23 Temmuz 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

23 Temmuz 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

deflerin "tahmini" olduğunu bilhassa belirt- mişler ve hem plân yapmanın, hem onu gerçek- leştirmenin özel sektörün kendisine ait bir iş olduğunu açıkça bildirmişlerdir. Buna muka- bil, gelişmeleri ister istemez ve dolayısıyla et- kileyecek "iktisadi ve mali politikanın esasla- n"nı peşinen ilân etmişlerdir. e Böylece, kendi plânını yapar ve tatbikatını yürütürken japon iş adamı bir takım sürprizlerle karşılaşmak tehlikesinden kurtarılmıştır. Plân bu mânada anlaşılınca devlet sektö- ründe de katı çizgilerin bulunmaması akla ge- len tabii neticedir. Gerçekten de devlet sektö- rü dahi Japonyada, özel sektörün gelişmesi bir esas unsur olarak alınarak oplânlanmaktadır. Japonyada bugün ekonomi yüzde 93 nisbetinde liberal hale getirilmiştir. Japonyadaki Ekonomik Plân anlayışını kavrayabilmek için, bilinen bir çok prensibi tersine çevirmek lâzım. Plânlarda, genellikle, esas olan devlet sektörüdür. Kalkınma, onun vasıtasıyla gerçekleşecektir. e Plânlar, hiç ol- mazsa belirli süreler için, özel sektöre ait saha- lara bile el atarlar. Alınan kuvvetli vergiler ö- zel şahısların elindeki yatırım imkânlarını bel- ki azaltır ama, devlet yatırımları plânlı ekono- milerde böyle beslenir. Özel sektöre gelince, ekonomi bir karma ekonomiyse ve özel teşeb- büse de hayat hakkı tanınıyorsa o, sıkı kalkın- ma devrelerinde devlet sektörüne yardımcı o- lur. Ancak onun çalışma sahası da devlet tara- fından plânlanmıştır ve memleketin ekonomik hayatını devlet kontrol altında tuttuğundan ö- zel sektöre istediğini yaptırtır, istemediğini yaptırtmaz. Çeşitli sahalarda kapasiteyi devlet tâyin eder, özel sektörün yatırımlarının dalla- rını devlet sınırlandırır, hattâ bunların gerçek- leşmesi için plân ve projeleri bile tasdikten ge- çirme mecburiyeti, koyar. Japonya bunların hiç birini yapmayarak, hattâ tam aksini yaparak kalkınmıştır ve onun tuttuğu yol dünyadaki bütün liberal ekonomi taraftarlarının ağızlarının suyunu çeşme suyu gibi akıtacak bir yoldur. Japonya, özel sektö- rün kalkınmasıyla kalkınmıştır ve devletin bir tek hedefi olmuştur: İş âlemini geliştirmek. Devlet kendi yatırımlarını, hattâ âmme hiz- metlerini iş âleminin durumuna göre ayarla- mıştır. Moda, tâbirle resesyon zamanlarında devlet, âmme hizmetleri bakımından bir poli- tika takip etmiş, resesyon savıldıktan sonra ye- ni şartlara uygun politikaya geçmiştir. Diyet binasının yanındaki Başbakanlık makamında Japonya Başbakanı Eisaku Sato bana, Hükümetinin geniş bir âmme yatırımları devresine girmek üzere olduğunu söylerken Ja- pon iktisatcıları bu niyeti daha önceden anlat- 46 mışlardı. Sebebini de bildirmişlerdi. Japon eko- nomisi bir dar boğaza gelmiştir. Bazı mallarda sütrprodüksiyon başlamıştır. Bu ekonomi için ayda 500 iflâs normaldir ama bunların adedi- nin artması tehlikesi doğmuştur. Sonra, işsiz- lik kapıyı çalmıştır. Gerçi japon firmalarında genellikle adam çıkartmak âdeti yoktur. Firma- lar bir şeyler yapıp adamlarını muhafaza etmek- tedirler ama yetişen yeni nesil için iş bulmak zorlaşmaktadır. Fazla liberal ekonomi Japonya- da gene bir resesyon yaratmıştır. Şimdi devlet "subap" görevini yerine getirecektir. Ondan dolayıdır ki Sato Hükümeti geniş bir yatırım programı hazırlamıştır: e Yollar, limanlar, ba- rajlar, alanlar.. Yani, âmmenin ihtiyaç hisset- tiği tesisler. Düşününüz, Japonyada devlet, bu ihtiyaçları karşılamak için ekonominin elve- rişli (O-yani, bu tarz yatırımlar için elverişli- zamanını kolluyor.. Devletin müdahalesiyle iktisadi hayat canlanacak, resesyon yenilecek, durum normalleşince devlet tekrar kabuğuna çekilecek ve meydanı zaibatsulara bıraka- caktır. Zaibatsular da bir yandan ken- di ekonomik imparatorluklarını biraz daha fazla büyültürken japon milli gelirini biraz daha arttıracaklardır. Plân nasıl her kapıyı açan bir sihirli anah- tar değilse, plansızlık ve tam liberal kalkınma programı da bütün memleketleri bir başka Ja- ponya yapacak Alaeddinin lâmbası sanılmama- lıdır. Özel sektör eliyle memleket kalkındırmak bir takım japon şartlarının icabı ve neticesi. Eskiyi bırakalım. Japonya, İkinci Dünya Harbinden perişan çıkıyor. Napolyonun "Barut yok" hikâyesinde olduğu gibi, bir defa sermaye yok. Ama, hiç bir şey yok değil. Bir defa, Ja- ponyayı iki Dünya Harbi arasında ihya etmiş bir kaç faktör hâlâ mevcut. Ucuz el emeği. İş- letmecilik kabiliyeti ve teknik. Çalışkan bir halk. Bunlarla Japonyayı tekrar yaratmak lâ- zım. Japon karakterinin bir özelliği var. Japon, tasarrufeden bir millet. o Tasarruf, sermayeyi doğuruyor. Çalışan her japon kazancının bir kısmını mutlaka ayırıyor ve bunu bankaya ya- tırıyor. Tasarruf, Japonyada kazancın yüzde 20'sinin üstüne çıkmaktadır. Japonyada her- kes yeni bir kalkınmış memleket yaratmak için kollarını sıvadığında bir hayırlı daire, bir me- sut daire teşekkül etmiştir. Müesseseler tekrar canlanmak için bankalara başvuruyorlar. Kre- di alacaklar, harap olmuş, yanmış ve yıkılmış tesislerini yenileyecekler. Bankalar yüzde 7 fa- izle çalışıyor. Bu faiz nisbeti firmalara, batma- dan iş görmek imkânını sağlıyor. Bankalardan sağladıkları kredilerle (müesseseler yavaş ya- vaş canlanıyorlar. Canlanan müesseseler çalış- tırdıkları kimselere daha fazla ücret ödemek

Bu sayıdan diğer sayfalar: