23 Şubat 1986 Tarihli Nokta Dergisi Sayfa 30

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

nusu değil. İşlerlik vasfını kaybet- tiyse, kanunun lağvı gerekirdi. Unutmayın ki; kanunu tadil edi- yorlar. "“Tepki önerisi'” nı yanıtladı. Nokta: ““Çocukların maneviya- tı üzerinde muzır tesir edecek...”” nuz? Demirkent: Tasarıda belirtilen bir olaydır. Kanun bunun neler olacağı konusundaki yetkiyi yar- gıya vermiş. Bu sübjektifliği ob- jektifliğe dönüştürmek için bir kurul gerekiyor. Bu kurul da, ha- len yürürlükteki yasada var. Özet- le ben *muzır yayınların” neler olacağının bir bilirkişi tarafından belirlenmesinden yanayım. Nokta: Bu önerilen tasarıda da bir bilirkişi kurulu var. Bunu na- sıl değerlendiriyorsunuz? Demirkent: Burada üzülerek söylüyorum ki, Ata Aksu ve ar- kadaşlarının verdiği önergede bu kurulun teşkil tarzında bir niyet var. Niyetten de öte, maksat üzüm yemek değil de, bağcı döv- mek gibi görünüyor. Hem kuru- lun yapısında ciddi ve endişeye mucip olacak anlayışları yansıta- cak kişiler var, hem de kurula res- mi sıfatı verilerek hukukun üstün- lüğü sıfatı çiğnenmiş oluyor. De- diğim gibi, mevcut kanunun hü- kümlerine bakarak, yayınların bir kurul tarafından değerlendirilme- sinden yanayım. Örneğin tasarıda İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nezih Demirkent 1117 sayılı yasada değişiklikler getiren tasar! üzerine Nokta'nın soruları- kavramını nasıl yorumluyorsu- bu deyişi tanımlamak sübjektif gazeteci yok, olmadığı gibi YÖK'- ten 2 kişi diyor. Ayrıca beşeri ilimler ya da İlahiyat Fakültelerin- den diye de bir açıklık getiriyor. Neden Güzel Sanatlar Akademi- si ve Basın Yayın Yüksek Okul- ları değil? Eskiye göre genişletil- miş olan bu kurulda çocuklara muzır yayını savunacak tek kişi yok. Sanatkârlar niye yok? Nokta: Ancak yürürlükteki ya- sanın işlemediği öne sürülüyor. Demirkent: Mevcut kanunda bir eksiklik yok. Aslında kanun son günlerde işler hale de getiril- di. Savcılar yayınları toplatıyor- lar. Demek ki, işlememesi söz ko- da, yoğunlaşarak ekonomik kriz yüzünden hırsızlığın, dilenciliğin, intiharların hızla arttığını, ““1 mil- yarlık piyango”” türü şans oyunla- rıyla insanların kolay köşeyi dön- me umutlarıyla beslendiğini hatır- layanlar, hükümetin müstehcenlik- le ilgili hassasiyeti karşısında ister istemez ““bu ne perhiz, bu ne laha- na turşusu”' diyorlardı... Ödeyebilirsen öde. Türkiye Ga- zeteciler Sendikası Başkanı Oktay Kurtböke, gündemdeki tasarının taşıdığı tehlikeyi şöyle özetliyordu: “Biz, Türkiye Gazeteciler Sendika- sı olarak meseleyi bir Playmen, bir Playboy, bir Erkekçe, Gözde Ka- dın ya da Bravo meselesi olarak 30 NOKTA 23 ŞUBAT 1986 görmüyoruz. “Reklam yapmama' *ruhsatlı yerlerde satma/' gibi kısıt- lamalar uygulansa bile, bu dergiler her zaman satar. Milletimiz kuyru- ğa girmeye alıştırıldığı için belki da- ha da çok satar. Önemli olan, hem güzel kadın resimleri yayınlayan, hem de muhalif konumda olan ga- zetelerdir. Bu yasa teklifi onları susturmak, satıştan düşürmek için uygulanan bir plandır. Getirilen maddi cezalar, ticari birer kuruluş olan gazeteleri klapanmaya zorlaya- bilir.” Kurtböke'nin sözünü ettiği mad- di cezaların acımasızlığını da tasa- rı sahibi Ata Aksu şöyle açıklıyor- du: Zararlı damgası yediği halde Nokta: Kurulun çalışması üze- rine neler diyeceksiniz? Demirkent: Kurul 24 saat çalış- sa yetişemez. Bir taraftan bürok- rasiyi kaldırmakla övünen iktida- ra bir zorluk çıkartıyor. Bir fotoğ- raf tartışılacak. Bir kitap okunup tartışılacak. Bir kitap kaç günde okunur? Burada bir endişemiz var. Birçok eser hakkında önyar- gıyla hareket edilecektir. Önergeyi verenler önyargıyla hareket edip bir heyet teşkil etmişler, bürokra- tik yollar seçmişler. Bilirkişi bir görev üstlendiği için, bir resmilik sıfatı taşıdığı için kolayına gelene bakacak, kolayına gelen kararı Nezih Demirkent: Mevcut yasanın çocukları muzır yayından kurtarmasının mümkün olduğuna inanıyorum. Ondan ötesi çocukları değil başka şeyi kurtarmak olur bunu basmayan yayın, bir ay önce- ki tirajının ortalamasının toplam satış bedelinin 15 ile 45 katı arasın- da ağır para cezasına çarptırılacak- tı. Ata Aksu'nun yaptığı hesaba gö- re, 300 bin tirajlı, 70 liraya satılan bir gazete için en az 315 milyon li- ra ceza demekti. Kaçakçılık suçla- rında bile, para cezasının yakala- nan gümrüklenmiş malın bedelinin 6 katı ile sınırlı olduğu düşünüldü- ğünde, 15 ile 45 kat arasında deği- şen bu ağır para cezası bile tek ba- şına ANAP içinde bir kanadın ba- sına karşı duyduğu öfkenin büyük- lüğünü ortaya koymaya yeterliydi. Böylesi bir ceza tehdidi karşısın- da, yayın organlarının ne cezayı

Bu sayıdan diğer sayfalar: