Ancak panel, yazı yazmak için en müsait yer değildir. "—Sabrediniz, nezaret altına alındığınızda odanız, masanız, iskemleniz olacaktır. Orada yazarsınız. Ben size söz veriyorum, kendi çıka- racağım postacıyla bunu eşinize ulaştıracağım. Her türlü emniyetiniz teminat altındadır. Zer- rece merak buyurmayınız.." Kafile, ön kapıdan Harp Okuluna giriyor. Menderes, kapının dışında bekleyen tankları işaret ediyor : "—Nedir, bunlar?" Fikret Kuytak cevap veriyor / '—Sizin zamanınızdan kalma, efendim.." Araba, okul binasının önündeki meydana geliyor. Menderesin getirilmekte olduğu duyul- muştur. Sadece genç öğrenciler değil, subaylar da heyecan ve nefret içindedirler. Başbakanın, D.P. iktidarının bu | numaralı adamının o an linç edilmesi işten değildir. Panel Atatürkün heykelinin önündeyken bir albay, silahını çek- miş olarak marşpiyeye atlıyor. General Uluç önde oturan yarbaya : "—bDef et şunu, Taci!" diye bağırıyor. Yarbay Tezer elinin tersiyle albayı itiyor, albay arabadan düşüyor. Araba son sürat kıv- rılıyor ve okulun arka tarafına, mutfak kapısı- na yöneliyor. Okul Komutam Sıtkı Ulay Men- deresi muhafaza edebilmek için bu çareyi dü- şünmüştür. Fakat öğrenciler kafilenin arkasın- dan koşuyorlar. Menderesin muhafızları titre- yen Başbakanı süratle indiriyorlar, karanlık ko- ridorlardan geçiriyorlar, -mutfak (kapısından soktuktan sonra-, yukarıya çıkarıyorlar. "Emanet" Harp Okuluna da sağ salim gel- miştir. Okulda "emanet" leri teslim alan bir genç kadın teğmendir. Tevkif edilenlerin listesini kadın subaylar tutmaktadır. Bu görev de onla- ra verilmiştir. Menderesi getirenler, omukabi- linde bir makbuz alıyorlar. Bir olay daha. Yarbay Tezer, işini bitirdik- ten sonra Harp Okulunda oraya, buraya bakı- yor. Bir odada, masa başında, yüzünü elleri ara- sına almış, kaşları çatık,"masayı seyreden, ya- nında nöbetçi iki Harbiydi bulunan bir adam. Gözü ısırır gibidir. "—Kim?" diye soruyor. Namık Gediktir. O da bitiktir. e Yarbay Tezer "Bunlar bu adam yüzünden mi oldu?" di- ye kendi kendine soruyor. Bu sırada gözüne, 40 koridorda, bir sivil ilişiyor. Kısa boylu, beyazca saçlı biri.. "—Kimsin sen? Ne işin var burada?" di- yor. Adam, eski Kocaeli Valisi Cemal Babaç ol- duğunu söylüyor ve : "—Gözünü seveyim, Yarbayım!. Bana Na- mık Gediği bir göster. Onun için geldim" diye yalvarıyor. Bildirdiğine göre, eski İçişleri Ba- kanına bir çift sözü vardır. Yarbay Tezer, şaşırmış soruyor : "—Yahu, senin işin yok mu? Nereden gel- din sen?" Eski Vali, bugünün kendi günü olduğunu, gerekseydi Kâbeden yaya gelebileceğini anlatı- yor. Yarbay Tezer bakıyor, adam zararsız biri- dir, Harbiyelilere işaret ederek Gediğin odası- na sokulmasına müsaade veriyor. Adam kendi- sini, eski İçişleri Bakanının karşısında bulunca bir 'ağızını açıyor, söylemediği lafı bırakmıyor. Bunun üzerine, gene Taceddin Tezerin işaretiy- le eski Kocaeli Valisi adeta havaya kaldırılıp dı- şarı çıkarılıyor ve bir cipe bindirilip evine gön- deriliyor. Bütün bunlar, 27 Mayıs günü Türkiyede nasıl bir havanın estiğinin işaretleridir. Şimdi, İktidarın istisnasız bütün başları, hattâ ayakları Harp Okulundadırlar. Bundan sonra, İhtilâlin "Türkeşin ayak oyunları" dev- resi başlamaktadır. GelecekYazı Türkeş parti peşinde..