29 Ekim 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 37

29 Ekim 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 37
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

uzak köylere kadar yaymak üzere anamektepleri ve köy mektepleri tipleri alınmış, Türk çocuklarının ilk tahsillerini Türk mekteplerinde yapmaları kanunla mecburileşti- rilmiş, ilk ve yüksek (tedris dere- celeri muhtelit (yapılarak Türk kızlarının da erkek kardeşleri gibi tahsil etmeleri (o kolaylaştırılmış, ortamektep ve liselerin de kız kı- sımları arttırılmış, muallim yetiş tirmek işine büyük değer verilerek ortamektepler ve muallim yetiştire cek bir müessese (o vücuda getiril. miştir. Gazi Terbiye (Enstitüsü adını taşıyan bu müessese, yarınki Ankara Üniversitesinin edebiyat ve Fen fakültelerinin tohumu sayı- labilir. Kültür işlerine de çok değer ve- rilerek, bütün kütüphaneler nizam- lanmış, Türkiye kütüphanelerinde 206,476 eser bulunduğu tespit e- dilmiş, 1720 meccani okuma oda- sı açılmıştır. Müzelerin sayısı ikisi Ankaradâ üçü İstanbulda, kalan- ları da İzmir, Konya, Antalya. Bursa, Edirne, Adana, Sivas, A- masya, Tokat ve Kayseride olmak üzere 15 e çıkmıştır. Maarif Vekâ- leti tarafından dört yüze yakın eser basılmış, | bunların baskı sa yısı 5,5 milyon parçaya varmıştır. Tahsil yayma, gençliği yetiştir- me ve kültürü kuvvetlendirme yolundaki ileri atılışlarda Maarif Vekâleti ile vilâyet hususi idarele- rinin devlet ve vilâyet bütçelerine davanan bu himmetlerine C.H.F. sının millete dayanan gayreti i de ilâve etmelidir. Halkevleri açıl ması, gençi birli yaşama ve kendi kendini idare yollarına sev- kedilmesi, bir çok değerli eserlerin basılması, fırkanın yüksek çalış malarile elde edilmiş neticelerdir. Heryandan (o çalışılarak varıl mak istenilen sonuç şu sözlerde toplanır: Yeni Türkiye Cümhuriyetinde milli, lâyik, halkçı bir bilgi yarat- mak, bu bilgiyi en küçükten en bü- yüğe, en yakından en uzağa kadar Ler Türke ve her yere yaymak.. On yıl içinde bu sonuca vardık denemez Fakat İmparatorluktan devir aldığımız bilgisizlik karan- lığı yarılmış, bilgi ışığı bu karanlı- ne parıltılar salmıştır, diye- Bu parıltılar, her yana da- ğılarak işığmı arttırarak yarının BİLGİLİ TÜRKİYE sini yarata- caktır. Tarih anlayışında ve okütu: şunda inkılâp Türk kültür inkılâpları arasında lıştır. Bu her iki inkılâp ta ULU ŞEFin ışıklı kafasından doğmuş- tur. İmparatorluk devrinin tarih an- layışı, bir kere ikizli bir görüşe da- Yanırdı: Dünya tarihi başka bir şey Osmanlı tarihi denen tarih başka bir şeydi. Bunlar biribirinden o ka- dar ayrı görülüyordu ki — kullan. dıkları yıl hesapları da başka baş ka olduğundan — tarih okuyan ço- cuk ayrı ayrı on dördüncü Louis devrini de, dördüncü Mehmet za- mamnını da okur, fakat bunların hep ayni günlerde geçtiğinden ha- bersiz kalırdı. Bu ayrılık, daha gü- lünç bir netice daha vermişti: Os- manlı tarihini İslâm tarihine bağ- lamışlar, Osmanlıdan önceki Türk- erin tarihini ise — sanki bize ait değilmiş gibi - umumi tarihin için- de bırakmışlardı. Dedelerimizi Müslüman olup olmadığına göre ayrı iki tarihte tanırdık: Attilâyı umumi tarihte, Timurlengi Osman lı tarihinde öğrenirdik. Daha ga- ribi de İslâmcı ve Osmanlıcı kafa- mızla bunları kötülemeği öğren- meğe kalkardık. İskenderi, Napole onu yükseltir, Cengizi, Timuru al- çaltırdık! .Cümhuriyet gibi ışık ve bilgi ü- zerine kurulan bir binanm içinde bu köhne, yıpranmış kafaya yer ve- | rilemezdi. BÜYÜK GAZİ, İstiklâl muhare- besini kazanarak © ölmüş sanılan Türk milletine can verdikten, siya- si mücadelelerini yaparak o mille- te gerçekten milli bir devlet kur- duktan sonra, milleti yükseltecek rsılmazlaştıracak bir ni r şti. Yeni halkçı lâyik Cümhu riyetin inkılâpçı ruhuna böyle iki- ye ayrılmış, milli duygud. bir tarih büsbü lirsiz gölgelerini sezdiğimiz devletler arasında Türk adının gerçek değe ulmak, o tarihin unutulısuş geçmişi ran Türk medeniyet kaynağını or- | taya koymak gerekti. Biz, gözümü | zü 600 yısın içinde hapi i hangi o ayında hangi üderrisleri- deği “kurmak gerekti. e saklı du-! tiğini ezberlerken, Avrupalı, Ame- rikalı bilginler, Türk ana yurdunun topraklarını deşeliyerek, ilk me- deniyet kaynağı bu (toprakların kutlu altlarında saklı olduğunu sez mişler, Türk ana dilini araştırarak budi le derin ve bol bir varlığın bulmuşlardı. Bu buluşları bir araya getirmekte, hele bu ye- i bilişleri derslere sokup mektep- lerde okutmakta geri kalışları inan eksikliğinden değil, duygularına uymamasındandı. Türkün ilkliği- ni ileriliğini göstermek, bazılarına dokunuyordu. Türkün öz tarihini kendisinden başka kim ortaya koyacaktı? İşte tarih tedrisatında yapılan inkılâ- bın ruhu buradadır. Tarih okumuş herhangi bir zeki adamın gözüö- Tiğ bir çok muammalar belirir- iz Meselâ, eski çağları (o okurken Mısıra gelen Hikasus'ların Babi- lonyadan Filistine giden İbrahim kabilesinin, Meriç boyunda İsken- derle, Tuna arkasında Dara ile, Kafkas taraflarında Keyhusrev'le vuruşan İskit'lerin kim olduğunu medeniyetinin ana kaynağı denen Elen medeniyetini kuranların dı- şarıdan gelerek o topraklara yerleş tiklerini okur, fakat bu “dışarı, nın neresi ve bunların kim olduğunu bilmezdik. İran efsanelerinde Tu- Yeni intertype makinelerinde bir harf kalıbı ran diye anılan memleketin Yunan ihlerinde Medya denen yere ben i sezer, şaşardık. Orta çağ- ları açan Attilâ ordularının Ural arkasından geldiğini öğrenirdik te bu “arka,,nın tam ana Türk yurdu olduğunu düşünmezdik bile. Zekâyı öldüren bu dar, ezberci anlayışsız, benzetme tarihi yıkmak tarihi medeni ve ileri metotlarla Hele en yeni kazışlar mezopo- tamya topraklarında milâttan 6-7 bin yıl önce Keldani ve Asuri'ler- den daha eski, büyük medeniyet ibi bir milletin yaşadığı eser- lerile gösterdiği, bu eserlerin söz- leri dil bakımından - araştırılarak ne Sami, ne de İndo - Öropen ol | madığı anlaşılması üzerine bu dilin Altaik bir dil olduğu ortaya çıktı- ğı zaman.. Orta (o Asyada eskiden Hazer denizile Ural ve Balkaş göllerinin birlikte bir iç deniz ha- linde bulunduğu, & bunlar arasm- daki kum çöllerinin ta alt tabaka- larında deniz hayvan © ve nebati fosilleri bulunarak, ortaya çıktığı zama.. Garbi Avrupa “toprakları altında cilâlı taş devrinin hemen arkasmdan birdenbire ve geçitsiz olarak tunç devri eserleri görüldü- ğü, bundan da pek eski zama//ar- da tunç medeniyetine ermiş bir hal! kın uzaklardan gelerek cilâlı taş devrini bitirmiş olacağı istidlâl e- dildiği zaman, artık Türkün du- raklamasma, bu tarihten öncenin içinde kendi eski dedelerini sez- memesine imkân yoktu. Harf inkılabının ortaya attığı dil meseleleri, bütün bu sezişlere yeni ve en kuvvetli bir unsur daha kattı: En eski (o medeniyet sahibi diye tarihin bize tanıtmak istediği milletlerin dillerinde yapılan araş- | zerindeki yeni göi Türk harflerinin feyizli neticelerinden: Cümhuriyetin yıktığı bir medrese ve onun softaları tırmalar, bu dillerde en ziyade i- | nanışa, iç duyuşlara, tekniğe, tica- rete, denizciliğe, hülâsa | kültüre ve medeniyete ait sözlerin Altaik | bir kayna; ğ yapılmış etütlerin verdiği bu neti- ce, tarihi vesikalara lisani deliller de katmış oluyordu . Daha küçük yaşından beri tari- he çok meraklı olan, Türkün milli tarihini parçalamış ve (unutmuş olduğunu sezen GAZİ, harf inkılâ- bı kurduktan sonra, ışık saçar gözlerini tarihe doğru çevirdi. Ken di himayesi altında bir T.T.T.C, kuruldu. Bu cemiyet, uzak geçmi- şi ışıklandıran en yeni | buluşları gösterir eserleri gözden geçirerek , dil karşılaştırmaları yaparak şu ne- ticeye vardı: Dünya medeniyetinin ilk kuruluş yeri Türklerin ana yurdu olan top- raklarda, kurumuş ve parçalanmış Türk iç denizinin kıyılarındadır. Medeniyet buradan yer yüzüne ya- yılmış, her milletin dilinde ve me- deniyetinde eskiye doğru gidildik. çe sezilen başka yerden gelmiş kaynak, en eski o Türk dili veen eski Türk medeniyetidir. En ileri bilgilerin şimali Hintte, Şimali Çinde, yada, ön Asyada yaptıkları araş - tırmalar bunu gösteriyordu. En derine varan dil araştırmala- rının en eski sayılan dillerde bul- dukları kökler, Türk dilile yakın bir ilişik gösteriyordu. Bu kadar delil önüde, o Türkün kendi öz tarihinden * akıl ermez bir korkaklıkla - şüphe etmesi ca- iz değildi. T.T.T.C., bir kere bu inana var- dıktan sonra, bunu önce yalnız mü- tehassıslara bildirmek üzere, “Türk tarihinin ana hatları, diye bir kitapta topladı o Dağıtılan bu bu kitaba gelen plar, tarihü. kuvvetlendir di. Bunun üzerine bu ilk O kitabın en yeni görüşleri küçük bir kitap- ta toplanarak mekteplere dağıtıldı. Ondan sonra cemiyet (o mektepler için dört cilt “tarih,,i yazdı. Böylece tarih dersleri ikilikten ve yabancılıktan (o kurtuldu. Türk çocuğu, kendi milletini ve kendi tarihini dünyaya yabancı tanımak gibi yaman ve zararlı bir pine mezlikten sıyrıldı. Öz tarihimizi yabancıların buluşlarmdan öğren- mek gibi utanılacak bir vaziyet; ortadan kalktı. T.T.T.C. nin bu kitabı ber sene Türk hanımı yazı mahinesi başında biraz daha ıslah O edilerek bütün mekteplerin programlarına girdi. Şimdi de bunun dünyaya arzedile- cek delillerle mücehhez ilmi izahı yazılmaktadır. Tarihteki bu ileri atılış, yurt bil- gisi ve medeni bilgiler üzerinde öz varlığımızdan kopup gelen bir gö- rüş larzını doğurmuştur. Bugün ar- tık mekteplerimiz yabancı dillerde kendi milli dileklerine göre yazıl- mış olan tarihleri ve medeni bilgi- leri okumak gibi, milli (o duyguyu körletici bir gidişten bütün bütün kurtul 1929 yılında başlıyan bu inkılâp, semerelerini ilk çalışma yılı sonun- da vermeğe başlamıştı. Üç yıldan- beri ileri atılan adımlar ise, bu ça- MİLLİYET PAZAR 29 TEŞRİNİEVVEL 1933 Başvekil İsmet Paşa Hazretleri Türk dilini Telkik Cemiyeti içtima larına riyaset ediyor. lışmalara dünyaya © yayılacak ve dünya bilişinin yönünü milli bulu- şumuza çevirecek olgun bir gele- cek muştulamaktadır. Türkiyede dil inkılâbı Harf inkılabının doğurduğu dil meselesi, yarım kalmış, hemen ta- mamlanamamıştı. Tarih