DIŞ GEZİLER tir. Eğer türk memurların adedi de artarsa büyük bir handikap ortadan kalkacaktır. rakkamına henüz ulaşılmamıştır. A- ma teşkilâtlanmanın sonunda bu rak- kamın elde edilmesi zor olmayacaktır. Maliye, bu işin üzerine eğilecek ban- kalara gerekli bütün yardımı yapmak- ta, kendilerinin döviz ihtiyacını kar- şılamaktadır. Maliye bu konuda belki de İlk defa olarak modern "altın yu- murtlayan tavuğu beslemek lazımdır" formülünü tatbik etmektedir. Zaten, sadece para göndermek ba- bında değil, her konuda işçilerimizin şikâyetlerinin en yüksek payı bu lisan bilmemek ve gariplik duymak hissin- den gelmektedir. Gerçi Almanya gibi işçi sayışırım çok olduğu yerlerde türk ler bir arada oturmaktadırlar, beraber gezip eğlenmektedirler. Tabii bunun mahzurları gibi faydaları da olmakta- dır. Ama bu, işçiler bile, çalıştıkları yerlerde kendileriyle meşgul olan kim selerin kendilerini değil, işvereni tut- tuğunu düşünüp söylemektedirler. Bundaki gerçek payıyla mübalâğa pa- yı hemen hemen eşittir. Buna rağmen Çalışma Bakanı (oBülent Ecevit son zamanlarda Avrupada yaptığı tetkik- lerde böyle bir zehabı ortadan kaldı- rabilmek için yabancı ilgililerle temas etmiş ve iyi neticeler almıştır. Buna rağmen, bu çeşit memnunsuzlukların temelinde lisan bilmemenin yattığı a- çıktır. Manevi ihtiyaçlar Dışardaki işçiler m görüşen tere bir takım manevi ihtiyaçlarını anlatmaktadırlar. ll arasında kuran ve hoca talebi vardır. Bu tale- bin garip ve düşündürücü bir mevcuttur. Türk işçi, ğinde, beraber çalıştığı oralı arkadaş- larından, büyük bir nisbetin incile sa- hip bulunduğunu ve pazarları kiliseye gittiğini görmüştür. Bir işçi oOFran furtta şöyle demiştir: "— Bize âdeta gâvur gözüyle bakı- yorlar. İnsan utanıyor. Bu his. bilhassa Almanyadaki iş- çilerin kuran ve hoca istemelerine yol açmıştır. Bunda sadece dini bir se- bep aramak yanlıştır. Meselâ Belçika- da bir çok iş yerinde işverenler küçük mescitler yaptırdıkları halde bunlara iltifat eden fazla miktarda türk işçisi doğmasında esaslı rol oynamaktadır. Bundan dolayıdır ki oralara gide- 16 Maden işçilerinin bir toplantısı Müdavele-i cek din adamlarının aydın ve uyanık. modern kafalı olmasına şiddetle ihti- yaç vardır. Türk İşçisi yabancı arka- daşının dinle ilgisinin ohayatla ilgisi üzerinde zarar verici tesiri bulunma- dığını da görmektedir. İki işin birbrin den ayrılmış bulunması bir çok türk işçisinin bir takım gerçekleri daha ko- lay görmesini sağlamaktadır. Şimdi yapılması gereken, ruhi bir boşluğu hocanın doldurmağıdır. Dini hocadan gayrı çocukların okutulması için öğretmenlere de ihtiyaç olduğun- dan bu iki işi aynı kimselere yaptırt- mak çok fayda verecektir ve Hükümet bunun çaresini aramaktadır. Zararlı gayretler Yabancı memleketlerdeki türk işçiler üç çeşit zararlı cereyanın tesiri al- tındadırlar. Bunların birincisi komü- nist propagandasıdır. Bu propaganda en Ziyade Almanyadaki işçilerimizi hedef tutmaktadır. Komünistler türk- çe olanak bir takım broşürler hazırla- mışlardır ve bunları dağıtmaktadırlar. Bunlarda komünist sistemin meziyet- leri anlatılmaktadır. Fakat itiraf et- mek lâzımdır ki. Batı Almanya bu çe- şit gayretler için fazla verimli bir or- tam değildir. Batı Almanya ile onun komünist yarısı Doğu Alman; ara- sındaki farklar komünizmin öyle söy- lendiği gibi bir cennet yaratmadığını ispat etmektedir. Buna rağmen komü- efkar nistler kendilerine a işçiler arasın- da ajanlar bulmak o sevdasındadırlar ve bu ajanlar hem oradaki işçilerimizi zehirlemek ( istemektedirler, hem de Türkiyeye döndüklerinde işçi çevrele- rinde kendi (o doktrinlerini (oyaymayı planlamaktadırlar. Kendini bir yaban- cı diyarda garip hisseden Oo kimselerin komünistlerin eline daha çabuk geçe- cekleri ümidi komünizm propaganda- sının temelindeki felsefedir. İkinci zararlı cereyan hristiyanlık propagandasıdır. Manevi bir eksikli; yüreğinde hisseden işçiye bu eksikliği hristiyanlıkla doldurması sistemli şe- kilde telkin edilmektedir. Fakat bu ce- reyanın da fazla tesirli bulunduğunu iddia etmek imkânı yoktur. k işçi- leri arzuladıkları gibi dini inançlarını besleyecek kimselere ve vasıtalara sa- hip oldukları takdirde bu propaganda- çok kolay yenilecektir. Üçüncü bir gayret iç politikayla il- gilidir. Dışarda 100 bin akıllı, bilgili memlekete dönünce sözüne çevresinde kıymet verilecek işçinin bulunması iyi bir yatırım sayılmaktadır. Bunlar bil- hassa 27 Mayıs İhtilâli aleyhinde fikir lere sahip kılınmak istenmektedir ve bunun öncülüğünü Türkiyeden kaçan Reşat Akşemseddinoğlu yapmaktadır. Gerçi Akşemseddinoğlunun işçileri do- landırması kendi aleyhinde propagan- daların en tesirlisini teşkil (o etmiştir. AKİS, 29 OCAK 1965