Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Tanju Gürsu... Türk filmlerinde hep karakter oyuncusu olarak, üçüncü dereceden roller alan Ah- met Mekin... Geçmişin bu ünlü jönleri, artık olgun, yaşlı başlı bi- rer oyuncu olarak seyircinin karşı- sındalar: TV”'nin kendilerine büyük bir olanak tanıdığını şans kapıları- nı açtığını kabul ediyorlar... Geçmişin jönleri, bugünün ak- törleri Türk sinemasının bugünkü durumunu nasıl görüyorlar, sine- madan neler umuyorlar? “Sinema bitti.”” Matbaacılık ya- parak geçimini sağlayan Ediz Hun, ancak yılda bir iki kez film çevire- bileceğini vurguluyor. Acımak'la birlikte aktörün kendine güveninin epeyce arttığını söylemek gerekli: “Sokaktaki adam bu diziden çok mütehassis olduğunu söylüyor. Dizi bittikten sonra evimin telefonları durmadı. Anadolu'dan arayan çok sayıda seyirci diziyi başarılı buldu- ğunu söyledi. Film çok beğenildi.” Ediz Hun, Türk sinemasının mi- adının, kendisinin sinemadan ayrıl- dığı 1974 yılında dolduğunu iddia ediyor. Seks filmleri furyasının baş- lamasıyla, videonun devreye girişiy- le sinemanın belini doğrultamadı- ğını belirten aktör, bugünkü duru- mu çok karanlık görüyor; sinema- nın bittiğini açıklıyor: “Dediler ki: Efendiler salon filmlerini bırakın; zengin kızlı-fakir erkekli filmleri... Şimdi izliyoruz, ödül almış filmler dahi tiksindirici... Ne idüğü belir- siz konular işliyorlar. Sinema bu değil, sinema estetik bir sanat. Re- sim gibi, heykel gibi. Ben sosyal içe- rikli, politik tandanslı filmlere kar- şıyım. Sinemanın içine politika so- kulmamalı. Sinema bir hikâye an- Tanju Gürsu: "Artık kaliteli ciddi filmlerde oynayacağım.” latır. Mesela bir Reşat Nuri Gün- tekin'in “Acımak”' adlı romanını se- naryolaştırdık, film başarılı oldu. Halk ciddi filmler istiyor. Siz han- gi sosyal içerikli filmden bahsedi- yorsunuz? Doğru dürüst film gö- rürseniz beni ikaz edin.” “Başarım doğal geldi.”” 35 yıldır ekmeğini sinemadan kazandığını, ölene kadar da yalnızca sinema ya- pacağını belirten Ahmet Mekin, geçmişte de jönlük kavramına karşı çıktığını, bugün de kafasında ne başrol, ne de yardımcı rol gibi kav- ramların olmadığını, sinemanın ko- lektif bir sanat olduğunu söylüyor. Kendisine ters gelmeyen her rolde oynayacağını da sözlerine ilave edi- yor. Bugünün Saraylısı'nın haya- tında büyük bir patlamaya yol aç- madığını, kendisini zirveye çıkar- madığını, kendisinin zaten “tanın- mış bir sanatçı” olduğunu vurgulu- yor. “Seyirci benim her filmde be- lirli bir seviyeyi tutturduğumu bil- diğinden, filmdeki başarım ona do- ğal geldi. Yapımcılar için de aynı şey geçerli. Onları şaşırtan bir rol değildi ” diyor. Mekin, Ediz Hun'un, Türk sine- ması battı yolundaki görüşlerine karşı çıkıyor, genç yönetmenlerin sayısı az da olsa kaliteli filmler yap- tığını belirtiyor. Televizyonun sine- manın önüne geçtiği düşüncesi de Mekin'e ters geliyor. ““Televizyon dizilerini izlemiyorum. Gözyaşı döktüren, bu duygu sömürülerine kesinlikle karşıyım. Seyretmeye da- yanamıyorum. Acımak/'ın ilk dizi- sini zor seyrettim. Ancak şunu söy- leyeyim, Ediz'in sinemaya dönüşü- ne çok sevindim. Bu dizi bence bu- nu sağladı”” diyor. Yeni umut: işadamları... ““Türk Sineması batmamıştır, hiçbir za- man da batmayacaktır” diyen Tan- ju Gürsu şu açıklamayı yapıyor: “1,5 yıl içindeçok iyi kaliteli film- ler de yapılacak. Buna inanıyorum. Nasıl mı di- yorsunuz? Büyük işadam- ları sinemaya girecekler. Örneğin bazıları geldiler de... Ama yanlış ellerle iş yaptılar. Güneş gazetesi'- nin sahibi Mehmet Ali Yılmaz milyarder adam. Geldi kesenin ağzını açtı. Ama Bilge Olgaç tuttu Kaşık Düşmanı'nı yaptı, bence para yanlış ellere gitti... Bugün bir film 40-50 milyona mal oluyor, maliyetler fazla, sermaye yok... Sıkıntı buralarda. Ama iş adamları film yaptıracaklar.”” Türk sinemasının batışında, para kazan- mak adına kötü filmler yapan ya- pımcı Tanju Gürsu'nun payı da bir nebze olsun yok mu? Gürsu bu ko- nuda şunları söylüyor: ““Ferdi Tay- fur'lu filmler yaptım. Nasıl beğene- yim yaptığımı?.. Halk talep etmiş, ona göre hikâyeler bulunmuş ama sonuçta para kazanılmış. Bu film- leri sinemaya katkısı olsun diye yapmadım. Ayakta kalabilmek için yaptım. Bundan böyle iyi filmler yapmaya kararlıyım. Seyirci çok değişti. Artık her verileni almıyor. Seyirci neyi istiyor? Bunu kimse şimdilik bilmiyor. Seyirciyi sinema- ya yeniden çekmek... Bunun üze- rinde düşünüyorum. Hep kötü, yanlış şeyler yapa yapa insan iyiyi nasıl yapacağını da öğreniyor. Ya- şamımız icabı doğruyu belki de ye- ni bulduk.” Türk Sinemasının iflas ettiğini söyleyen, ama yalnızca başrol oy- namakta direnen Ediz Hun, jön- lük, başrol kavramına karşı çıkan Ahmet Mekin, günah çıkartan, ar- tık ciddi aktör olmaya karar veren Tanju Gürsu... Pazar akşamlarının *acıklı dizileri'nin yeniden gündeme getirdiği dünün jönleri, bugünün aktörleri... Gözler yeniden onlara çevrildi şimdi© NOKTA 23 ŞUBAT 1986 59