24 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

24 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS Amerikalılar Bir arkeoloji meraklısı! Hadise, bundan bir süre önce An- talyanın meşhur Sidesinde geçti. Hadiseden haberdar olan Antalya ve Side, bugün, hadisenin nasıl bir vurdumduymazlıkla karşılandığının hâlâ hayreti içindedir. Düşünülmek- tedir ki "Size ne? Ben ne istersem yaparım. Bana kimse karışamaz" diyen "yabancı" belki de dediği ne- viden bir kudretin sahibidir. O gün, Prof. Jale İnan mutad ça- lışma kıyafetiyle, yani ayağında bir pantalon, sırtında bir gömlek, neza- ret ettiği kazının civarındaydı. Prof. Jale İnan istanbul Üniversitesine mensup bir arkeologdur ve Sidede, bu üniversiteye ait bir kazının ba- şında bulunmaktadır. Prof. İnan kazı civarında varda- kosta, sarışın, başında geniş şapka bulunan bir kadına rastladı. Kadın ürkek bakışlarla etrafı kolaçan edi- yordu ama, bizim arkeolog bunu fazla umursamadı. İlk sözü söyle- yen kadın oldu. Biraz ilerdeki bir çalı arkasını göstererek: "— Bizim mösyö, orada, pipi.." i. Kadının bir izahat vermek lüzu- munu duyduğu anlaşılıyordu. Prof. Jale İnan gösterilen çalı yönüne baktı. Şaşmaktan kendisini alamadı. Eğer "mösyö" gerçekten "pipi" yapıyorsa, bu pek acaip bir pipi yapma şekliydi. Zira adamın iki bacağı havadaydı ve sallanıyor- du. Bizim arkeolog bir tabiat hadi- sesinin mi karşısında olduğu mera- kı içinde adama doğru ilerledi. A- dam pipi yapmıyordu. Bir kazı çu- kurunun içine, yarı beline kadar sarkmıştı Ve ayakları ondan dolayı havadaydı. Prof. İnan adama: "— Orada ne yapıyorsunuz?" di- ye sordu. Adam başını çevirip baktı, kar- şısındaki opantalonlu kadını gözü pek tutmuş olmamalı ki: "— Gel buraya bakayım, burada söyle" dedi. Jale İnanın böyle sözlere bıraka- cak pabuçu yoktu. İriyarı adamın yanına yaklaştı ve sualini tekrarla- dı. "Yabancı" tam bir fütursuzlukla sordu: "— Sana ne?" Prof. İnan izah etti. Burası bir üniversite kazısıydı ve kazı mahal- 24 Aralık 1966 line girmek yasaktı. Prof. İnan bu sırada dikkat etti. Adamın elinde bir de âlet vardı. "—Ya, bu nedir?" dedi. Adam, cüretini arttırdı: — Neyse, ne! Ben ne istersem yaparım, bana kimse karışamaz... Haydi, çek arabanı!." Prof. İnan baktı, adamın elinde- ki bir detektördü ve adam kazıdan bir şeyler aşırmaya niyetliydi. De- tektör ortaya çıkınca bizim arkeo- logun hassasiyeti arttı. Kendisinin kim olduğunu söyledi. Eğer adam, dediği kadar kudretliyse pek âlâ bir kazı müsaadesi alabilir ve orada ça- lışırdı. Ama o takdirde, tabii, parça aşırmak gene de yasaktı. Adam bir bozuldu. Jale İnan o- na, hangi milletten olduğunu sordu. Adam, alman olduğunu bildirdi. Prof. İnan mükemmel almanca ko- nuşmaktaydı. Adama almanca hitap edince adam şaşırdı. Alman değildi. Artık, jandarma çağırmak farz ol- muştu. İş bu safhaya dökülünce adam çukurundan çıktı. İlk işareti vermiş olan kadın da meselenin sarpa sarıl- dığını anlamıştı. Birden kalktı, elin- deki çantasını fırlatıp attı ve koş- maya başladı. Çantadan dökülenler Başkonsolos Collins Tarih meraklısı! YURTTA OLUP BİTENLER bir takım tarihi taşlardı ve kazıdan alındıkları belliydi. Kadın bunları, jandarma geldiğinde üzerinde bu- lunmasın diye atıyordu. Jandarma geldi ve zabıt tutuldu. Adamın elindeki detektör müsadere edildi. Adamın detektörle, kazı ma- halline, hırsızlama araştırma yap- mak için özel surette ve o niyetle geldiği anlaşılıyordu. Gerçekten de o çukurda, bir müddet sonra bir altın sikke bulundu. Fakat sikke, o- rada bir hazinenin mevcudiyetinden ziyade bir temel atma töreninde, u- gur olsun diye, bu sikkenin temele bırakıldığını gösteriyordu. Şehir, bir anda hadisenin dedi- kodusuyla çalkandı. Zira detektorlü adam, Amerika Birleşik Devletlerinin İstanbul Baş- konsolosu Mr. Collins idi ve gözcü lüğünü de sayın eşi, Mrs. Collins ya- pıyordu. Hadisenin asıl ilgi çekici tarafı, tahkikatın uyutulmuş olması, daha garibi ise, Mr. Collins'in hâlâ İstan- bulda, Amerika Birleşik Devletleri- nin Başkonsolosu olarak görevine devam etmesidir. C.H.P. Başarılı tutum politik hayatım, başlangıçta, "CHP üzerine kurmuş bir milletvekiliydi. Şimdi o bağımsızdı. Meclis kulisinde arkadaşları ile soh- bet ediyordu. Birisi sordu: "— Yahu, sen hangi partiye gire- ceksin? Herhalde CHP'ye giremez- sin. Bu, senin için fazla dönüş olur. Ama, ne zaman bağımsızlıktan vaz- geçeceksin?" Politik hayatını CHP düşmanlığı üzerine kurmuş olan, şimdi bağım- sız politikacı, soruya itiraz eder bir edayla, şöyle dedi: — Niçin? Ecevitin tutum ve gö- rüşlerini tamamen benimsiyorum... Ama hangi partiye gireceğim husu- sunda kesin kararımı, bir yıl sonra seçmenlerimle tekrar danıştıktan sonra a, Bu cevap, sohbete katılanların yüzlerinde şaşkın bir ifadenin belir- mesine sebep oldu. Olay, haftanın başında Pazartesi günü cereyan etti. Olaydan bir gün önce iki ilçede ya- pılan seçim, bağımsız milletvekili- nin, etrafındakiler üzerinde şaşkın- lık yaratan kanaat (değişikliğinin 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: