Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
verecektir. Bağımsız olarak çalı- şan bilirkişi öyle sürpriz kararlar alabilir ki, bugün bunu savunan- lar bile güç durumda kalabilir. Bir parti liderinin bulunduğu toplan- tıda bir oryantal dans gösterisi sı- rasında çekilen fotoğraf yüzünden bir büyük yayın müstehcen ya da muzır olarak değerlendirilirse ne olacak? Nokta: Bu tasarının yürürlüğe girmesi durumunda nasıl bir tab- lo ortaya çıkabilir? Demirkent: Son yıllarda birkaç yayının tasvip edilmesi biraz tar- tışma konusu olur düzeydeki ya- yınları kamuoyunda dikkat çek- meye başladı. Bunlarda bir değiş- me Olabilir. Onun dışında, çok büyük bir değişiklik olacağını san- mıyorum. Yayında değişiklik ol- maz ama, heyet bunları her za- man için mahküm edebilir. Örne- ğin, bir artistin fotoğrafını bas- mak çocuklara muzır mı sayıla- caktır? Acaba magazin dünyası tümüyle sıfırlanacak mıdır? San- mıyorum ama, zorluk da o zaman ortaya çıkacak. Heyetin vereceği kararlar her zaman tartışma ko- nusu olacağından kamuoyunda onarılması güç yaralar açılacak. Aslında bizler bugünkünden fark- l1 yayın yaparsak, bugün yanlış yayın yapıyormuş oluruz. Nokta: Bir de özel ruhsatlı yer- lerde satılacak yayınlardan Ve 40 Toplu Konut Fonu'na para akta- rımı yapılacak. Bu durumda ya- yıncının parasal kazancı ne ola- cak? Demirkent: Bir yayın kuruluşu- nun şöyle ya da böyle asla tasvip edemeyeceğimiz bir ödemesi, ne- den Türkiye Tanıtma Fonu'na de- ğil de, Toplu Konut Fonu'na ak- tarılsın? Bu alelusul hazırlanmış tasarının detayları üzerinde dur- mak istemiyorum ama, hüküme- tin ciddi olarak olaya eğilmesi ge- rekiyor. Zaten öyle cezalar kon- muş ki, bir kuruluş üç defa kısıt- lansa otomatik olarak yok olur. Ayrıca, yargının görevi kurula terk edildiğinden hukukun üstün- lüğüyle çelişiyor. Bu durumda da Anayasa Mahkemesi'nin iptal et- mesi gerekir. Nokta: Yapılan açıklamalarda bazı dergilerin adları verilerek, peşinen yargılanıp televizyon rek- lamı yapılmayacağı söylendi. Demirkent: Aslında, tasarının temel fikri, “tepki önerisi”” olma- sıdır. Çocukları, muzır yayından mı, müstehcen yayın ve mecmua- lardan mı korumaya çalışıyoruz? TRT reklamları yayınları kontrol ederek mi alacak? Ben o dergiler- deki resimlere benzeyen fotoğraf- lara bir fotoğraf dergisi reklamı da verebilirim. Bunun sonucunda önergeyi veren arkadaşların anla- yışları içinde o kurul faaliyete ge- çer doğru ya da yanlış değerlen- dirme yaparsa ne olacak? Demok- rasi olduğuna göre, çoksesli dü- şünce de var. Bu kurul bir gün ge- lir de, bir kadının masumane bir fotoğrafını mevcut yapısı itibariy- le değerlendirirse, bunu kim nere- de savunacak? O zaman önerge- yi imzalayanlar dahi aile fotoğraf- larına baktıklarında çok değişik tablolarla karşılaşabilir. Geliş ne- deni belli olan tasarının hüküme- tin basına yeni bir ceza uygulama- sı olduğuna inanmak istemiyo- rum. Bu hükümeti oluşturan parti içindeki belli bir grubun dünya görüşünü yansıtmaktadır. Türki- ye 86'lı yıllarda laik bir ülke ola- rak çağdaş dünyaya ayak uydur- maya çalışıyor. Yasalar da çıka- bilir ama, uydu yayınlar gündeme geliyor. Uzayda beynelmilel çok uluslu yayın organlarının yayınla- rını önlemek mümkün olacak mı? Nokta: Önergenin yasalaşaca- ğını düşünüyor musunuz? Demirkent: Önergenin ilgi gö- receğini sanmıyorum. En azından ciddi değişiklikler göreceği kana- atindeyim. Eğer o olmayacaksa, Türk basını yayına devam edecek- tir. Doğacak sonuçta, kararı onaylayan kişiler ister istemez so- rumluluğu üstlenecektir. Görülen o ki; 1927'deki yasayı hazırlayan- lar o gününün şartlarında daha toleranslı, daha adaletsever, daha hukuka inanmış, daha basın öz- gürlüğünden yana kişiler. O gün- den bugüne 60 yıl geçmiş. Bizi 60 yıl değil, 100 yıl geriye götürme- ye çalışıyorlar. Türk basını bun- ları yaşadı, bir daha yaşamak is- temiyor. Son olarak bir şey söy- lemek istiyorum. Belli mihraklar- dan söz eden Keçeciler'den sor- dum, kimdir bunlar? Açıklamaz- sanız müfterisiniz dedim. Belli mihrakları açıklamadığına göre savcılığı uyarmadığına göre, ken- disi suç işlemiş durumdadır. Ben şimdi savcılığı göreve davet ediyo- rum. O mihrakları itham eden ki- şiden hesap sorulması gerekiyor. Bir ihbar var ortada. Bunlar ge- lişigüzel sözler olamaz. İnsanların sorumlulukları vardır ve ona gö- re davranmak zorundadırlar. ödeyip normal dağıtım yapmayı göze alması, ne de damgayı basıp özel bayilerdeki sembolik satışla ya- şaması düşünülebilirdi. Kısacası, ANAP, hoşlanmadığı yayınlar için hiçbir çıkış yolu bırakmamıştı. Bayiler: Mahvoluruz! Dergi ba- yilerinin durumu da yayıncılardan pek parlak değildi. Yasa tasarısı, bu haliyle, binlerce gazete bayisini de temel kazanç kaynağını elinden al- makla tehdit ediyordu. Nokta'nın konuştuğu Ankara Umum Gazete Bayii ve Satıcılar Derneği Başkanı Mustafa Can, tasarıyı ilk kez Nokta' muhabirinden duymuş ve gözleri açılmıştı. ““Öyle mi? Erkek dergileri ve bazı gazeteler özel ruh- Prof. Dr. Uğur Alacakaptan satlı yerlerde mi satılacakmış?”” di- ye soruyor ve hemen arkasından ekliyordu: “Böyle bir şey olursa, mahvoluruz. Bizim kazancımızın yarısını dergi ve kitaplar oluşturu- yor. Tan ve Sabah'ı da katarsak, bu kazancımızın yüzde 84'ü demek- tir. Bu tür uygulama yürürlüğe gi- recek olursa, biz büfe kiralarımızı dahi karşılayamayız. Şu anda sade- ce Ankara'da kayıtlı 1500 üyemiz var. Bunların herbirinin 4 kişiye baktığını kabul edersek, en az 6 bin kişinin aç kalması demektir bu.” Ama Ata Aksu'nun tasarısı, ba- yilere de başka yol bırakmıyordu. Çünkü damga yemiş yayınları tez- gâh altında bulundurmanın ve NOKTA 23 ŞUBAT 1986 31