29 Ocak 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

29 Ocak 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DIŞ GEZİLER tir. Eğer türk memurların adedi de artarsa büyük bir handikap ortadan kalkacaktır. rakkamına henüz ulaşılmamıştır. A- ma teşkilâtlanmanın sonunda bu rak- kamın elde edilmesi zor olmayacaktır. Maliye, bu işin üzerine eğilecek ban- kalara gerekli bütün yardımı yapmak- ta, kendilerinin döviz ihtiyacını kar- şılamaktadır. Maliye bu konuda belki de İlk defa olarak modern "altın yu- murtlayan tavuğu beslemek lazımdır" formülünü tatbik etmektedir. Zaten, sadece para göndermek ba- bında değil, her konuda işçilerimizin şikâyetlerinin en yüksek payı bu lisan bilmemek ve gariplik duymak hissin- den gelmektedir. Gerçi Almanya gibi işçi sayışırım çok olduğu yerlerde türk ler bir arada oturmaktadırlar, beraber gezip eğlenmektedirler. Tabii bunun mahzurları gibi faydaları da olmakta- dır. Ama bu, işçiler bile, çalıştıkları yerlerde kendileriyle meşgul olan kim selerin kendilerini değil, işvereni tut- tuğunu düşünüp söylemektedirler. Bundaki gerçek payıyla mübalâğa pa- yı hemen hemen eşittir. Buna rağmen Çalışma Bakanı (oBülent Ecevit son zamanlarda Avrupada yaptığı tetkik- lerde böyle bir zehabı ortadan kaldı- rabilmek için yabancı ilgililerle temas etmiş ve iyi neticeler almıştır. Buna rağmen, bu çeşit memnunsuzlukların temelinde lisan bilmemenin yattığı a- çıktır. Manevi ihtiyaçlar Dışardaki işçiler m görüşen tere bir takım manevi ihtiyaçlarını anlatmaktadırlar. ll arasında kuran ve hoca talebi vardır. Bu tale- bin garip ve düşündürücü bir mevcuttur. Türk işçi, ğinde, beraber çalıştığı oralı arkadaş- larından, büyük bir nisbetin incile sa- hip bulunduğunu ve pazarları kiliseye gittiğini görmüştür. Bir işçi oOFran furtta şöyle demiştir: "— Bize âdeta gâvur gözüyle bakı- yorlar. İnsan utanıyor. Bu his. bilhassa Almanyadaki iş- çilerin kuran ve hoca istemelerine yol açmıştır. Bunda sadece dini bir se- bep aramak yanlıştır. Meselâ Belçika- da bir çok iş yerinde işverenler küçük mescitler yaptırdıkları halde bunlara iltifat eden fazla miktarda türk işçisi doğmasında esaslı rol oynamaktadır. Bundan dolayıdır ki oralara gide- 16 Maden işçilerinin bir toplantısı Müdavele-i cek din adamlarının aydın ve uyanık. modern kafalı olmasına şiddetle ihti- yaç vardır. Türk İşçisi yabancı arka- daşının dinle ilgisinin ohayatla ilgisi üzerinde zarar verici tesiri bulunma- dığını da görmektedir. İki işin birbrin den ayrılmış bulunması bir çok türk işçisinin bir takım gerçekleri daha ko- lay görmesini sağlamaktadır. Şimdi yapılması gereken, ruhi bir boşluğu hocanın doldurmağıdır. Dini hocadan gayrı çocukların okutulması için öğretmenlere de ihtiyaç olduğun- dan bu iki işi aynı kimselere yaptırt- mak çok fayda verecektir ve Hükümet bunun çaresini aramaktadır. Zararlı gayretler Yabancı memleketlerdeki türk işçiler üç çeşit zararlı cereyanın tesiri al- tındadırlar. Bunların birincisi komü- nist propagandasıdır. Bu propaganda en Ziyade Almanyadaki işçilerimizi hedef tutmaktadır. Komünistler türk- çe olanak bir takım broşürler hazırla- mışlardır ve bunları dağıtmaktadırlar. Bunlarda komünist sistemin meziyet- leri anlatılmaktadır. Fakat itiraf et- mek lâzımdır ki. Batı Almanya bu çe- şit gayretler için fazla verimli bir or- tam değildir. Batı Almanya ile onun komünist yarısı Doğu Alman; ara- sındaki farklar komünizmin öyle söy- lendiği gibi bir cennet yaratmadığını ispat etmektedir. Buna rağmen komü- efkar nistler kendilerine a işçiler arasın- da ajanlar bulmak o sevdasındadırlar ve bu ajanlar hem oradaki işçilerimizi zehirlemek ( istemektedirler, hem de Türkiyeye döndüklerinde işçi çevrele- rinde kendi (o doktrinlerini (oyaymayı planlamaktadırlar. Kendini bir yaban- cı diyarda garip hisseden Oo kimselerin komünistlerin eline daha çabuk geçe- cekleri ümidi komünizm propaganda- sının temelindeki felsefedir. İkinci zararlı cereyan hristiyanlık propagandasıdır. Manevi bir eksikli; yüreğinde hisseden işçiye bu eksikliği hristiyanlıkla doldurması sistemli şe- kilde telkin edilmektedir. Fakat bu ce- reyanın da fazla tesirli bulunduğunu iddia etmek imkânı yoktur. k işçi- leri arzuladıkları gibi dini inançlarını besleyecek kimselere ve vasıtalara sa- hip oldukları takdirde bu propaganda- çok kolay yenilecektir. Üçüncü bir gayret iç politikayla il- gilidir. Dışarda 100 bin akıllı, bilgili memlekete dönünce sözüne çevresinde kıymet verilecek işçinin bulunması iyi bir yatırım sayılmaktadır. Bunlar bil- hassa 27 Mayıs İhtilâli aleyhinde fikir lere sahip kılınmak istenmektedir ve bunun öncülüğünü Türkiyeden kaçan Reşat Akşemseddinoğlu yapmaktadır. Gerçi Akşemseddinoğlunun işçileri do- landırması kendi aleyhinde propagan- daların en tesirlisini teşkil (o etmiştir. AKİS, 29 OCAK 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: