8 Ekim 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

8 Ekim 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yapmış, buna buz doldurmuş, çocuklara vermiş- tik. Sonra, İsmet Paşanın evine ciple gelen bir subaydan rica ettim, beni yanına aldı, gidip bir bakkal dükkânını açtırdık, ne kadar yoğurt varsa onları da satın aldım, evde yeniden ay- ran yaptık, tekrar Harbiyelilere ve gelen tank kıtasının erlerine verdik. Fakat öğleye doğru, genç Harbiyeliler arasında, fiziki olmaktan çok ruhi yorgunluk neticesi bayılmalar başladı. Bu- nun üzerine subayları onları değiştirdiler. Yer- lerine, kendileri gibi genç başka öğrenciler gel- di. Bunlar Yedek Subay öğrencileriydi. Onların da ellerinde tüfekler ve makineli tabancalar vardı. Kısa bir müddet sonra, bir kurşun sesiy- le Hepimiz yerlerimizden fırladık. Ne oluyordu? Dışarıya çıktım, meseleyi Öğrenince gülmek- ten kendimi alamadım. Silâh kullanmaya alışık olmayan bir Yedek Subay adayı tüfeğini yere düşürmüş ve tüfek patlamıştı. Bu, devam etti. Arada bir ya bir tüfek, ya bir makineli taban- ca, yanlışlıkla yahut kazara patlıyordu. Özden o sırada, ağabeyi ve yengeşiyle bir- likte İsvierede bulunuyordu, Yengesinin bir ra- hatsızlığının tedavisi için gitmişlerdi. Ben evde çocuklar ve onlara bakan kadınla yalnızdım. Herkes gibi bizim kızlar da heyecan içindeydi- ler. Sevmedikleri polisler gittiği ve yerlerine, sevdikleri askerler geldiğinden dolayı mem- nundular. Gülsün onlara ayran dağıtanlar ara- sındaydı. Daha küçük olan Nurperi ise, balkon- dan "harekât"ı takip ediyordu. Yedek Subay adaylarının patlattıkları kurşunlar biraz fazla- laşınca, Gülsünü eve soktum ve onun da, Nur- permin de başlarını dışarıya uzatmamalarını tembihledim. Şimdi, aradan geçen altı yılın sonunda, bu satırları yazarken dahi gülüyorum. Tüfek tut- masını"bile doğru dürüst bilmeyen dal gibi ço- tuklar ve onların üç saat içinde devirdikleri bir ceberrut, kendisini kuvvetlinin kuvvetlisi sanan bir iktidar.. 27 Mayısın bir "Subay İhtilâli" ol- duğu muhakkaktır. Başka bir gerçek, harekâtın son derece ustalıkla, tam kurmayca plânlanmış bulunduğudur. İsmet Paşanın tahmin ettiği gibi ihtilâlciler ilk safhada Mehmetçiği hiç kullan- mamışlar, vurucu kuvvet olarak Harp Okuluna ve bilhassa onun Subay Sınıfına güvenmişler- dir. Ama, hareketin bu kadar çabuk ve böylesi- ne kolay, kansız başarıya ulaşmasındaki asıl sır D.P. iktidarının bütün itibarını kaybetmiş bulunmasından başka nedir ki?. Nitekim daha sonra iki defa, fakat bu sefer itibarsız değil, sağlam bir iktidara karşı aynı Harp Okulu bir takım maceracılar tarafından ayaklandırdı - gında, teşebbüslerin ikisi de bir gece içinde kı- rılacak, iki defasında da Ordunun çoğunluğu meşru iktidardan yana vaziyet alacak ve hare- 6 kât bastırılacaktır. 27 Mayıs sabahı asker - si- vil, Türkiyede bir tek kimsenin iktidar lehinde küçük parmağını dahi kaldırmamış olması ve bütün Türk Silâhlı Kuvvetlerinin aynı hedefte birleşmesi memleketin başında o sabah, kendi- sinden nasıl nefret edilen bir idarenin bulundu- gunu ispata yeter. Ayten Sokaktaki şenlik geceye kadar sür- dü. Gelenler, gidenler c saate kadar eksik ol- madı. Akşamüzeri evi dolduranlar, daha ziyade yerli ve yabancı gazetecilerdi. İsmet Paşa bun- ların hiç biriyle görüşmedi. Bir şey söylemedi. Bunda, Emin Aytekin tarafından getirilen me- sajın rolü vardır. İsmet Paşa bir yandan, Komi- tenin işlevini güçleştirir duruma düşmek iste- miyor, diğer taraftan vaziyetin aydınlanmasını bekliyordu. İsmet Paşaya ihtilâlin Başından ilk direkt haber ertesi sabah, erken bir saatte geldi. Ben daha da erken saatte -kimin gözünü uyku tutu- yordu ki?- yandaki eve gelmiştim İsmet Paşay- la beraber kahvaltı ediyorduk. Henüz gazeteleri bile getirmemişlerdi. Telefon çaldı. Ben açtım. Orgeneral Cemal Gürselin yaveriydi. Kim oldu- gumu sordu. Söyledim. "Sayın Orgeneral"in "Sayın Paşamız" ile görüşmek istediğini bildir di. İsmet Paşaya haber verdim. Telefonun yanı- na geldi. "Konuşmamıza yardım et" dedi. -İsmet Paşa telefonda rahat duyamamaktadır-. Yaver "Sayın Orgenerali bağlıyorum" dedi. Cemal Gürselin sonradan o kadar alışacağımız tok, kalın, babacan sesi geldi. Yavaş ve tane tane konuşuyordu. "— Sayın Paşam.." dedi. mii Paşa buna: Buyurunuz Paşa Hazretleri.." diye mukabele etti. Gürsel şöyle devam etti: — Size karşı kusurluyuz Paşam. Hareke- timizi size önceden haber vermedik. Fakat ver- seydik, bizi bundan caydırmak ( isteyeceğinizi biliyorduk. Yapacak başka bir şeyimiz kalma- mıştı. Bizi affetmenizi rica ediyoruz. Emirleri- niz bizim için daima peygamber buyruğudur, sayın Paşam.." ismet Paşa: — Memleket ve millet için hayırlı bir iş yaptınız. Büyük bir iş yaptınız. Mutlu ve uğurlu olmasını dilerim. Asıl, başarınız için ben sizin emrinizdeyim Paşa Hazretleri. Sizleri anlıyo- rum. Ne zaman bir arzunuz olursa, emrinize amadeyim" dedi. Cemal Gürsel rahatlamış bir tarzda teşek-

Bu sayıdan diğer sayfalar: