10 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

10 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS temposu altına düşeceğini sanmı- yoruz." Bu resmi açıklamadaki teşhis hatalarının ve görüş sakatlıklarının çokluğu hayret uyandıracak derece- dedir. Bir kere, "Bunun sebebi, Erhard Hükümetinin ekonomik bir sarsıntı geçirmiş olmasıdır" diyen sözcü- nün "Yeni Alman Kabinesinin eğ nomik durumu tekrar yüksek se yeye çıkarması muhakkaktır" gibi kesin bir yargıya varabilmesi, izahı çok güç bir "resmi tutum"dur. Ak man basınının yanında, bütün dün- ya basınının ve iktisatçılarının Al- manyadaki ekonomik krizi çok da- ha ciddi nedenlere bağladığı bir sı- rada, Almanyanın, nasıl kurulacağı bile bilinemeyen -Sayınsoyun açık- lamasından birkaç gün sonra Er- hard Hükümeti iktidarı Kiesin- ger'e devretmiştir,- muhtemel hükü- meti hakkında Türk m Ba- kanlığının gösterdiği bu güven ve iltifata ne gözle bakılacağını yin etmek er ln meseledir. Önümüzdeki günler Bugün hâlâ kitle halinde bir işçi dönüşü yoksa, bunun izahının çok başka olduğu bilinmelidir. Bir kere, Türkiyeye dönenler veya baş- ka iş kolları ile başka yabancı ül- kelerde iş arayan türk işçileri, bü- yük çoğunluğu ile, kontratları sona ermiş kimselerdir. Yani, Almanya- da çalışmakta olan işçilerin. kont- ratları yenilenmediği için bu çare- lere başvurulmaktadır. Öte yandan, kontratları doğru- dan doğruya ve tek taraflı olarak feshetmek mümkün olmadığı için, bütün yabancı işçilerle birlikte, en az örgütlenmiş ve en az hükümet himayesi gören işçiler olarak, türk işçilerinin işlerine şimdilik son ve- rilememektedir. Ama, sistemli bir biçimde, kontratı sona eren işçile- rin işlerine son verilmekte ve bazı kereler bu firsat, bilinerek, hazır- lanmaktadır. Zorlamanın altında yatan ger- çek neden, tamamen ekonomiktir. Federal Almanyanın içine girdiği e- konomik duraklama ve gerilemenin önleneceği güne kadar bu zorlama- lara devam edilecektir. Pek tabiidir ki, türk işçilerinin işine de son ve- rilecektir. nümüzdeki günlerde, kontrat süreleri dolan işçilerin iş- lerine birer birer son verilmesi ha- linde, bu işçilerden diğer yabancı 10 Aralık 1966 ülkelere gidemeyenler veya başka iş dallarında yeni bir iş bulamayan- ların yapacağı tek bir şey vardır: Türkiyeye geri dönmek. Bu işçile- rin Türkiyedeki krizli durumu daha İKTİSADİ VE MALİ SAHADA nin böyle bir dönüşe hazırlıklı ol- madığı ise, tartışmaya yer vermeye-. cek kadar açıktır. Sayınsoy asıl o zaman konuşmalı, Alman Hükü- metine başarı temennilerine, AP İk- da vahim noktalara sürüklemeleri ihtimali çok kuvvetlidir. Türkiye- tidarının da başarılı olması için birşeyler eklemelidir. Servet Beyanı Kalkıyor Yıl 1961. Servet beyannameleri alınıyor. Kulağına kar suyu kaçanlar- dan biri, ikbalden yeni düşmüş Maliye Bakanı Alicana, "yaptığınız işi beğendiniz mi?" gibilerden, sitem ediyor. Alican, o çocuksu so- murtkanlığıyla ve can havliyle cevap veriyor: "Kardeşim, ben bu işe muhalefet ettim. Haklısınız. Saçma birşey.." diyor. Diyor ama, kulağına kar suyu kaçanlar bir de bakıyorlar ki, servet beyanına ait kanun tasarısında Alicanın imzası var. O güne kadar Maliye, vergi mükellefinin, gelirleri ile, edindiği serveti mukayese etmek yetkisine sahip değildi. Yıllarca zarar be- yan edenlerin bile ancak defter ve vesikaları üzerinde incelemeler yapılabiliyor, fakat meselâ, kaçırılan vergilerden elde edilen ve ban- kaya yatırılan servetin bile hesabı sorulamıyordu. Mali kanunlara böyle bir hüküm konulmamıştı. Bir oto-kontrol sistemi olan servet beyanı, malının hesabını ve- remiyeceklerin elbette ki rahatını kaçırıyordu. İlk endişeler, malla- ra elkonulması veya, hileli vergi suçlarında olduğu gibi, ağır mali külfetler yükleyen kaçakçılık cezaları yahut alınacak yeni bir varlık vergisi ve hapis, cezası idi. Çünkü servet beyanı müessesesinden ön- ce yakalanan vergi kaçakçısı hakkında bu işlemler yapılıyordu. Hi- leli vergi suçunun doğması ise, maddi demlerin elde edilmesine da- yanıyordu. Bu da her bakımdan güçtü Mükellefin, her yıl geliri ile servetini birlikte beyan etmesi ka- çakçılığı kontrol imkânı verecek, aynı zamanda geniş çapta önle- yecekti. Servet beyanı tetkik edilecek, bir önceki yılla mukayese edilecek, eğer artış varsa, beyan olunan gelirle karşılaştırılacak, ge- lir bu servet artışını karşılayacak miktarda beyan edilmemişse, ser- vetteki artışın sebebi sorulacaktı. Mükellef, servet artışının kayna- ğını gösterebilirse, -meselâ miras yoluyla intikal veya vergiye tâbi olmadığı için beyan edilmeyen Milli Piyango veya Toto gibi-, servet beyanı, namuslu bir vatandaşın bir dürüstlük belgesi niteliğini ta- şıyordu. Servet artışını maddi delillerle izah edemeyen mükellefe ise şöy- le bir işlem yapılacaktı ; Beyan olunan servetin değeri beyan olu- nan geliri aştığı takdirde, aşan miktar, gelir beyannamesinin taallük ettiği devre içinde elde edilmiş ve gelir vergisi ödenmemiş gelir sa- yılacaktı. Bu fark üzerinden vergi alınacak, fakat kaçakçılık cezası alınmayacaktı. İyi niyet sahibi vatandaş için her iki halde de telâşa lüzum yok- tu. Devlet, vergi olarak kaçırılan hakkını geri alacak, bu suçu ce- zalandırma yoluna dahi gitmeyecekti. 1961'den buyana yapılan servet beyanları, vatandaşın vergi ka- çırarak servet sahibi olmasını geniş çapta önlediği gibi, mükellefle- rin daha çok gelir beyan etmek suretiyle daha çok vergi ödemek im- kânlarım da sağlamıştır. Vergi hukukunda sağlam temellere dayanan Servet Beyanı mü- essesesinin kaldırılması sadece, kazandığı paranın vergisini vermek istemeyen vatandaşı rahata kavuşturacak, ayrıca, gelecek için ol- dukça kuvvetli bir siyasi yatırım yapılmış olacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: