29 Ocak 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

29 Ocak 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA Filmcilik Bir sizden, bir bizden Televizyonun halk kitleleri üzerin- deki etkisinin gün geçtikçe art- ması. Sinemanın çeşitli yollara başvu- rarak kendini çevreye kabul ettirmeğe çalışmasına yol açmıştır. Bilhassa ollywood, yıllarca önce, Televizyo- nun rekabetinden kurtulmak için ro- manlardan ve İncilden aldığı konular la üç-dört saatlik filmler çevirmeğe başlamıştır. Muazzam paralarla mey- dana getirilen bu filmlerde kalabalık sahneler, renk oyunları ve ünlü sanat- çılar sayesinde Televizyonla rekabete glrişilecebüeceği umulmuş ve hattâ bir ara Televizyonun etkisinin son derece hafiflediği bile sanılmıştır. Oysa gü- cünü yitiren Televizyon değil, Sinema olmuştur. Zira Televizyonla rekabete girişen Sinema birtakım yollara baş- vurarak, kendi çerçevesinden çıkmış ve sonunda kalite bakımından çok şey kaybetmiştir. Seviyenin düştüğünü gören film- ciler, Amerikada bir başka yola. Tele- vizyonla anlaşma yoluna başvurdular. Filmcilere göre, büyük sinema rejisör- lerine ve sanatçılarına televizyon film leri çevirtmek, durumu kurtarabilirdi. Bu fikir o kadar çok yayıldı, tutuldu ve Amerikanın dışına da çıktı ki, bir çok film stüdyosu, yapım şekillerini değiştirerek, sadece ( televizyon filmi hazırlar durumuna geldi. e Tanınmış film sanatçılarından çoğu, yavaş ya- vaş, sadece televizyonda (o görünmeğe başladı ve bu şekilde de film endüst- risi ile televizyon film yapımı birleş- me yoluna gitmiş oldu. birleşmeden kârlı çıkanın han- gisi olduğuna gelince... Hollywood ve amerikan televizyonunda ticari yöne sanat yönünden daha çok değer veril- diği için, maddi bakımdan herhangi bir zarara uğrayan olmadı. Sinema ile Televizyonun anlaşması o kadar akıl- lıca ve bütün ayrıntılar gözönünde tu- tularak yerine getirilmişti ki, hiç kimsenin maddi bir kayba uğraması- na imkân yoktu. Fakat sanat bakımın dan her iki tarafın da belirli bir çö- küntüye uğradığı apaçık ortadaydı. Bir kere (o Televizyon, "canlı ya- yın" özelliklerini taşıyan program şe- killerinden uzaklaşmış, televizyona has bir teknikle hazırlanabilecek program lar ortadan kalkmış ve film tekniği Televizyona tamamen hâkim olmuştu. Sinema ise kendi biçimini ve özellik- lerini bir yana koymuş, televizyon 32 filmlerinde aranan özelliklerle binler- ce film çekerek, kolunu obükemediği rakibinin elini öpme yolunu seçmiş ve onun kalıbına girmeyi kabul etmişti. Bu davranış elbette ki film endüstrisi için ağır bir darbe teşkil etti. Stüd- yolar sadece televizyon filmleri çek- mekle kalmadılar, aynı zamanda şekil de değiştirmiş oldular. Sanatçılar, yö- neticiler ve film dağıtıcıları arasında anlaşmazlıklar başgösterdi. Bu durum, başka sebeplerin de etkisiyle, özellik- le Hollyvvood'un ortaya kötü filmler çıkarmasına yol açtı. Kısaca söylemek gerekirse, Sinema ile Televizyon arasındaki rekabet önce bu iki sanat kolunun birbiriyle savaş- masına, sonra da birleşmelerine yol açmış ve bu durum, her iki tarafın da sanat bakımından kayıplara uğrama- sına sebep olmuştur. Kurtuluş çaresi Televizyon bu durumdan kurtulmak için önceleri hiçbir çözüm yolu ve ça re aramadı. Zira reklâm satışı yerkindey di. Üstelik Sinema, artık hemen he- men sadece kendisi için çalışır ol- muştu. Fakat durumun gittikçe veha- met kazandığını gören Televizyon telâ şa kapıldı ve çare olarak büyük film- leri, daha sinemalarda (o gösterilmeğe başlamadan, satın alma yoluna gitti. Böylece, büyük ve önemli filmler ilk defa televizyonla çevreye (o sunuluyor, sonra da sinemalara dağıtılıyordu. Te- levizyon bu usülden sadece reklâm, Si- nema da sadece para kazanmış oldu. Sonuç yine birdi: yani, ortada dönen para olmuştu! Avrupa ise bu konuda daha o- niğiyle hazırlanıyordu ama, yüksek olduğu için, sanat bakımından sonuçtan hem Televizyon, hem de Si- nema yararlı çıkıyordu. Fakat kısa metrajlı fimi, "Televizyonun ağzını ka- patacak, onu doyuracak kadar yeterli bir ürün olamazdı. Nitekim kısa met- rajlı erin Televizyona atlaması, umulan etki ve faydayı sağlamadı. Bu, sadece sanat yönünden bir iler- leme, bir özellik olarak kabul edildi ve etkisi de olmadı değil. (o Böylece Sinemaya, Televizyondan daha kaliteli ürün vermek için çalışması gerektiği ihtar edilmiş oldu ve Amerikada, ger- çekten kaliteli sayılabilecek bir-iki film ortaya konuldu. Ancak, bu filmlerin televizyonda gösterilmesi yasaklandı. Meselâ "Batı Yakasının Hikâyesi" gibi filmler, amerikan toplumunun renklerini yansıttığı gibi, müzikal filmlerin de en ince ustalıklarım taşı- maktadır. Bu filmde rol alanların hepsi tanınmış sanatçıar değildir ama. en beğenilen çekim uzmanları bu film de toplanmıştır.. ood'un aynı gaye için aynı şekilde çevirdiği bir diğer film de "My Fair Lady - Benim Güzel Kadınım" dır. Bu film konusunu, Bemard Shaw" AKİS, 29 OCAK 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: