4 Mart 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

4 Mart 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kanunların, soyut bir "Milli İrade" faraziyesince, milletin iradesi olduğu tezi, çoktan reddedilmiştir. Kanunlar, artık, bir parlâmento çoğunluğunun tasar- rufundan başka bir şey değildir. Daha gerçekçi bir deyimle, kanunlar, bir parlâ- mento içindeki bir çoğunluğun bile eseri değildir. Hü- kümetin eseri ve iradesidir. Hattâ ve hattâ, kanun- lar, hükümet içinde de Başbakanla direkt ilgili bir Bakanın iradesinden başka birşey değildir. Kanunla- rın yapımı isinde öteki bütün organların rolü, Baş- bakan ile ilgili Bakanın bu kişisel iradelerini kabul ve tasdik ederek kanun biçiminde hukukileşmekten ibarettir. Bu arada "kanun"a "meşruluğunu" veren unsur, onun, milletin iradesi olması vahimesi değildir; ka- nunun Anayasada gösterilen politik ve sosyal amaçlar içinde, Anayasa ile bir anlam ve hukuksal bir idrâk birliği ve EE içinde olmasıdır. emel Hak Ve Hürriyetlerin Korunması Kanu- nu" gibi iuhisvasiyls paradoksal düşen ve tarihsel gerçek ile alay eder bir edası olan bir ad altında, let Bakanlığı uzmanlarınca kaynatılan bir kazanda pi- şirilmekte olan bir tasarı var ki, Parlâmentodan çı- kacak olursa, emin olunuz ki, hiç bir milli iradenin eseri olmıyacaktır. Bir Başbakanın, bazı çevrelerle it- tifak ederek hürriyetsiz bir Türkiye yaratma işinde bir temele dayanma dileğinin, iradesinin eseri ola- caktır Şimdilik bildiğimiz unsurlarına göre de bu tasarı, Anayasanın Türk Milletine ön gördüğü politik ve sosyal amaçların tüm dışındadır. Anayasanın anlam ve hukuksal idrakinin de tahribini teşkil etmektedir. Bu itibarla da, Parlâmentodan ve Devlet Başkanından geçecek bile olsa, muhtevası bakımından adına ve muhtevasına lâyık bir vesika olamıyacaktır. Anayasa mahkemesinin müdahalesine uğrasın uğramasın, hukuk tarihi ve kamuoyu önünde mahküm bir eser m Bundan ötürü milletimiz ona direnecektir. Şöyle — Bu, kötü amaçlı bir tasarıdır: Bugün Türkiye hızla değişme devrini aşma buhranı için- dedir. Kendisini daha iyiye, daha doğruya, daha adile götürecek düşünceyi bulmak, aksiyona girebilmek, bu LE ogi gelişme olayım yaratmak istemekte- dir T İste . il bu evresinde (safhasında) iken bu tasarı, düşünceyi aksiyonu, gelişme olayım mahküm etme amacı ile ortaya çıkmıştır. Bu yüzden o, tarihi- mizdeki kötü amaçlı tasarruflar listesine, daha şim- diden girmiştir. — Bu tasarının nedeni: Bizce bu tasarı- nın türlü nedenleri vardır: Bir kere, henüz görmedi- gimiz gerekçesine girecek bir nedeni, bir de kendine özgü sosyo - politik ve ideolojik nedeni vardır onun.. Yani önce dışta, sonra içte ve temelde olan nedenler ki, tasarının "çirkin"liğini bilhassa bu nedeni ver Med neden: Tasarının Anayasanın ve ce- za hukukunu yazdığı ve kamuoyunun da kendisine karşı büyük bir oduygululuk ile baktığı büyük kav- ramları ele alarak bir nedenler demeti kurduğu gö- rülecektir: Bu Kanuna Türk — Tasarı önce sosyal barışı sağlama nedenine dayatılacaktır: Çünkü tasarı sözde toplumun, türlü sınıf veya zümrelerinin birbirine düşürülmesini önli- yerek ve onların, birbirlerine kin, nefret ve düşman- lıkla bakmasını kaldırarak, sosyal barışı Bağlıyacak- b — Tasarı, daha sonra, milli bütünlüğü zedelen- mekten koruma nedenine de dayatılacaktır. Çünkü tasarı sözde toplumun türlü sınıf ve zümrelerinin bir- biri aleyhine düşmesini önliyerek ve bu sınıf ve züm- releri bölmeğe yönelmiş kötülüklere ve düşmanlıkla- ra imkân vermiyerek, milli bütünlüğü korumak isti- yecektir. — Nihayet tasarı, kamu düzenini veya milli gü- venliği korumak nedenine de dayatılacaktır! Çünkü tasarı, toplumun türlü sınıf ve zümrelerini birbirin- den bölmek maksadıyla yapılan sınıf ve zümre kötüle- melerinin sınıfları ve zümreleri bölücü faaliyet teşkil etmesini önliyerek bu düzen ve güveni korumak isti- yecektir. 2 — Sosyo - politik ve ideolojik neden: Zayıf olan bu nedenlere rağmen bu İktidar, bu tasa- rıyı çıkaracaktır. Çünkü sosyo - politik durumu ve Sİ- yasal i eolojisi, Onu, böyle bir tasarıya itmektedir. şöyle bir muhakeme ile tesbit edebiliriz: Biz türklerin, kişi olarak anayasal haklanınız var- dır. Bunlar bizim dokunulmaz imkânlarımız, imtiyaz- larımızdır. Mukaddes insan kişiliğinin tam gelişmeye varıp, haysiyetine denk bir düzeye çıkabilmesi içindir bunlar... Bunlar, insansal kişiliğin gerçekleşmesi İçin- dir. Ve bunlar; bir başka insansal kişiliğin göre keş mesine ni olmadığı sürece muteberdir, ma dür. Bütün kamu otoritelerinin de bunların 'gerçekleş- mesini önlememesi zorunu vardır. Bir de toplumumuzun haklan,. hürriyetleri var- dır: Toplumun türlü katlarının, kategorilerinin, sınıf- lanılın ,zümrelerinin, bir kelime ile tüm toplumun haklan vardır. Bunlar da, en büyük olay olan toplumun tam ge- lişmesi, çağdaş atom uygarlık dünyasının üst düzeyi- ne çıkması içindir. Toplumsal olgunun, oluşmanın, hiç bir engele çarpmadan bütün genişliği ile gerçekleş- mesi içindir. Toplum bu hak ve hürriyetleri, imtiyazları yolu ile kendini arar. Bu hak ve hürriyetleri, imtiyazları kullanarak kendi imkânlarının nerelerde ve nelerden ibaret olduğunu araştırır. Nihayet, bu bak ve hürri- yetleri, imtiyazları kullanarak kendini gerçekleştirir. Böylece de geleceğin kendine yakışan üstün uygarlık örgüsünü, şartlarını, imkânlarını elde eder, kazanır, uygular. Bunun da toplum içindeki kişinin insansal haysi- yetini gölgeliyeceği noktaya kadar sınırı geniştir. mun haklan ve imkânları da, yani toplu- mun kendini araması, bulması hakkı ile kendini ger- çekleştirmesi, inşa etmesi hürriyeti de, işte bu sınıra kadar makbuldür, muteberdir. İşte, toplumun kendini araması, gelişme şartlanın araştırması ve bunlar yoluyla ndini inşa etmesi imtiyazı demek olan bu hak ve hürriyetleri de; aslın- da, bizim teker teker söz konusu olan kişisel imkân- larımız, haklarımız, ohürriyetlerimiz yoluyla, ancak 4 Mart 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: