29 Ekim 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 28

29 Ekim 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

p Dünyanın ber tarafında köy, ka-| awn koyanların düşüncelerile de- gil, insanların toplu bir halde ya- şamak, biribirlerine komşuluk et- mek ve biribirinin benzeri ve her- kese lâzım işlerini birlikte yapmak için kendiliğinden doğmuş bir var- haktır. Köy hayatında gene tabii bir şe- kilde yani kendiliğinden hâkim ve sözgeçirir bir (Okuvvet meydana gelmiştir. Çünkü bu kuvvet olmaz- sa bir arada oturmakta o olan in- sanlar, biribirlerini (o tek, tek olan menfaatlerine alet ederler. Kuvvet İinin zayıf olanları azmemesi için, bu içtimai varlık kendi bünyesin. de teşkilât vücuda getirmiştir. İşte köyün ilk ve en iptidai safhası bu idi. Eski köyden bir tab'o Anadolunun yedi asırlık tarihi i- çinde köylerimiz, bünyeleri içinde * kendi kendilerine terkedilmişlerdi. “ki hakkı! Hayır, onlar, mukadderatta kendi başlarına bırakılmışlardı. Kendini köye karşı hiç bir (& vazife ilemü- kellef tutmıyan devlete karşı köy ve köylü, bilâkis bir çok vazifeler ömrü oldukça askerlik © yaparak kendine vatan olmıyan yerleri kan- İarile sulamak, daima hakir, daima iselil görülmek... İşte Türk köylü- #ünün saltanat idaresi zamanında- 19 uncu asrın içinde Avrupada- i köylüyü ileri süren mükabil elinde bin senedenberi en şeni bir hurafe şekline getirilmiş olan islâm dini, hükümet idaresi kadar, kasdi ze bırakılan Türk köylüsünün « .jisini uyuşturmuştu. Uzak şark özlemim mi Çinlilere Bfyon yuttururken bizde hocalarım (esrarlı) din telkinleri, oidarenin yıkıcı istipdadı da ondan o farklı | tesir yapmıyordu. Şazinin köylü için yükselen sesi Uzun yazmağa ne hacet... Büyük “Gazinin 1922 martında Büyük Mil- let Meclisinde irat ettiği nutuktan $u parça Türk köylüsünün mazide- ki bayanı be canlı bir şekilde tas- “Türkiyenin hakiki sahibi, efen- disi, hakiki müstahsil olan köylü- dör. O halde herkesten daha çok refah ve saadete müstehak ve lâ- ik olan köylüdür. Türkiye Büyük ii illet Meclisi hükümetinin iktisa- di siyaseti bu asli gayeyi istihsale matuftar. Yedi asırdanberi cıha- nım, dört köşesine sevkedilerek kan İarmı akıttığımız, kemiklerini ya- bancı topraklarda bıraktığımız ve | yedi asırdanberi emeklerini elle. | rinden alıp israf eylediğimiz ve bu! na mükabil daima tahkir, terzil ile mukabele ettiğimiz ve bunca feda! memeeeeeeaeeaeeeaeaeeaaeeeeeeeea neee Eeee eke Ancak bu suretle sesleri ebediyen muhafaza etmek mümkündür. Ge- yek klâsık eserleri, gerek halk nie- İodilerini tesbit sahasında konser- yatuvar bu itibarla fikirde çox iyi İxkat tatbikatta icusurludur. Folk- İör hareketi olarak burada, Sivas- ta yapılan bayramını ve Haik bil. gisi derneğinin faaliyetini büyük takdirle hatırlamalıdır. Böyle kıy- i hâtıralardan birisi de İstan- | wılda Darülelhan heyetinin Ünyon “Fransezde sekiz, ve Türk musiki | Elhamrada altı konseri- ya çalışan Zeki Men hemen bir konservatuvar ye « Tini tutan Musiki Muallim Mek tebi müdürü olarak ta canlı ve sa- bırı bir faaliyet gösteriyor. Fn İİ Üzerinde çalıştığı on iki be Şittir. Üzeri yon #ürküsü, balk dansları ve orkes - ira refakatile icrasma solist ola- Tak bizzat iştirak ettiği bir piysn> konsertosu Pariste muvaffakıyet - ler kazanarak çalındı. Bundan baş | ka orkestra eserleri “Türk Misiki. şinaslar cemiyeti” orkestrasils ve bestekürin idaresi altnda “da da çalındı! (Alfred Korto) 'da İstanbulda ve de Cemal Reşidin danslarından ba Zılarını Türk dinleyicilerine dinlet ti. © Cemal Reşidi, daha genç, Ha | son Ferit takip ediyor. Viyanada» Ki birçok konserlerde armonisi İe hususiyet ve şahsiyetini şimdi - den kuvvetle gösteren Hasan Ferit 3yni zamanda İstanbul belediye | Osmanlı | | kârliklarına ve ihsanlarına karşı nankörlük, küstahlık, cebbarlıkla uşak menzilesine indirmek. istedi ğimiz bu asli sahibin huzurunda bugün hicap ve ibtiramla hakiki vaziyetimizi alalım,, nutuk, büyük Türk milletinin! mukadderat dönüm noktasının can kı bir ifadesi olmuştur. Köye şahsiyet verilişi İşte telhis ettiğim bu umumi va- ziyetten sonra, milli hükümetin Cümhuriyet idaresinin köye dönen yüzünü canlandırmak kolay olur. Tanzimata kadar (Beldeler) eble şahsiyet verememiş olan bir idare den köyler için ne beklenebilirdi. 20 inci asrın ilk (dörtte biri) geçti- ğı halde köy bizde şahsiyet iktisap edememişti, onun varlığı milli ida- re zamanında 1924 senesinde çı- kan (Cümhuriyet köy kanunu) ile tanınmıştır. Hakikaten Büyük Mil. let Meclisinden 1924 senesinde 442 numara ile çıkan kanundan evvel köyün nasıl idare edileceği hakkın | ! Bir orman fabrikamızda mamül kerestenin kurutma mahalli da yazılı bir talimatname bile yok- tu, Bir teamül varsa, o da en koyu istipdat düşüncelerile (o köylünün | kafasını ezmek, elindekini, varmı: | »ı , onu en gayriin- sani şartlar altında inim inim inlet- mekten ibaretti. İstipdat idaresi, memleketi düşmanlar eline terket- mek suretile kendi tarihini kapadı. Eski köy Köylü Cümhuriyetten evvel, şah- sen olduğu kadar iktisaden de top- vağa bağlı bir esirden e başka bir $ey değildi. Çok uzun zamanlara rücun ha- cet yoktur. Hepimizin şahit oldu- ğv, beraber yaşadığı yakın devir- lerden misallerle Türk köylüsünün bu serf hayatını gözönüne getir- mek mümkündür. Türk köylüsünün iktisadi esare- tini mucip olan belâlardan biri â- | şar vergisi idi. Âşar adalet hisleri- ne, yirminci asrın duygularma u- yan vergi değildi. Verginin saf ha- sılattan alınması lâzımgelirken â- şar gayrisafi | hasılat üzerinden yüzde on ile on iki buçuk arasm- tiyatrosunun musiki tarafınm nâzı- mı ve şefi olarak çalışıyor. Cüm, - huriyet devrinin muhtelif Garp memleketlerinde tahsil eden un- surlardan Ekrem Zeki, Ulvi, Refik, Necdet, Ferhunda en gençleridir. Halil Bedi ve Nuruilah #iaş ve Ber linden yarı döndüler. Ve Necil Ka Zımı Viyana ve Prağın ortasından geçen yoldan ve çok dikka de - ğsr yeni kuvvetlerile bekliyoruz. Ecnebi sanatkârların on sene i- çinde 'stanlulda verdikıeri kon - seler cümburiyetten evvs:ki on se neye çok iaiktir. Tibo, Ko:fi, Mar ko, Heititz. Rubinstein, Sausr, Ma. Huber rınm Türkiyeye gelmemeler'nit se bebini bu konserlerin verildiği ti. kalro sahiplerinin sanatkârlara çı kardığı müşkülâttan başka bir şe- vs yüklemek kabil değildir. Ve te- essüfle kaydedelim ki bu sanatkâr lann ziyaretleri belediye tarafın - dan pekâlâ himaye edilebilirken bu yapılmamıştır. Klâsik Türk musikisini kendi cephesinden büyük bir muva!/fakı- yetle tanıtan ve koruyan konser « tist sanatkâr Münir Nuretlindir. Türk musikisinin en koyu aleyh » MİLLİYET PAZAR 29 TEŞRİNİEVVEL 1935 da alınan bir iktisadi yıkım sebebi | olmuştu. Biçare müstahsilin (mül- tezim) elinden çektiği kahır da ca-| ba... O mültezimler ki memleketin başma hükümetin bile nüfuz ve kuvvetini kıran birer | Belâ kesil mişlerdi. Köylü mültezim efendi gelecek, âşarı ölçecek diye harmanını ya- pamaz, yaplı ise | kaldıramazdı. Bunun manevi ıstırabı yanında elim bir de maddi azap duyarak bekler dururdu. Saray için çalışan köy Verim olsun olmasın sekiz senede ks mahsulünü tohumluğu ile bir- likte devlete maleden bu asil sa- hiplere, bu kütleye yaklaşmak şöy- da mahrum bırakıyordu. Köylünün elinde kalan mahsul ancak kendi boğazına sarfedilirdi. Bir taraftan yolsuzluk, di. tan cehalet, memleketimizin we en kıymetli mahsullerinin yerin- de çürümesine âmildi. Ona müka- dan, ta Avusturyadan un ve buğ- day getirtirdi. Köylü en kötü iktisadi — şartlar kadar feci içtimai ve sıhhi tazyik- ler altında idi. Anadolunun bir ta- rafmda mermerin kuruyan mah- ü ü avare akan dere- hasıl olan batak- klar milli bünyemizi kökünden ürk köylü- sünün kuvvetini, frengi rriyetini trahom da gözünü kör etmişti. Köylü cahil bırakıldı, — köylü mi nız okutulmadı değil, köylüye bir şey öğretilmedi de.. ! “Cümhuriy. resinin bügün en | mukaddes bir umdesi olan (mül- kiyet) mefhumunu da eski idarele- | rin nasıl kavradığına (selem) en büyük bir delildir. Köylü sermaye tedarik için bü- tün malını köyün (ileri gelenleri- | De) yanı (mütegallibesine) kaptır-| muştır. Bu iş saray iradesi ile ya- pılmıştır. Ve işte Cümhuriyet ida- resinin amansız bir mücadele aç- tığı (murabahacılık) o de virde salrırştır. İşte, köydü sat | tından geçinmeğe alışan “parazit kütleleri, bu işin tadını eski idare- E Bin kanunundan almıştır. Cumhuriyetin köy telâkkisi Zaferle biten milli mücadele den sonra bizde köy telâkkisinin pasıl değiştiğine delil olarak aldı- ğımız Büyük Gazinin nutku, yal- nız söylenmiş bir vade değil, filen tahakkuk ettirilmiş bir hakikate taalluk eder. Geçmiş ile gelmiş ve geleceğin bu veciz ifadesini (Cümhuriyet Halk Fırkasınn) prensiplerinde de görüyoruz, Büyük Gazinin ve fırkasının ta- kip ettiği proğram Türkiyede köy aeaaaemkesaseesesesasaraıaa mundan söyliyerek iş görüyor. Son senelerde faaliyeti büsl tun duran Güzel Sanatlar birl nin mus'ki şubesi birliğin heyeti umumiyesile aktif olduğu zaman - larda musiki hayatımıza mühim hareketler katmıştır. Neşriyat olarak Darülelhan mec muası çümhuriyette en güzel mu - siki necmuası olmuştu. Falat ma- alesef kapandı. Kitap neşriyatın - dan Ahmet Muhtar Beyin musıki tarihi; Rauf Yekta Beyin biyoğra- fik eserlerile, Türk musikisi na - zariyatı ve tarihi ve birçok tetkik Mahmut a Beyin klâsik Külliyatı, De Suphi Beyin musiki nazariyatı, muhtelif mekte bi ve terbiyevi neşriyat zikredile - orkestra konserleri, oda musikisi eserleri, klâsik Türk musiki kon - serleri, yerli ve ecnebi solist kon- terleri, sahne ve mektepte yeni u- suller ve eserlerle on senelik Tür- kiye cümhuriyetinin musiki haya- te ayni zamanda bütün mücadele- ri, münakaşaları ve ülkünün has yolunu bulmak için ateşli çarpın « masile güzel ve dolgurdur. Ne ista Usük, ne de grafiğe müracaat et - meden, bizzat içinde inkılâbı a- teşli heyecanlarile sarsıldığım âle- terlarma hattâ bu musikiyı hiç | min umumi ve uzaktan görünen duymamış olan ecnebi dinleyicile- | bir manzarasını anlatmaya çalış - re bile Münir Nurettin bu musiki- | tım, Cümhuriyetin ikinci on yılına ! yilezzet ve takdirle dinletmeğe | seçeceğimiz yarından itibaren ek- silmeyen biri inanış ve atılışla ileri Mesut CEMİL muvaffak oluyor ve genç Cünuhu - riyetiri sanat meselesinde biltii! vı duğrudan doğruya konser podyo - siyaseti için esaslı bir yol olmuş- tur. Cümhuriyet Halk Fırkası çiftçi arasında kredi ve istihsal koopera tifleri gibi iktisadi / teşekkülleri kurmağı, bunları terâkki ve tekâ- mül ettirmeği gaye olarak not et- miştir. Büyük ve küçük bütün müs- tahsil kütle korunmaktadır. Menafi sandıklarının sermayesi- le vücut bulan Ziraat bankası, memleket istihsal sahasında büyük rol oynayabilecek şekilde organize edilmiştir. İhtiyaca göre köylerde mektep mıntakalarda köy yatı mekteple- ri açmak köy çocuklarma ziraat, sanat, sihhat, yaşayış fikirleri ver- mek Türkiyede ilk defa inkılâ kasına müyesser olmuş işlerdir. Gene kültür (o sahasında köye, köylüye ülük edecek, memle- kette köydülük mefküresini kura- cak bir fırka mücssesesinden, hal- kevlerinden bahsetmek lâzımdır. Halkevlerinde. kurulan köycülük şubelerile, gençlik, inkılâp Türklü- ğü doğrudan doğruya köyle ali- kalandırılmıştır. Bütün bu yazdıklarım, inkılâp rejiminin köy hakkındaki tel ğ lerini kısaca anlatmak içi bununla kalmamıştır. Yeni nin köyün maddi varlığını düzelt- meğe matuf fili hareketleri çok- tur. Umumi iktisadi kalkınma İnkılâbın köy tarihine girerken milli mücadele sonunda geniş bir harekete şahit oluyoruz. Bir çok yerleri yıkılmış, © yakılmış, çiftçi si tohumsuz, öküzsüz hülâsa her türlü vasıtasız kalmış vatanı kur. Milli orman fabrikalarımızdan bi- rinin içinden bir parça tardığımız gün milletin ( iktisadi kalkınmasında halk hükümetinin geniş yardımları olmuştur. Evvelâ harp bakiyesi kalan ordu hayvan- ları ve zahiresi çiftçinin beslennic-| sine tahsis edildi, O suretleki bu ha reket, Türk çiftçisini ayni zaman- sene gibi pek kısa bir müd- içinde yalnız kendisini değil bütün memleketi besliyen bir müs- tahsil haline getirdi. Bu arada bir taraftan Lozan Muahedesi mucin- bince memlekelimize (o mübadele edilmiş olan yarım milyon nüfu- sun ve diğer taraftan şark harp- leri dolayısile memleketin garbine ve orta kısımlarına bicret etmiş olan halkın, kısmen memleketleri- 03 ve kısmen de bulundukları yer- lerde yerleştirilmeleri ve müstah- sil hale getirilmeleri işi de vardır. Hükümet bu halka milli bankalar- dan milyonlarca para döktü, getirt! “di ziraat alet ve traktörleri kıs- men tevzi etti, o kısmen de bizzat den sonra Cümhuriyet idaresinin muntazam bir programla çiftçiyi her noktadan takviyeye çalıştığını İ bikası, Gazi Orman Çiftliği, Boz . Eheim her sahada öncülük edi İ yüzlerce ziraat ilim müesseseleri İnkılâbın Köye Doğru Hızlanan Adımları.. KERİM ÖMER İzmir —Burnova ziraat düşmanıarıle mücadele lâboratuvarının bir dairesi görüyoruz. Yirminci asrın en cezri inkılâpla rını yapmakla tebarüz eden Mus- tafa Kemal Türkiyesi kültür inkı- | lâpları arasmda çiftçiye doğru 0- lan.hareketlerile Avrupayı Asyaya bağlıyan köprü üstündeki halkı iç - timai sıhhi, ve zirai bir çok yenilik- lerle en yüksek kültürlü milletler derecesine irtika ettirmiştir. Harf inkılâbı ile Türk köylüsünü okut- maktan başlıyan bu hareket Türk | ziraatini. şimdiye (kadar olduğu kadar olduğu gibi, bir şans işi ha- linde kurtarmış, ilmi, sağlam esas- lara bağılayarak emniyetli bir mes- lek haline getirmiştir. Ziraatimizin ilham kaynağı Büyük Dâhinin kudretli idare- sinde Anadolu © toprağı ilk defa yükselen bir ziraat ilim şa: kır üstünde bütün ziraat müessese- lerine ilham ve intibah O ocağı ol- muştur. Ziraatin istisnasız bütün şubelerinde en yüksek muvaffaki- yetleri gösteren bu çiftçilik mües- sesesinin nümünevi tesiri Türkiye İaadatlarındar taşarak şarka şamil Beçin Türkiyede hepsi de Cüm- vardır. Memleketin her tarafını tetkik eden müesseselerin kurulu: şuna milyonlar sarfedilmiştir. Zi- rağ ilim kuruluşunu anlatmadan evvel, eski ve yeni dü- günes farklarını tebarüz ettirmek doğru olur. Eski düşüncelere bir misal Memleketimizde ilk ziraat tet- risatına bundan takriben kırk sene- evvel Bursada bir töli, Halkalıda da bir yüksek mektep açılmak zu- retile başlanmıştır. Bu mekteple- tahsil telâkkisi hakkında çok gü- zel bir misal teşkil eder. Millet i- çinde gittikçe kuvvet bulmaya baş- İsyan fikir cereyanları karşısında şaşrran Hamit idaresi, bu defa bazı gençlerin ziraat tahsilini bahane 1» ittihaz ederek Avrupaya gittikle- rini görünce buna mani olmak mak sadile derhal bu ( mektepleri aç- mıştır. Mekteplere Türk olmıyan müdürler ve muallimler biribirini takiben gelip gitmişlerdir. Halâ bu müesseselerde milli nin hitamına kadar ermeni mual- limlere yer verilmişti. e Bugün zi- raat mekteplerinden yetişmiş kuv- vetli fen ve o idare adamlarımız vardır. Fakat bunlar kendi çalış. Meteoroloji istasyonlarının yerleri mıntakalarında 12 ziraat mektebi ile birlikte makinist leri bir çok ipek böcekçiliği mekteple- ri kurulmuş ve ayrıca açılan kurs- lara da bir taraftan (o halkın diğer toraftan evvelce yetişen memurla- rım yeni bilgileri öğrenmeleri i imkâ- ni temin edilmiştir. Cümhuriyet idaresi ilk hamlede memleketin boş idare yerlerini del durmağa matuf olan bu zirai tedris siyasetinde yavaş yavaş kemiyet. ten keyfiyete doğru gitmiş ve 1927 senesinde bir (Zirai tedrisatı ıs lah kanunu) çıkararak bütün zira- at mekteplerile Baytar ve Orman yüksek mekteplerinin muallimle- 1ini Avrupa o müesseselerine gön- dermiştir. Nitekim bu mekteplerin yi.zlerce mezunlarını da muhtelif sahalarda ihtisas yapmak üzere Avrupa ve Amerika ilim müesse- selerinde senelerce çalıştırmıştır. Ayni kanun icabı olarak Avru- pada (5) milyonlira sarfile yük- sek ziraat ve Baytar enstitülerile bunlara mülhak laboratuvarlar te- sis edilmiştir. Bugün hep çiftçiye öncülük et- mek üzere memleketin dört buca- #wda hububat, pamuk, £ hayvan yemleri ve ve İlh. mahsullerimizi ıslah ile uğraşan tohum ıslah istas- yonları; halka her sene milyon- larla meyvalı mayvasız ağaç fida- nı Amerikan asma fidanı dağıtan fidanlıklarımız, ipek böcekçiliğini öğrelen mekteplerimiz mevcuttur. Mahsulü koruma teşkilâtı Çiftçinin mahsulünü haşarat ve hastalıklardan koruyan teşkilât Türkiyede e Cümhuriyet dev tir. Bunun için ilim adamları, ilim (Devamı karşıki sayfada

Bu sayıdan diğer sayfalar: