8 Ekim 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

8 Ekim 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bancasını istemiş. Araba, Uşak Hadiselerin- den sonra her türlü gizliliği ve füturu bıraka- rak İsmet Paşayı açıktan takip eden polisi ara- balarından biriydi. İçindeki memurlar, İsmet Paşa yanında birisiyle bir taksiye bindiğinde gidip şoförü sıkıştırırlar ve ondan, otomobilde konuşulanları sorarlardı. Bir tanesi tabancası- nı Yarbaya vermek istememiş, direnmiş. Bu- nun üzerine Yarbay "Seni şimdi vurdururum" demiş, Polis yola gelmiş ve tabancasını uzat- Arkadaşı ise hiç direnmemiş. Yarbay, si- lâhtan tecrit ettiği polisleri İsmet Paşanın evi- nin karşısındaki duvar dibine dizmiş, başları- na da bir Harbiyeli dikmiş. Daha sonra, civar- da dolaşan üniformalı iki polisi daha yakalayıp oraya getirmişler. Ben Yarbayla konuşurken onlar melül melül etraflarına bakmıyorlar, baş- larına nenin geleceğini düşünüyorlardı. Tabii bir şey. gelmedi. Bu sırada ihtilâlin haberi duyulmuştu. Ma- hallede evlerin pencereleri, kapıları yavaş ya- vaş açılıyor, sokağa çıkma yasağına rağmen bir çok kimse ihtiyatlı bir şekilde adımını dışarı a- yordu. İsmet Paşanın evi önüne ilk gelenler mahallenin sakinleri oldu. Ayten Sokakta otu- ranların çoğu C.H.P.'lidir. Bu mahalle, -zaten Mebusevleri adını taşır-, 1946-50 arasındaki C.H.P. İktidarı devrinde yapılmıştır. Koopera- tife tabii Meclisin D.P.'li milletvekilleri de ka- tılmışlardır. Meselâ bizim evin yanında Hasan Polatkanın evi vardı. Fakat ihtilâl günü Mali- ye Bakanı, Eskişehirde Başbakanla beraberdi. Onun için, Polatkanın evine o sabah kimse gel- medi. Komşular İsmet Paşanın evi önünde sü- ratle büyük bir kalabalık teşkil ettiler. Alkış- lıyorlar, tezahürat yapıyorlardı. Onlara çok geçmeden subaylar katıldılar. Daha sonra da, sokağa çıkma yasağının fazla ciddi olmadığını farkeden geniş halk kütleleri Ankaranın dört bir tarafından Ayten Sokağa doğru yöneldiler. Ortalık çok geçmeden bir ana-baba günü hali- ne geldi. Partili milletvekilleri ve subaylar e- vin içine giriyorlar, İsmet Paşanın elini öpüyor- lardı. İsmet Paşa da onların yüzünü okşuyor, başarılar diliyordu. Fakat kim kime, dum da- maydı. İsmet Paşanın yanında, daha baştan, bir doktor albay belirmişti. e Üniformalıydı. Kendisini görevli bir kimse sanıyorduk. O da öyle hal takınıyordu. Sonradan, doktor albayın bir emekli subay olduğunu, ihtilâli duyunca sır- tına üniformasını giyip İsmet Paşanın evine koştuğunu öğrenecek ve buna pek gülecektik. O gün İsmet Paşayı ziyaret eden subaylar arasında Albay Alpaslan Türkeşin de bulundu- gunu ben bizzat Türkeşten duymuşumdur. Tür- keşin anlattığına göre İsmet Paşanın evi önün- deki kalabalığın mütemadiyen arttığı haberi 4 İsmet Paşa, 27 Mayıs günü zaman zaman evinin bahçesine indi, askerleri sevip okşadı, halkla şakalaştı. Fakat evinden dışarı çıkmadı ve hiç bir demeç vermedi. İhtilâl henüz bir fikri plât- forma oturmamıştı ve C.H.P. Genel Başkanı dikkatsiz bir adım atmak istemiyordu. İhtilâlin karargâhı olan Harp Tarihi Enstitüsü- ne gelmiş. Bunun üzerine Türkeş telâşlanmış. Bir tank birliğini güvenlik tertibatı alması için İsmet Paşanın evine yollamış. Kendisi de, ya- nına Muzaffer Karanı almış ve durumu bizzat görmek maksadıyla Ayten Sokağa gelmiş. Eve e üst kata çıkmış, o İsmet Paşanın elini, İsmet Paşa da onun yanaklarını öpmüş. Bunu Türkeş, İhtilâlin ilk aylarında, Başbakanlık bi- nasındaki Müsteşarlık odasında yaptığımız u- zun konuşmaların birinde anlattı. O sırada Tür- keşin, vaktiyle turancılık suçundan tevkif edil- diği için İsmet Paşaya karşı kinli olduğu, mev- kufken yapılan işkence sonunda parmaklarının ezik kaldığı, bunları İsmet Paşaya gösterip "Bak Paşa, bunu bana sen yaptırtın" dediği Demokratlar tarafından fısıltı halinde yayıl- maktaydı. Türkeşle bunu konuşuyorduk. İhtila-

Bu sayıdan diğer sayfalar: