarlada olsun,fabrikada, atelyede, a ya da sahnede herkes (toplum çıkarma) parolası altında bir kei yönetilen katı bir teş- kilâtın emrine girecektir. Siyasal, ekonomik ve sosyal bütün hürriyetler mülgadır. Fert, kayıtsız şartsız emrinde çalıştığı teşkilatı kontrol etmek, yönetictiler hakkında en ufak bir tenkidde bulunmak hakkından yoksundur. Kaba çizgileri içinde aşırı sol budur ve yalnız Sayın İnönü değil, Tür- kiyede işbaşına geçen bütün hükümet başkanları böyle bir solun karşısında olmak, onun gizli ya da açık her türlü propagandasını önlemek zorunda- dırlar. Bunun dışında milletçe bir an önce kalkınmamıza istiyen, milli ge- lirin dana adaletli bir biçimde dağılmasını gerekli bulan, ferdin sömürül- mesini önlemeye çalışan, devlet eli ve millet parası ile bir takım zenginler yaratılmasını haksızlıksayan, imkânl sağlanmasını özliyen, çalışanların hakkını koruyan ve Anayasa sınırları içinde fikirlerini savunan yazar, çizer ve düşünürler, hiç bir şekilde "aşırı- lar" kategorisine giremezler. Bu gibi kimselerim bir parti kurup demokra- tik yollardan iktidar savaşına atılmaları da en tabii haklarıdır. Fikirlerine karşı olsak da olmasak da bunlara tahammül etmek zorundayız. Gelelim aşırı sağa, Türkiye şartları içinde aşırı sağ, Atatürk devrimi ile kurulan rejimi yıkıp onun yerine orta çağdan kalma geleneksel ümmet devrini ihya etmek istiyenlerin toplandığı cephedir. Emellerine kavuşmak için demokratik yolları da, gerekirse zor kullanmayı da mubah sayarlar. Sağ cepheyi meydana getiren kalabalık arasında küçük bir azınlık, elde ar ettiği ekonomik imtiyazları korumak amaciyle büyük kütlenin bir gün uyanıvermesindenödükopar.B alabildiğine körükler. Atatürk ilkelerine düşmandır. Çünkü, uygulandığı takdirde devrim ilkelerinin büyük kütleyi er geç aydınlığa kavuşturacağını bilir. Anayasayı oda, yürürlükteki kanunları da çiğniyerek her fırsatta halkı kışkırtmaktan çekinmez. Çocuklarımızın müspet ilk öğretimden geçip gözlerinin açılmasını istemez. Kur'an kursları adı altonda onları körleş- tirmeye çalışır. Tanrı buyruğunun Türkçe okunmasını günah sayar. (Ne buyurduğu anlaşılmasın diye). Şapka giymek gâvurluktur, doktora git- mek gâvurluktur, kadına eşit hak tanımak gâvurluktur. Tiyatroya gitmek gâvurluktur, top oynamak gâvurluktur. İnsanın kafasına, ruhuna ve vü- cuduna biraz hareket, biraz serpilme imkânı veren her şey gâvurluktur. Şimdi Sayın İnönü bu aşırı sağa da.karsı olduğunu söylüyor. Söylü- yor ama onu önlemek, onunla savaşmak uğruna ne yapıyor? Millet aşağı yukarı yirmi yıldır bu aşırı sağın Anayasayı, yürürlükteki kanunları devrim ilkelerini çiğniyerek wi artan bir hırsla ilerleme hamlelerini çelmelediğini görüp duruyor Yobazlar yirmi yıldır suç işlemekte ve hükümetler "ne yapalım, de- mokrasi var" gerekçesi ile bu suçlara göz yummaktadırlar. Karakurt ola- yı tek başına nasılsa patlak vermiş bir "vak'a" değildir. Tanrının günü yurdun dört köşesinden benzer olayların yankılarını basında izliyebilir- siniz. Buna demokrasi diyenler, zamanla her şey düzelir diyenler, sol konu- şursa sağ da konuşur diyenler gafletin tâ içindedirler. Devrim Türkiye- sinde demokrasi yapacağız diye Atatürkün sağına geçilmesine izin verile- mez. Bu, Atatürkü de, devrimi de inkâr etmek demektir. Yukarıda tanım- ladığımız aşın solu kanunlar yasak etmiştir ve bu yasak (belki fazlası ile ) uygulanmaktadır. Yine kanunlarımızın yasak ettiği aşırı sağa gelince, Sa- yın İnönü ile beraber onun karşısında olmamız durumu kurtarmaya yet- mez. Kanunlar titiz bir dikkatle ve sıcağı sıcağına uygulanmalıdır. (Cumhuriyetten) Seyfi Demirsoy, beraberinde oGenel Sekreteri olduğu halde. Genel Merkeze döndü. Ayrıldığındaki- sinirliliği kaybol a Halil Tunç da sakinleşmişti. oy, merakla etrafını saran sendikacılara durumu özetleylverdi: ahu, durumdan Ulaştırma Ba kanının haberi yokmuş!" Sendikacıların gözlerindeki inanma< bakışlara aldırmadan devam etti: Adam, durumu öğrenince deli- ye döndü. Bu işi yapan memuru fonla azarladı, mesele halledildi.. çekten durum bu kadar basit fakat aynı derecede acıdır. Daha ön- ceki Ulaştırma Bakanlarından biri za manında, Devlet Demir Yolları ve De niz Yollarının grev dışı (o bırakılması. Genel Kurmay Başkanlığını bir mek tubu ile istenilmiş ve bu konuda ağırak sak bir çalışma başlamıştı. Ay geçmiş, gün geçmiş, devir değişmiş, Mahmut Vural Ulaştırma Bakanı olmuş, Dör- düncü Çalışma Meclisi, toplanmış, Baş bakan ve Çalışma Bakanı işçi hakla- rından yana hükümet politikasını en kesin şekilde teyid etmişler, komisyon lar kurulmuştur. İşte bu komisyonlar- dan birinde, Devlet Demir Yollarının uyurgezer bir memuru, çok önceden yapılmış olan bu çalışmanın kana hiç bir şekilde bildirilmeyen so- nucunu, bir marifet işlermiş a tek laf haline getirip, hem de Hükümet a- dına, ortaya sürüvermiştir! Gürültü bu üzden kopmuş, grev istisnaları ile il- gili bir teklif gelmişken O işverenlerin gayretiyle bankacılığın da aynı istisna lar arasına sokuluvermesi hokkabazca sağlanmıştır. Ama bütün bu gelişme sırasında ne Hükümet, ne de İşveren temsilcileri uyanamamışlar, soğukkanlı Seyfi De i araştırmasına kadar her şe lüzumsuz bir fırtınayı o hızlandıracak şekilde gelişmiştir. Bu, Türkiye için çok yeni olan Grev ve Toplu Sözleşme konularında Hükümet kademelerine kadar hakim olan yürekler acısı koordinasyon ek- sikliğinin en güzel örneğidir. Heyula, metodla yenilir! Komisyonda umulmadık şekilde çı- kan olay, haftanın ortalarında Çar samba günü halledilmiş, işçiler, işve- renler ve Hükümet, Çalışma Meclisin- de eski dostluk ve anlayış içinde ça- lışma havasına avdet etmişler,. İnönü ve Ecevitin teminatlarının yalan olma dığı anlaşılmıştır. Ancak, bu koordi- nasyonsuzluk devam ettikçe, en kısa zamanda -işçilerin, işverenlerin ve Hükümetin suçu olmadan- yine büyük bir olayın ve huzursuzluğun ortaya çık mıyacağını garanti etmek, ilk nazarda Oysa bunun nasıl garanti edilebi- leceği, en basit vatandaştan Genel Kurmay Başkanına kadar herkesi kor AKİS, 29 OCAK 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: