Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
TRT Müjde Ar'ın bakışlarını müstehcen bulmuştu. lik şovlarını bitirmişti. Sırada Ay- şe Hanım vardı. Az sonra o da çı- kıp milyonlarca kadına “kendi deneyimlerini”” anlatacaktı: “Ko- cam ve oğlum bir atölyede çalışı- yor. Her gün kir içinde geliyor- lar...” Ve Ayşe Hanım kocasıyla oğlunun giysilerini OMO sayesinde tertemiz yaptığını söyleyecekti. OMO da, geçen yılın en çok reklam harcaması yapan 15 firmasından biriydi. Ekran gerisinde bir köpük savaşıdır gidiyordu, ama silahlar birbirinden çok farklıydı. OMO reklamının yaratıcısı Grafika-Maya Reklam Ajansı'nın Yöneticisi Sedat Scialom bu “silahı” şöyle anlatıyordu: “İki firma arasındaki reklam harcamaları farkı 1985'te daha da arttı. ALO, OMO'nun harcamala- rının iki katı kadar bir reklam harca- masına girdi. OMO'nun bütçesi daha kısıtlıydı ve o bütçeyle en iyi rek- lamı yapmak duru- mundaydı. ALO”'”- nunki de bir yol ve oldukça etkili bir yol. Ama burada biz çamaşır yıka- < maktan söz ediyo- * Tuz. Hanımların her gün zevk almadan, Sedat Scialom zorunlu yaptıkları bir iş. Hanımlar çamaşır yıkarken şarkı söylemiyor- lar. Dolayısıyla, hanımların işini kolaylaştıracak, iyi yıkayan bir de- 52 NOKTA 23 ŞUBAT 1986 terjan olduğuna inandırmak gere- kiyor. Bu yüzden biz tüketici kul- lanıyoruz reklamlarımızda. Biz tü- keticiye denetip fikrini soruyoruz. Araştırmacılar ALO'nun kampan- yasının daha etkileyici ve hatırlana- bilir olduğunu gösteriyor. Fakat sa- tış profillerinde OMO önde.” Her şeyin başı reklam! Paul McCartney'in ölüm haberi, müzi- ğinin hayranı gençleri yasa boğ- muştu. İçlerinden bazıları öylesine üzülmüştü ki, “Paul'ün ardından” ölmeyi bile düşünmüş, intihara kal- kışmıştı. Bir grup hayranı da doğ- duğu kentte görkemli bir cenaze tö- reni düzenlemişti. Ama tüm bunla- rın ardından Paul McCartney orta- ya çıkıvermişti. Sapasağlamdı ve çok da şaşkındı. Ölüm haberinin ardındaki, bir süre sonra anlaşıl- mıştı. Menajeri “reklam”” olsun di- ye Paul'ün öldüğünü yaymıştı. Ga- liba reklam hedefine de ulaşmıştı. Beatles topluluğunun daha ““efsane”” kabul edilmediği dönem- deki bu reklam, henüz adlarını bi- le duymamış insanlara tanıtmıştı onları. Bu tuhaf girişim, bir bakıma 20. yüzyıla “reklam çağı” diyenleri doğruluyordu. Gerçekten de çağı- mızda iyi, güzel, yararlı olmak yet- miyordu. Eğer tüm bunları duyu- ramıyorsanız, yani reklamını yapa- mıyorsanız nitelikleriniz beş para etmeyebilirdi. Türkiye, bu gerçek- le tanışalı epey oluyordu gerçi, ama son yıllar ““bu gerçeğin gerçek an- lamda kavrandığı'” bir dönem olu- yordu. Ve Türkiye'de de reklamcılık “altın çağı”'nı yaşamaya baş- liyordu. 1984 yılında reklam harcamaları 1983'e oranla yaklaşık yüzde 90 artıyordu. 1984'ün reklam harca- maları bilançosu 21 milyar liraydı. Reklam şirketi yöneticilerinin “ithal mallarının ser- best bırakılması, ya- ! bancı tekniğin girişi ve | tüketici toplumu olma- — ya hızlı gidiş” diye özetledikleri nedenler- le reklam sektörü bü- yük bir atak yapmıştı. 1985'te 38 milyar lira- lık reklam harcamala- rı yapılmıştı ve 1986'da bunun iki katının har- canması bekleniyordu. Reklamcılar “*1986 bir patlama yı- li olacak” diyorlardı. Şan olsun derken... Türkiye'nin büyük reklam şirketlerinden Cena- jans'ın Genel Müdürü Cem Şaş- maz, reklamcılık sektöründeki ge- lişmeyi şöyle yorumluyordu: ““Geçmişte şan olsun diye reklam yapılırdı. Satış problemi pek yok- tu çünkü. O dönemin ekonomik koşulları ile bugünkiler çok fark- h. Şimdi siz müşterinin ayağına git- mek zorundasınız. Ürünün tanıtı- mının en iyi yolu da reklam. Sektör bu yüzden gelişmekte- dir.” Cem Şaşmaz, bu gelişmeye karşın yi- ne de bir “istik- rar”'dan söz edile- meyeceğini söylü- yordu: “Türkiye'de şöy- le bir eğilim vardı. Her yıl birkaç sek- tör öne fırlıyordu. Bunlar da daha sonra birden susuyordu. Bu tabii Batılı reklam modeli değil. Birden patlayıp susmak yerine devamlı reklam yapmak doğru yoldur. Bu- na en güzel örnek de Sana marga- rini. İkinci Dünya Savaşı'nda mar- garin karneyle dağıtılırken bile rek- lam yapılmıştır. Oysa Türkiye'de çok kısa süreli ekonomik politika- lar yürütüldüğü için reklam veren, satış problemi olunca reklama da- yanır. Sorun çözülünce de reklam Cem Şaşmaz