inkılâbı, tarihten önceyi araştırırken dil ve- sil alarmın ne büyük bir değeri ol. duğunu bir daha ortaya (koydu. Hiç bir inkılâp hareketini yarım ve eksik bırakmamağa yüksek gönlü- razı olmıyan BÜYÜK TURK İN. KILAPÇISI, 1933 temmuzunda ilk tarih kongresinin arkasından he- men dil işlerine ışıklı elini uzattı. Pek iyi yemişler vermiş olan T.T. T.C. ne kardeş olarak bir T.D.T.C. kurdurdu. Bunu da yüksek hima- yesine aldı. T.D.T.C, Büyük Şefin işaretile bir dil kurultayı MN zırladı. Bu ku- rultayda konuşulacak (o meseleler, şöyle sıralandı: “A) Dilin menşeleri: 1 — Türk dilinin eksikliğine (o ve: a) İndo - Europcen dillerile, b) Bütün beyaz ırklar dillerile, c) Asya ve Avru- panın başka dillerile münasebetle- ri üzerine tetkikler. 2 — Türk dilinin doğrudan doğ- ruya kendi muhit © şartları içinde inkişaflar, a) Lehçeleri: b) Tarihi gramerleri “fonetik, şekliyat (morfoloji) sen- taks,, e) Kelime hazineleri (lügat- ler): d) Her türlü yabancı tesirler- den uzak olarak | gösterdiği yük- sek edebi kabiliyet. 3 — Bu kabiliyetin halk dilinde sürmesi ve yazı dilinde sönmesi Çhalh edebiyatı - divan edebiyatı) Bunlarda âmil olan escpler; dilin yakın mazisinin tetkiki. Türk di. | linin bugünkü hali, asri ve medeni ihtiyaçları, 4 — Tanzimattan bugüne kadar Türk dili ve gösterdiği değişiklik ler: a) Şekliyat (morfoloji), b) Sen- taks). c) Kelimeler (vocabulaire). d) ıstdahlar. 2) Türk dilinin asri ve medeni ihtiyaçları nelerdir? 6 — Türk dilinin müstakbel in- kişafları: Gaye, Türk dilini bugünkü ve ya yınki medeniyeti kemali ile kucak- lıyabilecek en güzel şiveli ve ahenk li bir ifade vasıtası | haline getir- mek olduğuna göre: a) Şekliyat, b) Sentaks, c) Kelime teşkili, d) Istılah vaz'ı sahalarında dilin *bü- tün ihtiyaçlarını gidermek, düşü- nüş tarzını asrileştirmek ve garp- laştıracak hale getirmek; yeni vak- aları ifade edecek yeni kelimeler teşkilinde önceden hazırlanmış ve tespit edilmiş esaslar ve kaideler hazırlamak. Kurultay 26 eylül 1932 de açıl- dı, 9 gün müzakereden | sonra 5 teşrinievvel 1932 de kapandı. Ruz- namedeki bütün meseleler konu- şulmuş, U.M.H. seçilmiş, nizamna- me ve çalışma proğramı kararlaş- tırılmıştı. Kurultay her yandan akıp gelen 700 den fazla muallim ve dilci türk dili üzerinde yürekten çalışmalar yapmak ve bunları nizamlı olarak ileri götürmek esasında birleşmiş- erdi. Yazı dilimizin yabancı söz- lerden kurtarılması, öz dilimizin bütün varlıklarının ortaya dökül- mesi yolundaki dileğin bütün mem- leketçe beslendiği anlaşıldı. Cemiyetin U.M.H. i 17 te evvel 1932 de şu beyenname başladı: “Birinci Türk Dili Kurultayı şu işe mur etti. Şöyle ki: 1 — Türk dilini, milli kültürümü zün eksiksiz bir ifade vasıtası ha- line getirmek, Türkçemiz muasır medeniyeti- | mizin önümüze © koyduğu bütün ihtiyaçları karşılıyacak bir mükem- meliğe erdirmek. 2 — Bunun için bugün yazıdi- linden Türkçeye yabancı kalmış unsurları atmak. Halkçı bir idarenin istediği şe- kilde halk ile münevverler arasın- da biribirinden mahiyetçe ayrı iki dil varlığını ortadan kaldırmak, te- mel unsurları öz Türkçe olan milli bir dil yaratmak, 3 — Bu işi üzere. A) Yazılı vesikaları, halkta ya- şıyan dil unsurlarını o araştırarak geniş derleme ile büyük bir Türk lügati yapmak. Bundan başka Türk lehçelerini içine alacak bir (Türk Lügati) vü- cuda getirmek. Dilimizin yazısını tâbi olduğu- teşekkül kanunlarını meydana ko- yarak" Türkçenin grameri ile sen- taksını ortaya çıkarmak. C) Bütün bunları yaparken en- güzel ahenkli Türkçeye bağlı kal- mak düsturunu asla gözden uzak tutmamak. Biz merkez heyetine verilen bu vazifelerin ne derin, ne geniş, ne güç olduğunu bir ân unutma mak şartile aldığımız esas dahilin-! de bütün kuvvetlerimizle çalışmak azminde, kararındayız. Bu büyük ve şumullü işlerin tam muvaffakiyetle başarılması bütün milletin yardımı, bütün (milletin | alâkası ile kabil olabilecektir. Bu uğurda şehirli, köylü bütün Türk- lerin emek birliği andı ile çalışma. | ları bu işin en parlak muvaffakiyet | lerile en büyük neticelere varacağı | hakkında bize sarsılmaz bir emni- yet vermelidir. Bize en büyük © güçlükleri yen- mek için, en çetin engelleri yıkmak için her zaman fikir, kuvvet, ce- saret ve emniyet veren GAZİ Hz. nin Türk dilinin canlandırılma- 8ı işinde de başımızda bulunması bize yüksek delâlet ve işaretlerile rehberlik elmesi işlerimizde muvaf #akiyetin en kat'i bir delilidir.,, Dil Cemiyetinin bir yıllık çalışmaları T.D.T.C. nin bir yıldanberi sü- rüp giden çalışmalarının ilk verim lerini de burada kısaca söyliye- yim: » Cemiyet, çalışmalarını - biribi- rinden ayrı, fakat biribirini tamam lıyacak — iki hedef üzerinde topla- maş Bunlardan biri, doğrudan doğru- | ya ilmi ve akademik olarak Türk dilini, kendi lehçeleri ve başka dil grup ve familyaları ile olan müna- sebetleri bakımından tetkik etmek | tir, İkincisi de, bugünkü yazı dilimi- | köklü işlerin yapılmasını karar al. dına aldı: Buna da Türk Dili Tet- kik Cemiyeti Merkezi Heyetini me! z i d lerini, bunların beraber getirdiksi) leri yabancı dil kurallarını ortadan kaldırmak, bununla beraber şeyi en medeni dillerin zenginlikeii lerinden aşağı d rüyen cemiyetin bir yıl içinde yap tığı, şunlaı İmparatorluk bütün bir milleti böyle cahil bıraktı ve çoğunu köprü basa. yapılmış olan binlerce sözün na sıl arapçalaştığını lere başlamış, gazetelerde dığ Bey, bir taraftan Türkçeden e Yunan, Lâtin dillerine ve İndo- Öropeen lisanlara geçmiş kökleri a< İ köklerinin Türkçe köklerle münase' betlerini araştırmaktadır. ii rinden 60 bin tanesini geçirirken bulduğu etimolojik de- ğişmelerden ilham alarak Lâtin leri etimoloji lügatlerile Türk söz“ leri arasındaki sıkı bağları göste- İl sir araştırmaları ileri götürmekte ir, j pılan bu araştırmalar neticelend çe bültende yahut kitap (halinde ( basılacaktır. seferberliği. ,TD.T.C, di seferberlik yapmış, halk ağzından özdil sözlerini derlemek, böylece A şma diline | yaklaştırmak, il ize girmiş Arap ve Fars söz“ iğ Türkei rmemek esaslar yahut hazırladığı başlıca işleri Konya meb'usu Naim (Hazım Bey, arapçada Türk köklerinden © maklarının esiri etti gösterir tetkik- Ül bastır makalelerin bir öz kısaltımını İİ tunlarda çıkarmıştır. Ayrıca ği ir arapça - türkçe etimoloji lâgâ- hazırlamaktadır. Eskişehir meb'usu Yusuf Ziya akta,bir taraftan da arapças li çe ile münasebetleri üze“ tetkik hazırlamaktadır. Doktor Ali Bey Kelt dili © Ahmet Cevat Bey derleme e gözden © Sırf ilmi gayeler ve usullerle yi 2 — Halk ağzından söz derleme fi tarihlerinde benze- | ilmedik büyük ve milli bir İl (Lütfen sayıfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: