24 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

24 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mi diye sorsam doğru olur mu? İşte, onun gi- bi bir şey, sorduğunuz" Bu, Özdağla Esinin sözlerinin oGürselin nazarında Komiteyi ilzam etmediğinin açıklan- masıydı. Gürsel bunları söylerken, yanına Türkeşin, hayatından hiç memnun hali yok- tu. Hele bir başka gazetecinin hür başka suali Başkanı yeni bir açıklamaya ittiğinde Kudret- ii payın yüzü daha fazla asıldı. Gazeteci de- ik — Özdağ, Atatürk inkılâplarının tamam- bri bir inkılâp olduğunu ifade etti. Bu, M.B.K.'nin görüşü müdür?' Gürsel güldü: — Şen bunu Muzaffer Özdağdan sorsan daha iyi yapmaz mısın? Herkesin bir fikfii var. Bu da, Ozdağın fikri zahir.." O basın toplantısı bir başka noktadan da- ha önem kazandı. Gazeteciler, o günler lafi çok geçen bir Kurucu Meclis konusunda bir soru yöneltmişlerdi. Soru, broşürde yazılı oolarak vardı. Gürselin buna cevabı da yazılmıştı ve cevap şöyleydi: "M.B.K. aynı zamanda bir Kurucu Meclis vazifesi görmektedir." Fakat Gürsel, sıra bu suale geldiğinde, yazılı metin- deki manayla tamamiyle çelişme teşkil eden ve ertesi gün gazetelere manşet olan bir şifahi ce- vap verdi. Dedi ki: — Bir Kurucu Meclis teşkili için iki ay- dır düşünüyor ve çalışmalar yapıyorduk. Ha- zırlıklarımız son noktaya gelmiştir. e Yakında daha etraflı bilgi vereceğim. Şimdiden şunu söyleyeyim ki kuracağımız Meclis gelecek Mec- lisin bir örneği olacaktır. Düşündüğümüz de- mokratik nizama gidişte bugünkü şartlara gö- re bir fonksiyonu bulunacaktır." Alpaslan Türkeşin yüzünde bu sefer tam bir şaşkınlık vardı. Yazılı metni, kendisi oha- zırlamıştı. Şimdi Gürsel bunun tamamiyle tersi- ni söylüyor, üstelik, Komitede kararlaştırılma- mış bir konuyu emrivaki haline getiriyordu. Gerçi böyle bir Meclis meselesi Komitede ele alınmamış değildi. Fakat bunun mahiyeti he- nüz belli olmamıştı. Türkeş ve takımı, bir Mec- lis kurulursa bunun ancak ' 'Danışma Meclisi" hüviyetini taşıması taraftarıydı. M.B.K.'nin, elindeki yetkilerden fedakârlık etmesini iste-. miyorlardı. İsmet Paşaya, Türkeşin Başbakanlık Müs- teşarlığından derhal alınacağı haberi, işte bu sırada geldi. Gürselin daha aylar evvel, Av- ni Elevli vasıtasıyla bu niyetini İsmet Paşaya bildirdiğini anlatmıştım. Bu defa gelen haberde haber gene Gürseldendi zaman da tasrih olu- nuyordu. Derhal! İsmet Paşa "derhal"in mana- sını sorduğunda şu cevabı aldı: "Eylül bitmeden". Türkeşin bir Nasır havası içinde olduğu, daha İhtilâlin başından beri farkedilmişti. A- ma Başbakanlık Müsteşarlığının önemini ve bunun, muhteris albayın eline verdiği kudreti ve imkânları Komitenin öteki üyeleri (oancak daha sonra kavramışlardı. Eylülde Türkeşin ve takımının faaliyetleri Komitenin mevcudiyeti- ni. tehlikeye düşürür bir hal almıştı. Herkes, Türkeşin ve takımının bir darbesinden korku- yordu. Başbakanlık Müsteşarlığı böyle bir em- rivaki için gayet uygundu. Komitede, Türke- şin takımı dışındaki üyeler, ilk hareket olarak Türkeşten Başbakanlık Müsteşarlığının geri alınması gerektiğinde müttefiktiler. Gerçi bu makam Albaya bir Komite kararı olarak veril- memiş, Türkeş bir bakıma, oraya kendiliğin- den gidip oturmuştu. Ama onu oradan kaldır- mak, artık Komitenin görüşmesi gereken bir meseleydi. Eylülün sonlarında bir gün konu Komiteye geldiğinde bunun konuşulacağını hem Gürsel, hem de Türkeş bilmekteydiler ve ikisi de toplantıda hazırdılar. Türkeş, bu sivil göre- vi dolayısıyla Komiteye kâfi derecede fayda sağlayamıyordu, onun için Başbakanlık Müste- şarlığını bırakması iyi olacaktı. Kurnaz Tür- keş bu masum teklifin altında yatan sebebi an- layacak kadar akıllıydı. O gün, mesele ortaya geldiğinde kalktı ve ne kadar iyi niyetli olduğunu, nasıl, gece ve gündüz çalıştığını, hiç bâr arka fikir taşımadı- ğını, sadece memlekete, vatana, Komiteye hiz- met aşkıyla dolu bulunduğunu anlattı. Fakat karşı taraf artık kül yutar olmaktan çıkmıştı ve sözle kandırılacak gibi değildi. Türkeş, Gür- selin müsteşarı değil miydi? Gürsel acaba ken- disini istiyor muydu? Gürsel hiç bir tereddüde mahal bırakmayacak tarzda Türkeşi müsteşar olarak Başbakanlıkta istemediğini bildirdi o ve bunun sebeplerini de söyledi. Hemen bütün re- simlerinde, yanında bir gölge görmekten bık- mıştı. Bu, Alpaslan Türkeşti. Herkesin, kudre- tini ve yetkilerini bilmesi iyi olacak, sanki .B.K.'nin iktidarı üzerinde bir ipoteğin bu- lunduğu hissinin dağılması fayda verecekti. Ha- yır, Gürsel Alpaslan Türkeşi Başbakanlık Müs- teşarı olarak arzulamıyordu. Bu, Kudretli Albayın suyunun kaynadığı- nın ilk kesin belirtisi oldu ve Eylülün 21'inde Türkeşin Başbakanlık Müsteşarlığından alın- ması, yerine, İçişleri Bakanlığında müsteşar ve- kili görevinde bulunan Hilmi incesulunun geti- rilmesi kararlaştırıldı. Eylülün 21'i bir Çarşam- baydı. O Çarşamba, Türkeşin bu karardan haberdar olup olmadığım bilmiyorum. Bildi- ğim, kendisinin, müsteşarlık görevini sükünet- le, hadise çıkarmaksızın bırakması için bilhas- sa Perşembe günü, başta Dündar Taşer, arka- daşları tarafından zahmetle ikna olunduğudur. Eylülün o haftasında, Ankarada, artık eller si- lah kabzasına sık sık gitmeye başlamıştı o ve 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: