24 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

24 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS la hâkim tepelerde nöbet tutuyor- lardı. Alanda ise karşılayıcıdan çok emniyet mensubu bulunduğu görü- lüyordu. Bunlar, tanımadıkları kar- şılayıcıları dikkatle inceliyor ve ba- arını, zihinlerinde yer etmiş "aca- ba?" sorusunu cevaplandırmak için göz hapsinde bulunduruyorlardı. Bu arada, ilginç bir olay daha cere- yan etti. Misafirleri getiren uçak alana gelmeden önce çevreyi şöyle bir kolaçan eden içişleri Bakanı Fa- ruk Sükan, Dışişleri Bakanlığı En- formasyon Dairesinden Kaya Tope- ri hemen oracıkta sorguya çekti. Bakan ve Toperi arasında şöyle bir amma oldu: — Kardeşim, ia dolaşanla- rın hepsi gazeteci m — Evet beyfendi. hemen hepsi EA Peki, bunlara kart Verirken hepsini tanıyor muydun?" — Hepsini tanımama imkân yok beyfendi. Ama, kart verdiklerimin hepsi gazetecidir.." "— Haa, öyle olsun da... Belli ol- maz efendim, adamın biri, çıkar, gazeteciyim diye buraya girer, bir iş açar başımıza. Om sonra, çık içinden çıkabilirsen! Fakat aynı anlarda cereyan eden bir başka olay, Sükanı kısmen haklı çıkardı. Polisler, alanın çevresinde dolaşan ve hattâ bir ara salonlara giren acaip kılıklı 8 kişiyi pek te- kin bulmamış olmalılar ki, derdest ettiler. Kimlikleri o anda kesin ola- rak tesbit edilemeyen bu "gariban"- lar, Türkistanlı olduklarını ve Sov- yet Başbakanını protesto için oraya geldiklerini söyledilerse de, bunlar- dan bazılarının "yerli malı" aşırı sağcı militanlardan oldukları orta- ya çıktı ve derhal nezarete alındılar. Misafirlerin şehre girişi sırasın- da kayda değer bir olay cereyan et- medi. Ancak biri Çankırı caddesin- deki Kıraner Özel Ticaret Okulunun penceresinden, diğeri de Kızılayda olmak üzere iki yerde, bazı gençler, ellerindeki macar bayraklarım Ko- siginin otomobilinin önüne attılar. Dışkapıdan Bakanlıklara kadar yol boyunu dolduran Patançlaçll ise sessiz ve muntazam sıralar linde, konvoyun geçişini seyrettiler. ir alkışlayanlar da oldu. Ancak, belirtmek gerekir ki, AP arının, aşırı sağcıların ' "oruç keyfi" ile savurdukları tehditleri zi- yadesiyle ciddiye alıp, yol boyuna sovyet bayraklarını astırmaması, gerek yerli ve gerekse yabana dip- lomatik çevrelerce bir "diplomatik skandal" olarak nitelendi. YURTTA OLUP BİTENLER Bu arada dikkatleri çeken bir hu- sus da, daha önce açıklandığı hal- de, Sovyet Dışişleri Bakanı Andrey Gromikonun Türkiyeye gelmemesi oldu. Dışişleri Bakanının gelişi, muhtemelen, Kıbrıs olaylarının son günlerde gösterdiği gelişme üzerine iptal edilmişti. Bu konuda ne Hari- ciyemiz, ne de Sovyetler Birliği ta- rafından resmi bir açıklama yapıldı. Geçmiş zaman olur ki.. Kosigin, şimdiye kadar Türkiyeye gelen ilk sovyet başbakanıdır. Fakat bu, Türkiye ile Sovyetler Bir- liği arasındaki ilişkilerin ancak şim- di pek yakınlaştığı demek değildir. Bu iki ülke arasındaki bağlar, İkin- ci Dünya Savaşından hemen önceki günlere kadar da çok dostçaydı. Da- ha türk bağımsızlık savaşı devam e- derken Lenin ile Mustafa Kemal a- rasında başlayan mektuplaşma, ön- ce Sovyetler Birliğinin bu savaş bo- yunca Türkiyeye yardım etmesine ondan sonra da, Türkiye Cumhuri- yeti kurulunca, iki ülke arasında sı- kı bir işbirliğinin doğmasına yol aç- mıştır. 1921 Martında Sovyetler Bir- liği ile Ankara Hükümeti arasında bugünkü türk - sovyet sınırını tes- bit eden Moskova Anlaşması imza- landığı zaman, türk bağımsızlık sa- vaşı henüz sona ermemişti. Kuzey Anti Rusyayla iyi münasebetlerin Türkiyede komünizmin ekmeğine yağ süreceği endişesi, bugün çok kimse- nin kafasında samimiyetle vardır. Gerçi bu kimseler biraz basit düşünen ve dünyadan habersiz olanlardır ve fikir, bazı maksatlarla suni şekilde propaganda e- dilmektedir ama bunun bir gerçek olduğunun da bilin- mesi lâzımdır. A.P. Grupunun içinde böyle bir takım, Kosiginin ziyaretini bile antikomünizm açısından de- ğerlendirmektedir. Halbuki komünizm başka şeydir, Rusyayla iyi münasebetler bir başka şey. Şimdiye kadar hiç bir memleket, Rusyayla münasebeti iyi olduğundan dola- yı komünizmin kucağına düşmemiştir. Hatta bunla- rın içinde, ekonomik ve sosyal durumları komünizm İçin elverişli birer vasat olduğundan dolayı komü- nistlerle en sıkı mücadeleyi yapanlar da vardır. Mısır bunlardan bir tanesidir, İran bir diğeri.. Nasıl Ame- rikayla iyi münasebetler, kendini bilen bir iktidarın idaresinde memleketi mutlaka kapitalist veya liberal yapmazsa Rusyayla karşılıklı olarak içişlere karış- mamak esası üzerine yürütülecek bir dostluk politi- kası da komünizme hiç bir avantaj taşımaz. Aksine, Rusyanın merak konusu bir komşu olmaktan çıka- rılması, komünizmin gizli cazibesini de yok eder. 24 Aralık 1966 rusluk ve antikomünizm . 'nin nüfuz sahibi kimseleri, Türkiyenin Rus- yayla münasebetlerini bir dış politika hadisesi olarak mütalea etmelidirler. Rusyayla iyi münasebet, mem- leketin Amerikayla münasebetlerini ve Batı Bloku içindeki yerini bile etkileyen bir hadisedir. (Bizim blokumuzda son yıllara kadar, belki Almanya hariç, hiç bir önemli memleketin Sovyetler Birliğiyle müna- sebetleri bizimkier kadar kötü değildi. Bundan bizim biç bir İstifademiz olmamıştır. Hatta, kuzeyde hep bir tehlikenin bulunduğu intibaı bizi bloklunuzun en uysal üyesi haline düşürmüştür. Amerikanın monolo- gunu dinleyecek yerde bizim Rusyayla bir diyalog kurmamız Ameri monologunu da bir ara diyalog haline getirmiştir. Demirel iktidarının bu yolda olum- lu adımlar atması, AP. nin bir takım komplekslerini yenmesi Türkiyenin menfaati icabıdır. Kaldı ki, Al- lah bilir ya, Rusya da iyi türk-rus münasebetlerinin şartı olarak bizim, komünistlerimizin yakasını bırak- mamızı hiç bir zaman istememiştir. Komünizme şiddette hayır. Ama, iyi türk-rus mü- nasebetlerine samimiyetle evet. Bunun ikisini birara- da yürütemeyeceğimizi sanmak, kendimizii biraz faz- la küçük görmek olur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: