Pilsen birası satmıştı. Işin ilginç ya- nı, tezgâhtarın belleğine mıhlanan reklam sloganının yıllar öncesine ait olmasıydı Efes Pilsen reklam kampanyası- nı hazırlayanlar, o günlerde böyle bir sonucu görebilmişler miydi aca- ba? Kimbilir... Ama o kampanya- yı hazırlayanlar ve meslektaşları için her çabanın amacı buydu. Ne var ki, amaca ulaşmak öyle pek ko- lay da değildi doğrusu. Yaratıcı ol- mak, dillerden düşmeyecek slogan- lar cıngıllar bulmak yetmiyordu. Müşteriyi ikna etmek, ardından da TRT'yi “aşabilmek”” gerekiyordu. Müstehcen bakışlar. Bir reklam metni yazarının deyimiyle, reklamcı “Yedi Kocalı Hürmüz” gibiydi. “Metni önce ajans yöneticilerine beğendireceksin, sonra müşteriye. Daha sonra da oturup TRT denet- çilerinin insaflı davranması için dua edeceksin” diyordu. TRTI ile ilişkileri bozmamak için “kol kırılır yen içinde kalır”” deni- lip dışarıya yansıtılmıyordu ama her ajansın korkulu rüyası reklamı- nın geri dönmesiydi. TRT'nin yö- netmeliği örf ve adetten tutun, hak- sız rekabete kadar öyle geniş bir yelpazede kısıtlamalar getirebiliyor- du ki, istenirse hiçbir reklam geçi- rilmeyebilirdi. Yönetmeliğin “uygulamaları”” ile ilgili bir örneği Müjde Ar da yaşa- mıştı. Bir zamanlar çevirdiği Fuar Kolonyası reklam filmlerinin biri “müstehcen bakışları”” nedeniyle geri çevrilmişti. Müjde Ar gülerek Mavi mavi Ayhan Işık Perma-Sharp rekla- mına çıktığında büyük yankı uyandırmıştı. O günden bu yana ekran yüzlerce ünlünün durağı ol- du. Son haftalarda Emel Sayın, Fatma Girik, Ferdi Tayfur gibi sanatçılar da bu kervana katıldı. Reklamcıların listesinde daha pekçok isim var. Bunlardan biri de İbrahim Tatlıses. Ünlü türkü- cü Nokta'nın sorularına “keyifli”” yanıtlar verdi. Nokta: Bir ara ısrarla Alo rek- lamlarına çıkacağınız söyleniyor- du. Bu bir söylenti miydi, yoksa İbrahim Tatlıses ''Ben ne anlarım deterjandan” j»* 1 deterjan... yarım kalan bir proje mi? Tatlıses: Menajerim Hasan Bo- ra'ya teklif etmişler. 4 milyon TL. veririz demişler. Ben kabul etme- dim. Benim reklama ihtiyacım yok. Tutulursa fazla da veririz de- mişler. 4 milyona kendimi harcar mıyım? Halbuki Alo ile ilgili çok güzel düşüncelerim vardı. Burda benim bestecilerim vardı, verecek- tim onlara. Reklamdan sonra da plak yapardım ben şarkıyı. Nokta: Sizce, neden bir deter- janın reklamını yapmanızı teklif ettiler size? Tatlıses: Benim ünümden fay- dalanacaktılar. Aslında ben ne anlarım çamaşır tozundan? Bana esas bir lastik reklamı teklif edil- di, (aslında onu da kabul etmedim ama) bak işte o olur bana. Ben tam böyle yağız kamyon şoförü falan. Ben ne yapsam olay olur. Urfa'daydım geçenlerde. Orda millet toplanmış ben konuşuyo- rum, bir ara çok gürültü olmaya başladı. “Kesin ulan' diye bağır- dım bunlara. Bir alkış, bir alkış, “Ne güzel ulan dedin' diyorlar. Ayşem filminde dört satırlık bir şey söyledim *“Mavi Mavi' dedim, yer yerinden oynadı. Bütün Türkiye'nin ağzında şimdi. Ee gü- zel olan el üstünde tutulur di mi? Ben aslında bir ara taktım kafa- yı, “Mavi Mavi' adında bir deter- jan çıkarayım dedim ama gücüm yetmedi. 54 NOKTA 23 ŞUBAT 1986 g, ÖĞN İngiltere'den ithal 'Kedi Kızlar' “TRT”'nin tarihinde müstehcen ba- kışlı diye tescil edilen ilk sanatçı be- nim herhalde”' diyordu. Yönetme- lik kapsamına “politika” da gire- biliyordu. Örneğin bir boya rekla- mındaki “Bir bilene sorun” sözle- ri, yasaklı lider Süleyman Demirel'i çağrıştırıyor diye, pek çok kez ya- yınlandığı halde sonradan yasak- lanmıştı. Bir lastik firmasının reklamında da bir Alman TIR şoförü, doğal olarak, Almanca lastiği övüyordu. Ve şoförün sözleri denetçiler tara- fından şu gerekçeyle reddedilmişti: “Belki de adam küfrediyor, biz ne bilelim...”” Kuşkusuz bu denetimler her za- man böyle “geri dönülmez biçim- de katı”” olmuyordu. Örneğin bir reklamda kullanılan Kral Antiok- hos önce reklam ajansı temsilcile- rini epey üzmüştü ama sonradan iş tatlıya bağlanmıştı. Sorun, Nemrut Dağı'nda da heykeli bulunan Kom- magene kralı Antiokhos'un büstü- nün reklam filminde kullanılıp kul- lanılamayacağıydı. TRT denetçile- ri Antiokhos'un “Türk büyüğü” olup olmadığı konusunda kuşku- luydu. Eğer bir ““Türk büyüğü” sa- yılırsa, yönetmelikteki ““Türk bü- yükleri reklam unsuru olarak kullanılamaz”” hükmünü işletmek zorundaydılar. Günlerce süren tar- tışmaların sonunda, binlerce yıl ön- ce yaşamış olan Antiokhos'un Türk büyüğü sayılamayacağı kararına varılmış ve ajans derin bir ““oh” çekmişti. Reklamları izlediniz. Sinan, Be- ril ve akranları milyonlarca çocuk için reklam dünyası bütün bu yön- leriyle “kavranamayacak bir bilmece” gibiydi. Ama bu bilme- ceyle hergün defalarca ““kavranan””' çocuklar, dersini en iyi çalışan ajan- sın reklamını da verdikleri notlarla ödüllendireceklerdi: ““Anne biz de ,3 2 renkli diş macunu alalım mııı?'g Gülay TİL - itir ŞAHİNGİRAY