10 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

10 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sel bir süre, Gözübüyüğe söylendi. Sonra, Âmil Artüse, Komite tarafından Adalet Bakanlığına getirildiğini bildirdi. Artüs itiraz edecek oldu. O sırada, Yassıada duruşmaları hazırlanıyordu ve bu hazırlıklarla Adalet Bakanlığı kısmen meşguldü. Artüs, Devlet Bakanlığını tercih e- diyordu. Fakat karşıdan, Sarperin kaş göz işa- retleri yaptığını görünce fazla ısrar etmedi, "nasıl münasip görülürse" öyle hareket edece- ğini söyledi. Gürsel, yeni hükümetin acele ku- rulmasını istiyordu. Hükümet kurulamazsa, ü- yelerin oralara bizzat geçmek için ısrar edecek- lerinden korkuyordu. Bunun üzerine Amil Artüs bir teklifte bulundu. Kalan Bakanlar arasında diğer Bakanlıkların vekâletleri derhal taksim edilebilir, böylece Hükümet fiilen ortadan kay- bolmuş olmazdı. Sonra, yeni münasip Bakanlar bulunabilirdi. Gürsel bu görüşü beğendi, he- men orada kimlerin hangi Bakanlıklara vekâ- let edecekleri kararlaştırıldı. Devlet Başkanı üç yakın Bakanından, öteki Bakanlıklar için tav- siyede bulunmalarını istedi, Bakanlar da bunu hemen düşüneceklerini vaad ettiler. Bu, tavsiyeyle adam, hatta Bakan bulmak 27 Mayıs ihtilâlinin tabiatında olmuştur ve bu yüzden bir çok değersiz, hatta zararlı kimse ih- tilâlcilerin safına sızabilmiştir. İhtilâl aceleye gelmiş olduğu için, elde hazır bir sivil kadro yoktu. Subaylar, fazla kimseyi tanımıyorlardı. Bunun bir misali, Madanoğlunun eğlenceli bir hikâyesidir. Hikâyeyi bizzat Madanoğlu, bizim Kurtula anlatmış. 27 Mayısta, ihtilâle yardımcı olsunlar diye profesörlerin Ankaraya çağırılmaları kararlaş- tırılmış. Fikrin babası, Cemal Madanoğlu. Madanoğlunun niyeti, profesörlere gerekli hu- kuki formülün hazırlatılması ve iktidarın he- men sivillere devredilmesi, iyi ama, profesör- ler kimler? Kimleri çağırmak lâzım? Madanoğ- lu kimseyi bilmiyor ki? Bu sırada aklına, ihtilâ- le katıldığı günlerde tanıştığı bir profesör gel- miş. Madanoğlu Hocaya, bir yemekte rastlamış, konuşmasını pek beğenmiş. Hatta, bir gün lâ- zım olur diye, adamın oturduğu boz evi de şo- förüne göstermiş, "unutma, bu boz evi" demiş. Profesör, Nedim Ergüven. Madanoğlu hemen arabasını gönderip profesörü getirtmiş, ona: "—Bana şuraya ii kaç profesör adı ya- zıver, bakalım..." dem Meşhur İlim Komisyonu da, işte böyle tes- bit edilmiş. Sonradan Bakanlar da, Komitenin yardım- cıları da, ihtisas heyetleri de hep bu usulle ta- yin edilmişler, bir Komite üyesi bir kimse hak- kında "Ooo, iyi çocuktur" referansı verdi mi, o zat doldurulmak istenilen mevkiye getiriliver- miştir. Bu itibarla, Gürselin üç Bakanına yeni Bakan sipariş etmesinde şaşılacak bir (taraf yoktur. Sarper, Artüs ve Alican gece yarısı Hari- ciye Köşkünden çıktılar. Hadiselerin bu çeşit bir şekil alacağından elbette ki haberleri yoktu, Biraz şaşkın, daha çok meraklı ve heyecanlıy- dılar. Dışişleri Bakanı meslekdaşlarına -yani kalan Bakanlara- kendi arabasına binilmesini, öteki otomobillerin arkadan gelmesini oteklif etti. Dışişleri Bakanının arabasında bir de orta cam bulunduğundan Sarper bunu kaldırdı ve "sivil kurmaylar" evlerine giderlerken bir du- rum muhasebesi yaptılar. Gürselin sıkışık bir vaziyette olduğu anlaşılıyordu. Komiteden ve havasından memnun sayılamayacağını da fark- etmişlerdi. Sarper : "—Yeni hükümetin bir an önce teşekkülü- ne yardımcı olmak lâzım. Yoksa, karşı tarafa koz veririz... diye şartları özetledi. Ötekiler de buna iştirak ettiler. Gerçi, Ko- mitenin davranışının hazmedilecek tarafı azdı. Bazı Bakanları azletmek, diğerlerini yerlerinde tutmak suretiyle sanki gidenlere bir suç yük- lenmişti. Ama, İhtilâlin henüz üçüncü ayında şahsi hesapların tutumlarda büyük rol oyna- ması ancak davayı zayıflatacaktı. İyi niyeti ve sivil idareye geçmek arzusu aşikâr (bulunan Gürseli desteklemek, yapılacak en iyi hareket- ti. O bakımdan herkes, gözüne kestirdiği ar- kadaşını Bakan diye tavsiye ederse Kabine da- ha çabuk kurulabilecekti. Buna rağmen İhtilâlin ikinci kabinesi ya- vaş ve perakende usulle kurulabildi. Bir defa, gene tarafsız, yani politikanın dışında adam a- ranıyordu. Bunların kalitelileri zaten bir iş ve güç sahibiydiler, onu bırakmak, bir maceraya atılmak, istemiyorlardı. Öyle olunca, geriye ka- litesiz kimseler kalıyordu. Bunları itecek mo- tor da, ancak ihtiras olabilirdi. Öyle kimseler lâzımdı ki, mevkii bir görev mevkii olarak ka- bul etsin ve şahsında vasıflar bulundursun. M. B. K. bütün kudretiyle ortada olduğuna göre, bir Bakan olarak görev yapmak imkânı fena halde hudutlanıyordu. O itibarla, memleket aş- kı da platonik bir söz olarak kalıyordu. Bu han- dikaplar karşısında Gürsel, kabinesini oldukça uzun bir süre içinde tamamlayabildi ve Bakan- lar gene "tavsiye edilen kimseler" den oldu. Me- selâ Ticaret Bakanlığına bir Dışişleri (o Bakan- lığı memuru olan Mehmet Baydur Selim Sar- perin emeğiyle getirildi. Mili Eğitime Bedret- tin Tunceli Fehmi Yavuz buldu. Yeni Hükümetin ilk Bakanı, eski Kabine- nin istifasından, yahut azlinden bir gün sonra keşfedildi. Bu, Tarım Bakanı Osman Tosundu. Altı Bakan, ancak bir hafta geçince ele geçiri- lebildi. Nihayet eksiklerin büyük kısmı on gün- 71

Bu sayıdan diğer sayfalar: