29 Ekim 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 15

29 Ekim 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

lış kabiliyetini arttıracaklarına, sizliğe mâni olacaklarına ka diler. İlk zamanlarda hakikaten Amerika (dahi pazarlarında — kendi ümitleri kadar değil ise de — bir hareket uyanır gibi ol- du. Bir takım iptidai maddeler fi- ati arttı, Fakat son günlerde ge- len ajans telgrafları, borsa haber- leri bu fiatlerin yeniden sukutu- nu bildiriyor. Manmafih: Daha Roosevelt'in programının tatbiki devam ettiği cihetle şimdiden kat'i bir kanaat ibrazı doğru olamaz. alnız ihracat için Amerikanm bu demagojik iktisat siyasetinin dahilde olduğu kadar fayda hiç bir zaman temin edemiyeceği olunabilir. o Çünkü | iş saatlerinin (o azalması, (oOdola rm düşmesine rağmen sal masrafını ayni seviyede tuta- caktır. Bir taraftan temin edilen kârr diğer tarafın nazarı ta- mamen izale etmektedir. O hal- de ihraç edilecek mal daha ucuz olmryacağı gibi, buna mukabil almacak eznebi paraya mukabil fazla dolar da memleket dahilin- de fazla iş göremiyeceklerdir. Avrupa bükümetleri de buhra- na karşı aldığı tedbirlerden hiç biri müsbet netice görmemiştir. Belki İngiliz lirasının sukutu ve İngilterede umumi hayatım altın sterling zamanındaki seviyesini muhafaza etmesi, belki dahili ti- <aretleri noktai nazarmdan büs- bütün faydasız olmuştur denemez. Fakat netice itibarile ticaret açı- ği artmıştır. Gümrük duvarlarına sığınmak dünya buhranıma karşı kat'i bir müdafaa vasıtası olmadığı artık tebeyvün etmiş bir hakikattir. Bey. melmilel alış - veriş hayatı küçül- dükce dahili piyasalardaki hare- ket te azalır, Yirminci asırda in- sanlığın ihtiyaç sahaları o kadar genişlemiş, yervüzü fennin terak- Kiyatı ile o kadar daralmıstır ki nnu ayrıca sun'i manialarla Sültmeğe, ufak, ufak parçalara #urmağa imkân mevcut değildir. Halbuki bir taraflı menfaat temi- hi kaygusile başlayan bu hareket bir mukabil tedbir oldu, müteam- mim bir şekil aldı. Nihayet geçir- diğimiz hâd devreye girdi. Eğer bugünkü vaziyet bir buh- ran ise, geçecektir; ya değil ise! Evet, bazı ki eski asırların ik yapraklarını karıştırarak, Ecçen fena günlerle mükayeseler | Yaparak bu keşmekeşe buhran ye- rine yeni bir teşhis köoyârak “İn- itat,, diyorlar. Böylece beşer ta- rihinde yeni bir devro açıyorlar. Noktai nazarlarını kuvvetlendir- mek için insanların mazisini Ku- runu Ulâ, Vüsta, Uhra diye değil Taş devri, Fütuhat devri, Din dev- ri, İktesat devri diye taksim edi- yorlar, Bu devirlerin doğuş ve yükselişlerini, vazifelerini yaptık- tan sonra ölüşlerini tetkik ederek iktisat devri:de artık ölümünün son ihtilâçları ile beşeri sarstığı- nı ve hırpaladığını iddia ediyor” lar. Bu da bir görüş tarzı!.. Ne dereceye kadar doğru olduğunu da zaman, amma daha çok uzak- ta olan zaman gösterecektir. Yal- nız bugün orta yerde tebellür e- ” den bir hakikat vardır. Umumi harpten evvelki ticaret şekli bir tahavvüle doğru gitmektedir, Fert ticareti yeni, yeni tahditlerle kü- Sülmektedir; onun yerine millet- ler ticareti hâkim olmaktadır. Ar- tk harici ticaretler son kleringler, takaslar, kontenjanlarla tamamen bükümetlerin kontrolu altıma gir- miştir denebilir. Belki yakım bir âtide bunları tanzim eden kanun- ları, mütemmim teşkilâtı yeni ik- tısat kitaplarımızda okuyacağız. O vakit dünün tröstleri, sendika ları, kartelleri yerine hükümet münasebetlerine, oçarpışmalarma şahit olacağız. Bugün bir farazi- yeden fazla kıymet verilemiyecek olan şu düşüncelerin tahakkuk etmiş cephesi, iktisat âleminin devletçiliğe doğru yürüyüşüdür. Alış - veriş hayatında hükümetle- rin nâzım hattâ çok kısımla- rında da idareci olmak mecburi- yeti tevekki olunamıyan bir key- fiyettir. Ancak bu suretle harici ticaretlerde bir müvazene temin olunabilmektedir. Bu şekil hâkim olduğu takdirde dahili ticaretin hariç ile münasebettar kısımları- nın devletin kontroluna tâbi olma- sı kadar tabil bir şey olamaz. Bu- nun için her hükümet kendi iktı- Sat teşkilâtını, elemanlarını kuv. vetlendirmeğe çalışıyor, diğerleri ile iktisat rabıtalarmı sağlamlaş- tırmak siyasetin hedefi!,. Artık iki devlet arasındaki dostluk mi- yarı ticaret kantarıdır, Zaten son konferanslarla da siyaset ile ti- caret o kadar girift bir hale gel- miştir ki, münakaşa mevzularında inim si isinin ikti istih- sadi olduğunu ayırd etmek imkân- sız gibidir. Türkiyenin on senelik ikti- sadi inkişafı: Dünya bu keşmekeş içinde çır- pinır, umumi ticaret hacmi — bi- raz yukarıda yazdığımız adetlerin beliğ ile anlaşılacağı üze- re — küçülürken Türkiye cümhu- riyelinin inkişafını tetkik edelim. Her tarafta bariz bir tedenni gö- ze çarparken bizim kanaatimiz normal zamanın yükselişi ile mu- kayese edilemez. Binaenaleyh: Muvaffakıyetimiz iki taraflıdır. Burada tavakkuf edeceğimiz mü- him bir nokta daha var. Cihan buhranın tesirile kıvranırken Tür- kiyenin bundan büsbütün tecer- rüt etmesine imkân tasavvur edi- lemez. Belki bu yüzden bilhassa Garp ticareti alâkadar bazı va- tandaşlarımı utazarrır olma- sı da pek tabiidir. Bunun tesirile hususi mütalealara kaj naat yürütmek, mek umumi vaziyeti kavrayama- maktır; yahut hak ve hakikatten uzaklaşmaktır. Bizde de bu gibi ak saklıkları doğuran bütün beşeri ezen buhrandır. Fakat aşağı sa- tmlara kısmen sığdırmağa calıstı- ğımız yükselisimiz sözönünde tu- tulursa istikbale sağlam ve büvük | bir imanla atılabiliriz. İste dev. let havatı ve millet terakkileri isin enk kısa addedilerek on vk | at swbelerimizdeki iler- leyişimizi gözden geçirelim: Senayi inkişafı : Türkiyede sanayi hayatında il harbin nihayetine kadar hiç bir gaye ve proğram takip edilme- miştir. Bunun için cümburiyetin zamanda mütebel- imizin mevcudiy: iddia edilemez. Dünkü Rumeli, İrak, Hicazm da dahil olduğu ko- ca Osmanlı İmparatorluğu ülkesi ile bugünkü Türkiye Cümhuriyeti topraklarının meydana getirdiği sanayi hayatı kıyas kabul etmi- yecek derecede yüksektir. 1900 senesinde omüntesir salnamede 1587 fabrika © zikredilmektedir. Halbuki bunları ayrı, ayrı tetkik edersek fabrika ismine müstahak olanların ancak 50-60 arasında duğunu görüyoruz. Ekseriy. ev sanayii, el tezgâhları teşkil ct- mekte idi. 1902 senesinde “Charles Mora- witz,, in Türkiye maliyesi hakk: da yazdığı eserde bu hu: ze bir fikir verebiliyor. Val eser Osmanlı saltanatının fabrika adedini yükseltiyor. Fakat bunlar- dan “23.316,, sı yalnız bir amele, 23.332 tanesi ise ancak 2 - 3 ame- le kullanmakta oldukları nazarı itibara alınırsa bunlara da fabrika ünvanı vermek gülünç olur. O zamanın fabrika ismi verile- bilecek, müesseselerini de dolaşa- cak olursak, mühim husus nazarı dikkatimizi celbeder. Birin- cisi: Tabiat icbarile kurulmuş mü- esseseler, faı bira fabrikaları ki, esasen haricin rekabetine im- kân yoktur. İkincisi ise, böyle e- hemmiyetli addolunacak fabrika- ların Türk olmayan unsurlar eli- le kurulması ve kazancın onla» ra hasredilmesi: Selânikte Olym- pos bira fabrikası, İstanbulda di- ger iki bira fabrikası gibi... Bunlar haricinde Türk ve mil- let sermayesine inhisar eden sa- nayi müesseseleri pek, amma pek mahdut Hattâ Morawitz'in kitabından istifade ederek bunla- rı sayabiliriz. 1500 kadın ve 500 erkek amele kullanan Hereke, Zeytinburnundaki barut ve fişek, askeri ihtiyaçlara hasredilen Bey- kozda Tabakhane, Bursada ve Haliçte kumaş yapan Feshane fab- rikaları vardır. Bunlar haricinde kalan Karamürsel ve bir kaç ipek fabrikaları istisna edilirse diğer- leri ecnebilerin elinde idi. Bizde sanayiin inkişafı 1927 senesinden sonra Cümhuriyet hü- kümetinin kat'i himaye (siyaseti ve tatbikatı ile başlar. Evvelâ bu tarihte teşviki sanayi kanunu ile fabrikalara bir çok himaye ve men- faatler temin edilmekle beraber ni gümrük tarifesinin tatbikine başlanmıştır. Bu suretle 1927 se- nesinde ancak 198 kadar olan fab- rika adedimiz bugün “3000, ni aşmaktadır. Bunun memleket ik- tısadi hayatında oynadığı rolü an- lamak için gene rakamların şaha- detine sığınalım; 1913 senesinde nüfusumuz 28 milyon tahmin edildiği halde vün mensucat istihsalâtımız 1.388.304 metre idi, 1930 1932 2.200.000 ma. ği | çok mühim terakki göstermekte - İ miz artmıştır. İ takdiri celbetmektedir. İşte bir fi- | mühim miktarda artmıştır. Evvel. | İ bu metar da Türkiye topraklı MİLLİYET PAZAR 29 Dır. Memleketimizde trikotaj sanayiinin inkişafı hakkında bir fikir edinmek üzere ithalâtımızm tenakusunu öğrenmek kifayet e- der, Trikotaj ithalâtmız: 1925 297.378 imalâtımız 4.121.123 Pamuklu mensucat dir; İş olarak getirdi tidai maddı Pamuk ipliği ithalâtımız: 1915 1930 1932 1.176.942 2.000.000 3.500.000 Buna mukabil pamuklu mensu - cat istihsalimizin metre adedi mü him mikdarda uzamıştır. Pamuklu mensucat imalâtımız: Sene Metre 3618520 8.000.000 10.000.000 1913 1920 1932 dur. İpek mensurat şubemizin terak- kiyatı cidden Türk işçilerinin, ser mayesinin göğüslerini kabartacak bir inkişaf ibraz etmektedir. Bu husustaki terakkilerimiz . Avrupa sergilerinde, ipek sanayii en ileri | gitmiş memleketlerde bile hayret ve kir hasıl etmek üzere üç muhtelif seneye sit sahip bulunduğumuz tezgâh adedini kaydediyorum: 1930 1932 480 1913 910 Dur. Memleket imarında başlıca rol oynayan çimento istihsalimiz de ce kısını mühimmini haricten ithal etmek mecburiyetinde olduğumuz | nm zensinliğinden temin etmeğe muvaffak olduk. 1932 senesinde. ki hariçten getirmek o mecburiye- tinde kaldığımız çimento miktarı 1924 senesine nazaran dörtte bi. rinden daha aşağıya düsmüstür, İşte son seneler zarfındaki çimen. to istihsalâtımızın artışı: Sene” Ton 1925 6.841 1926 20.941 1927 40.974 1928 58,840 1929 65.070 1930 57.118 1931 100.435 Şu adetlerle anlıyoruz ki, 1924 senesinden 1931 senesine kadar bu sanayiin göste: inkişaf cid- den çok mühimdir. Son sekiz senede Kırıkkale ci- varında kurulan askeri fabrikalar- la Türkiyede bir yüksek sanayiin de mevcudiyetini temin edil, tir. Bunlar her Ti iftihar ve sevinçle sisirecek mahi- yettedir. Zaten 1337 senesinde Kırık demir ocaklarında ve değir- menden bozma fabrikalarda top ve tüfeği tamir eden Türk askeri sa- nayide de daha neler yaratabile- ceğini isbat etmiş idi. Sanayiimizin muhtelif şubele- rini tetki kederken memlekete ve- rim itibarile temayüz eden şeker istihsalimiz üzerinde biraz fazlaca tevakkuf etmek doğru olacaktır. Çünkü, ne tesirle olduğu - pek kat'i olarak kestirilemezse de - bu sanat şubemiz bir takım fena ve yanlış propaganda zemini teşkil etmekte dir. Evet, itiraf etmeli ki, bu sana- yiin memlekette kurulması, kök - İeşmesi vatandaşlara bir yük tah- mil etmiştir. Harici şekerin fiyatı. na nisbeten dahildeki şeker daha pahalıdır. Bunun acaba aksika- bil midir? Sanayi sahasında biz cok ileride bulunan memleketler - de de bundan başka türlü mü ha- rekt edilmiştir.? Diğer müstahsil memleketlerde hükümetlerin prim ve bin bir türlü carelere baş vura - rak himaye ettiği, çok uzun senele rin verdiği meleke ve amorti edil- miş sermayelerin mahsulü ile baş- ka türlü boy ölçüşebilir miydik? Vatandaşların aldığı bu küçük yük ile memlekette yaratılan Kp rı tamamen izah edebilmek sekerin kısaca dünya Gözihesikn z 'den başlayacağız: Bundan çok asırlar evvel Hint- liler, Çinliler şeker kamışındaki sareden şerbet yaparlardı. Milâ - dı İsadan bir, birbuçuk asır evvel şeker kamısından en ij i bir şe kilde şeker billuratı istihsaline mu- vaffak olunmus idi. O zaman bu seker yalnız tıbbi ihtiyaçlarda kul lanılırdı. 500 senesine doğru Hint liler ilk defa olarak beyaz ve katı şekilde şeker istihsaline muvaffak olmuşlar, ilk defa da ticaret metar, olarak İrana ithal etmeğe başla - | Sene mışlardır, 640 senelerinde Araplar şeker kamışı zifaatini Garbe ta - nıtmışlardır. Birinci Ehli Salip mü harebesinden sonra Şark ile Garp arasmda bir şeker ticareti başlamış tır ve bunun neticesi olarak yavaş yavaş şeker istimali de artmağa başlamıştır. 1440 senesinde Porte- kizli bir Prens şeker kamışını ilk defa Kanarya ve Madera adaları - na götürmüş ve az zamanda bu ziraat orada o kadar ilerilemiş ki Avrupaya ihracata başlamışlar Amerikanın keşfinden sonra şe ker isühsal birinciliğini yeni dün- ya almış, Avrupanın pazarlarma hâkim olmuştur. Bilhassa 1550 se- nesinden itibaren İngiltere, Hol- lânda, Almanya, Amerikadan ham şeker ithal ederek vücude getir - dikleri hususi tasfiyehanelerde 1s- leh etmeğe başladılar. Maamafih, bu tarihlerde şeker bir gıda ola - rak kullanılmayıp, mualece mad - desi idi. Bunun da başlıca sebebi pahalı olmasıydı.Fakat çay ve kah venin de Avrupa muhitinde tanın- ması bu maddenin taammümüne çok yardım etmiştir. İşte bu sıra - larda meşhur Alman kimyagerle - rinden Markkraf şeker sanayiinde mühim bir değişiklik meydana getirdi. Pancarda da şekerin var- lığını ortaya çıkardı. Talebesinden biri tarafından Silizyada inşa et- tirilen bir fabrika ile şeker imali- ne başlandı. Bu suretle şeker is- tihsalinde kullanılmak üzere pan- car ziraati Avrupada bir mevki aldı ve şeker kamışına karşı pan- car şekerini himaye ve inkişafını temin etmek üzere muhtelif Ayru- pa memleketleri yüksek gümrük duvarları kurdular, rı yaptılar. Umumi zeriyatını ihmal ettirdiğinden bu- nun yerini şeker kamışı tuttu ve elyevm de mevkiini muhafaza et- mektedir. Şekerin bu kadar eski bir tari- hi olmasma rağmen Türkiyeye an cak bundan altı - yedi sene evvel | v l | lu fabrikalarına ilâveten inşa edi- cümhuriyet kurulmasile gelmiştir. Milyonlarımızın memlekette kal - masma imkân varken cümhuriyet hükümeti harice gitmesine razı o - lamazdı. Bu milyonlarımızın mem- lekette kalarak yeni refah sahala- rı açmasını istedi. Bunun için 5 ni- san 1341 ve 604 numaralı kanun neşredildi. Vakıa bu sanalin mem lekette kurulması için bundan 40 sene evvöl Paşa isminde bir zat hükümötten bir imtiyaz almış, fakat bundan sonra da vâki birkaç teşebbüs gibi meticesiz kaldı. Çün kü her hükümet bir himaye prog- ramı ve sistemi takip ederek besle diği bu seriyi kendi kendine bü- mezdi. Bilhassa o vakit kapi- tülâsyon çok çabuk bu gibi fabri kaların duvarlarını Da Ancak oC. hükümetinin rettiği bu kanun bazı müteşebbiz. lerin muvaffakıyetini temin etti. Bizde şeker sanayiinin ilk muvaf- fakıyetile biten teşebbüs ve etüdü daşları Hayri ve Haydar Mehmet B. lere aittir, Bu değerli be muvaffakıyetle neticelenmiş, İstan Eke ii şeker fabrikaları ve erakkii ziraat şirketi ünvan- lerile ilk iki Türk şirketinin fab- rika temellerini attırmasını temin etmiştir. 226 senesinde Uşak ve Alpullu faaliyete geçmiştir. Dünya harbine kadar dünya sa nayii halinde şeker istihsali ve ti - careti her memlekette bugün artık tamamen milli bir sanayi olmuştur. ae n de meşhur Chad - burn'un plânı da suya di tür. Cava, Küba,, el lr ye i- ka, Almanya gibi şeker müstahsi- li memleketler aralarında uzun mü nakaşalardan sonra şeker pazarla rını taksim etmişlerdi. Fakat tatbik sahasına gelince, Hindistan, Ameri ka ve sair memleketlerin şeker it - e ee istihsaline girişmeleri yüzün - a ye nin Cr mikdardan aşağıya düş bu suretle gene aralarında ismimi re kabet başlamıştır. artık şeker sa - mayiinin dünya ticaretinde eski mevkiini almasına imkân mevcut değildir. Bunun gebelik ayenek için memlekete yaptı yalan tetkik etmek kifayet e AL pullu şeker şirketinin Trakyaya temi ettiği iktısadi inkişafa baka Bu şirket evvelâ günde beşyüz toni pancar işliyecek, 500.000 lira sermayeli idi. Pek az zamanda ser mayesi 750,000 ve son senelerde milli bankalarımızm. iştirakile 3 milyon liraya iblâğ edilmiştir. ve yevmiye'pancar işleme kabiliyeti de 1300 tona çıkarılmıştır. Şirket pancar pek azımı kendini ve mü- him kısmını da köylüden almakta dır. Pancar-eken çiftçi ile kpa ee şunlardır verilen para “Pancar eken çiftçi adedi Köylüye ve- rilen para 1928 1929 1930 1931 3812 4l4l 4112 280.689 490.522 897.213 1.509.096 1932 1.243.342 1933 000 2.750.000 Alpulluda istihsal edilen şeker ve ekilen pancar tonunun arlışını da 3 numaralı grafik göstermek- tedir; Bundan temin ettiğimiz menfa - at ise aşağıdaki şu rakamlarla çok vazıh bir şekilde anlaşılır. İşte biz de şeker fabrikalarının kurulma- tarihi 1926 senesinden itibaren ha riçten şeker ithalâtımızın ve hari- ce verdiğimiz paranın âzalı; Sene İthal ettiğimiz OHarice ver- şekerin tonu diğimiz para 13.313.448 12.403.364 12.698.823 12.105.543 9.178.369 1931 44353 4.835.295 1932 29.336 3.006.100 Görülüyor ki, memleketin öz pa- rası dışarı gitmekte bilhassa, 1932 de çok azalmıştır. Uşak ve Alpul- 62.971 61.514 63.474 63.558 63.291 1926 1927 1928 1929 1930 len Eskişehir şeker fabrikası ile 1932 miktarı 1933 senesinde lâakal' yarıya düşecektir. Turbalda temel atma merasimi yapılan yeni şeker | fabrikalarımızla 1934 senesinde bütün Türkiye şeker ihtiyacımı ta- mamen kendi topraklarından te - min edecektir. Bu süretle harice verdiğimiz milyonlar kendi top - raklarımızı imar edecek, kendi halkımızın bir refah vasıtası ola - caktır. Şimdi artık bu adetlerin bel ğa ti karşısında memleket dahilinde şeker istihsali aleyhine matuf pro- pagandalara “başka bir şey ilâve elmiyeceğiz. Yalnız şeker sanayı- inin doğurduğu ispirto sanayi den de bahsetmekle de iktifa ede ceğiz. Meselâ Alpullu fabrikası 1928 de ilâve ettiği fabrika ile her sene mütezayit bir şekilde is - pirto istihsaline de muvaffak ol- muştur, İşte istihsal mikdarı: Sene 1928 1929 1930 Litre 414.926 415.112 749.566 1931 1.602.934 1932 1.613.348 Bu suretle memleketin ispi ihtiyacı şekerden mütemmim bir madde olarak temin edilmektedir. Pancar ziraatimizin ıslahı da kayda şayandır. Türkiyede umu - miyet itibarile pancarın şeker veri mi yüzde İ3 kadar iken tohum, toprak, işletme tarzının daimi su » rette kontrolü bu mikdarı yüzde 17 ye kadar yükseltmiştir. Memleketimizde deri, madeni eş ya ve gıdai maddeler sanayii de ne kadar inkişaf gözte, ni her gün daha nefis bir şekilde ve da- ha çabuk pazarlarımıza yayılma - sından anlıyoruz. Demiryolları Osmanlı imperatorluğundan mü devver demiryollarımızda memle- ketin hiç bir surette il fi değildi. Şehirleri biribirine mun İir. Bir memleketi i insana, nakil ha reketini de kanın vücuttaki ceve- lânma benzetirler. Bu çok güzel teş bih ile şu hakikati elde ederiz: Bu cevelânm ârızasız ve düzgün olma sı hayatım esasıdır. Halbuki yur - dumuz bu cepheden de ihmal edil miş idi. İşte bu ihmali en seri bir tarzda gidermek için cümluriyetin temelleri le beraber demiryolları- mıza da kazmalar vurulmağa, tü- neller delinmeğe başlandı. Bu hu - sustaki muvaffakıyetimizin derece sini anlamak için gene mazinin karanlık sahifelerini gözlerimiz ö- nünde çevireceğiz. Osmanlı sal tanatmda © demiryolu leket girdiği miz ale; ir takım borsa oyun larına da maruz kalmıştır. Vakıa bir defa kendi vesaitimizden istifa de ederek inşaya teşebbüs vâki ol muş isedefena idare yüzünden vazgeçilmiş, gene ecnebi şirketle- rini tatmin eden imtiyazlar veril - mek mecburiyetinde kalınmıştır. İşte bu şekilde ilk yi inşa atı Türkiyede 1856 senesinden iti- baren başlar. Anadoluda “İzmir » Aydın”, Rumelide Köstence - Cer- novada ayni tarihte bir İngiliz gru puna ihale edilmiştir. Bunu müte- akıp 1861 tarihinde Varna » Rus « çuk hattının imtiyazı gene bir İn giliz grupuna verilmiştir. 1863 tarihinde İzmir - Kasaba hattı bir İngiliz grupuna ihale e - dilmiştir. 1868 tarihinde Âli Paşa Belçi- kalı (Van der Elt et Co.) şirketi ile İ büyük bir demiryolu mukavelesi im za etmiş ise de mezkür şirket mu- kavelename ahkâmmı ifa edeme- diğinden Baron Hirsch'e devredil miştir. Ve ancak 1883 tarihinde mevkii file konmuştur. Bundan sonra sıra ile 1890 da Selânik - Manastır hattı Doyçe Bank grupu namına hareket eden M. (Kaulla) ya, 1892 de Selânik « İstanbul hattı bir Fransız grupu namına M.(Baudouy)ya ve 1891 de Mudanya - Bursa hattı gene bir Fransız grupu namına M. Nagel - merkers'e verilmiştir. En dedikodu yu ve bir takım teşebbüsleri intaç eden kısım ise Haydarpaşa ve Baf biribirine rapteden demiryo - i azı olmuştur. Bu hattın ilk kısmı olan Haydarpaşa - İzmit M.M. E. Seefelder, Hlousson'a ve- rilmiş ve 1888 de ise tarihinde Doyçe Bank grupuna ihata edil « miştir. Gene Doyçe Bank namma ha « reket 1893 de M. Maulla Eskişe « hir - Konya, Kütahya - Alayont, Ankara -Kayseri şimendiferleri im tiyazı almıştır. Maamafih Ankara» o | Kayseri kısmı inşa edilmemiş, an, cak cümhuriyet hül zama - nında inşa ve ikmal edilmiştir. İzmir - Ayd şirketi 1879 Sa- rayköye, 1888 de Dinara temdidi müsaadesini almıştır. 1893 te M. Nagelmarkers İzmit - Kasabanın Alaşehir - ra kia temdidi imtiyazını almıştır. 1899 tarihinde Almanlar namına © hereket eden Dr. Siemens Haydar paşadan Basraya kadar olan kıs - mının inşasını ilmamı için etüt yap mak üzere bir mukavelenâme imza etmiş ve bu etüt neticesi olarak hat tm imtiyazı haziran 1903 te ferma nı şahanesini almış idi. İşte devleti aliyenin demiryo « lu faaliyeti burada hitam bulur. .Cümbhuriyetin teessüs tarihin * de geniş ve dar olmak üzere bü- tün işleyen hatlar 3705 kilometre idi. Bunların da mühim bir kısmın dan harbin elim tesirleri © gürülü- yordu:Hat taraf, tahrim edi eskimiş, ge deği e Balkan bözlel ; lerimizin ecenbi ellerle İşlemesi Be kadar korkunç ve tehlikeli olduğu Du takdir eden milli hükümetimiz ilk iş olarak hatlarımızı pek az zamanda Grap servislerine muadil bir intizam temin edildi.At tık şimendiferlerimizde seyahat edenler çetrefil türkçeden başka hemen her lisan konuşan kozmopo lit muhit yerine vazifesini kavra « mış, terbiyele ve canlı Türk gençle. rine rastgeldiler. Atelyelerimizde vagonlarımızı, lokomotiflerimizi ırkdaşlarımızı yetiştirdi. Bir taraftan işleyen hatlarda (Lütfen saylayı çesirinin) “vi GM ed ii al

Bu sayıdan diğer sayfalar: