23 Temmuz 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

23 Temmuz 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS na almıştır. (Bak: YURITA OLUP BİTENLER - "A.P.") AP'nin aylardır dilinden düşür- mediği Afin Parlâmentodaki gö- rüşme safhası böyle yürümektedir. Bu mantıksızlıklar, senato seçimin- den sonra, büyük ölçüde Muhalefe- tin gayretiyle yumuşatılan partiler- arası havayı zehirlemek istidadı ta- şımaktadır. Hattâ 21 Mayısçıların affedilmemesi için gösterilen an- lamsız inadın, bir ara, engelleme taktiklerini Meclise geri getirmesi- ne ramak kalmıştır. Bu engelleme- nin Meclis safhasında oyapılmasın- da fayda görülmemiştir. Ama Mu- halefet, Tasarı okanunlaşıncaya ka- dar görevini yapmağa, haksızlıkları ve mantıksızlıkları düzeltmek için çaba göstermeğe kararlıdır. Yine de engel olamazsa, ümit, Cumhur- başkanının vetosudur. Gerçi AP Grupu, nurcuları affetmiyormuş gi- bi görünerek, 21 Mayısçıların büyük kısmını Af dışı bırakarak veto ihti- malini ortadan kaldırmak istemiş- tir ama, en saf kimselerin bile gö- zünden kaçmıyan bu taktiklerin devletin en yüksek makamının gö- zünden kaçacağını sanmak da an- cak AP'lilerin -nereden doğduğu bi- linmeyen- iyimserliğiyle mümkün- dür. Politikacılar Bir "kocamış"ın hikâyesi (Kapaktaki takım) İnce parmaklı genç bir eli, buru- şuk ve lekeli bir el, mecalsiz bir şekilde sıktı. e Birinci el ile ikinci el arasında yarım yüzyıldan fazla bir yaş farkı vardı. Yaşlı el, geniş odanın -misafir odasının- sol tara- fındaki lüks koltuğu işaret etti. Ya- nık tenli genç elin sahibi, gösteri- len yere kibarca oturdu. Genç, üç düğme, dar yaka, gri bir elbise giymişti. Diğerinin üzerin- deyse lâcivert, okruvaze bir elbise vardı. Siyah, kalın çerçeve gözlüklü bu "kocamış" şahsın, karşısında o- turan gence çipil gözlerle bakışı bir tuhaftı. Dizdize denilecek kadar ya- kın oturduğu gence, daha "merha- ba" demeden sorduğu soru şu oldu: — Af ne zaman çıkacak?" #ankasın da da: — Af Kanunu ne zaman çıka- cak?" e tekrarladı. - Âdeta, infazı bekleyen bir idam 28 Temmuz 1966 mahkumu gibi sabırsız ve heyecan- lıydı. "— Bugün çıkar mı?" diye sor- maktan kendini alamadı. amın gözleri bu sırada, holün Ban a asılı renkli bir tabloya daldığı için, o"kocamış"ın bütün soruları cevapsız kaldı. Zi- ra tabloda, demir parmaklıklar ar- kasındaki şahıs, o anda karşısında bulunan ve kendisine durmadan af konusunu soran şahıstan, başkası değildi! "Acaba bu renkli resmi ne- rede ve nezaman çekilmiş?" diye düşünen genç adam, hafızasını Zor- lamasına rağmen, bu soruya tat- minkâr bir cevap bulamadı. Genç adamı bu dalgınlığından, göbekli, "kocamış" şahsın boğuk bir sesle tekrarladığı "Af Kanunu bugü çıkar mı?" sorusu kurtardı. — Size şu anda müsbet bir İl vap veremiyeceğim için üzgünü Sanırım, bir hartaya kadar çıkar” cevabını verdi. u cevap, "kocamış" soğuk bir duş tesiri yaptı. Oysa genç adamın, "kocamış"- tan soracağı bir sürü sorusu vardı. Zira, Türk Ceza Kanununun 146/1. maddesine göre, bundan tam 4 yıl 3 ay önce "ölüm cezası"na mah- küm edilmiş olan bu "kocamış"la buluşması, genç adam için hiç de kolay olmamış, iki defa kapıdan çevrildikten sonra, ancak üçüncü te- şebbüsünde lekeli elleri sıkabilmiş- ti. Eline geçen bu fırsattan fayda- üzerinde YURTTA OLUP BİTENLER lanmak istiyordu. Ancak, bütün ri- caları, "Size karşı sonsuz hürmetim ve sevgim var!" demeleri, hattâ patronunun -genç adam, AP taraf- tarı gazetelerden birinin 'muhabiriy- di- siyasi görüşü bile "kocamış"ı di- lediği gibi konuşturmaya yetmedi. Bütün sorularına aldığı cevap şu ol- du: "— Şimdi, sorularına cevap ver- menin sırası değil. Yakında ben de konuşacağım. Benim de elbet söyli- yeceklerim olacak!.." "— Peki, ne zaman? sunda?.." "— Çok yakında... Çok yakında!" Muhabir, o gün, "kocamış" ada- mın, müsadesini almadan resmini çektirdi. Ancak, misafir odasını terk ederken, gözü, masanın üstünde yı- ğılı bulunan gazetelere takıldı: Hep- si de AP'yi destekleyen gazetelerdi. En üstte, Tekke Bülteni -Bâbıâlide Sabah- onun altında Adalet, Zafer, Son Havadis, Yeni İstanbul, Tercü- man gazeteleri bulunuyordu. Cum- huriyet, Akşam, Milliyet gibi gaze- telerden eser yoktu. Zaten, yıllar vardı ki, bu eve bu gibi gazeteler sokulmamıştı. Muhabirin dikkatlice gazetelere baktığım gören "kocamış", yüzünü biraz daha buruşturan gülümseyi- şiyle: — Ben her gün bunları okurum. Her şeyi bu gazetelerden takip ede- rim"'dedi. Olay, geçtiğimiz haftanın başın- Ne konu- Bayarmn Çifttehavuzlardaki evi Bir "kocamış'ın karargâhı!

Bu sayıdan diğer sayfalar: