24 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

24 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

rakı askeri idareyi demokratik bir rejime dön- dürmek isteyenlerin, tabii bunların başında İs- met Paganın karşısına çıkacak, daha Ekim ayında, yani İğ'lerin uzaklaştırılmalarından önce Gürselin yetkili temsilcileriyle İsmet Pa- şanın, yetkili temsilcileri arasında Gürselin ilk seçimlerden sonra Cumhurbaşkanı yapılması- nın pazarlıkları başlayacaktır. Bunların tafsi- latlı hikâyesinin sırası, bir kaç sayı sonra gele- cektir. Ama İsmet Paşa 9 Eylülde bu fikirleri söylerken bile, ihtilâlcilerin kendi "âti emniyet- leri"ni düşünmeye başladıklarını biliyordu ve konuya bunu bildiğinden dolayı dokunuyordu. Zaten C.H.P, ilk Anayasa Komisyonuna verdi- ği projede M.B.K, üyelerine Parlamentoda kay- dı hayat şartıyla yer teklif etmekle bunun adı- mını atmıştı. Şurası bir gerçektir ki ihtilâlciler Eylülde, artık Orduya dönmelerine imkân bulunmadığı- nı kesin olarak anlamışlardı. İktidarı devrettik- ten sonra ne yapacaklardı? Emekliye ayrılıp kö- şelerine mi çekileceklerdi? Bir defa, politikanın tadını almışlardı ve hepsi gençtiler. Genç ol- mayan Gürsel bile, ihtilâlin ilk günlerinde söy- lediği "Milletin bir ferdi olarak İzmirde, Karşı- yakadaki evimde hayatıma basit bir vatandaş gibi devam edeceğim” sözünü çoktan unutmuştu. Devletin başında kalmasını ihtilâlin bir emni- yeti sayıyordu ve Komitedeki çok arkadaşı da yn hissi, bilerek veya bilmeyerek paylaşıyor- u, İhtilâlciler emekliye ayrılıp köşelerine dönmeyi istemediklerine göre ne yapacaklar- dı? Eylülün başında, iki büyük temayül göze çarpıyordu, Türkeş ve arkadaşları, neticesini iktidarlarının yetkisiyle peşinen hazırlayacak- ları bir referandum yapıp asgari dört yıl mem- leketin tepesinde kalmak hevesi içindeydiler. Bu sürede, akıllarınca, memleketin ne kadar derdi varsa hepsini halledeceklerdi. Meselâ Mu- zaffer Özdağ, açık açık, Atatürk ihtilâli dahil, Türkiyede hiç bir ihtilâlin başarı kazanmadığı- nı söylüyor, ,Türkiyeyi ancak kendilerinin kur- taracağını göğsünü gere gere bildiriyordu. Tür- kiyenin bu zevat tarafından nasıl kurtarılacağı da, hani Allahtan, bunların o günkü bazı dav- ranışları, tutumları ve sözleriyle bir güzel an- laşılıyordu ki.. İkinci temayül, daha muğlâktı. Evet, Or- duya dönülemeyecekti. Demek ki, politikanın içinde kalınacaktı, Politika hayatı, demokratik bir sistemde partili hayat demek olduğuna gö- re bunun için bir parti kurmak ilk şarttı. Yal- nız, parti nasıl kurulacaktı ve kendilerinin bu- nunla ilgisi ne olacaktı? Tuhaftır, o Sonbahar- da böyle bir siyasi partiyi hem Gürsel, hem Türkeş, yani Komitenin iki kutbu müştereken istiyorlardı. Türkeş, partiyi M.B.K.'nin partisi yapacak, referandumdan sonra o, yeni idare- nin sivil desteğini teşkil edecekti. Benim kana- atini odur ki, Kudretli Albay bunu, Hitlerin Nasyonal Sosyalist partisi gibi düşünmekteydi. Gürsel ile arkadaşları aynı fikir berraklığı için- de değillerdi. Hem tarafsız bir idarenin başında, hem bir siyasi partinin saflarında olmak nasıl telif edilebilecekti? Bu takım, seçimi 29 Ekim 1961'de düşündüğüne göre kendileri o seçime bu partinin adayları olarak mı katılacaklardı? Halbuki askerdiler ve seçimlere kadar asker kalırlarsa askeri komitenin üyeliği sıfatını mu- hafaza edebileceklerdi. Her halde, "âti emniyeti" ihtilâlcilerin bi- rinci derecede akıllarında bulunan bir mese- leydi, fakat bunun hal tarzı konusunda görüş- ler berraklaşmamıştı. Ismet Paşaya Eylülün 10'unda Heybelia- daya, bir parti kurulmak istenildiği zaman ne- dense belki de imkân sahibi Kâzım Taşkente nisbeti dolayısıyla- "ilk akla gelen adam" olan Enver Adakan, eşiyle birlikte ziyarete geldi ve teşvikleri anlattı. Türkeş ve Ulay kendisinden bir partinin kurulması hazırlıklarına, çalışma- larına başlamasını istemişlerdi. Adakan henüz düşünmekteydi. Zira Komitenin bu partiyle il- gisinin ne olacağı açık değildi. — Komiteciler bir partinin peşindeler" dedi... Bir gün sonra İsmet Paşanın ziyaretçisi Kasım Giülekti. Gülek Genel Sekreterlikten çok- tan ayrılmıştı ama kendisini o tarihlerde, sanki C.H.P. içinde gerçek bir kuvvetmiş gibi satmak- ta devam ediyor, bir kısım Komitecilerle temas sürdüryor, bazı işler çeviriyordu. Onun İs- met Paşaya teklifi başkaydı, Diyordu ki; Ko- miteciler bir parti kurmasınlar, onları biz par- tiye, Ç.H.P.'ye alalım, siyasi hayatlarına bizim aramızda, C.H.P.'li olarak devam etsinler! Bir hafta sonra ise Heybeliadadaki evde Şahap Gürler vardı. Cemal Gürsel ile, Alpas- lan Türkeş ile, Selim Sarper ile konuşmuştu. İntibaı, Komitenin manevi himayesinde bir par- tinin kurulması arzusunun havada bulunduğu idi, fakat o da müşahede etmişti ki bunun şek- li henüz kafalarda kesin çizgilerle belirmemiş- tir. Gürler gittikten sonra İsmet Paşa: "— Bütün bunların temelinde, âti emniye- ti yatıyor. Her ihtilâlci, ilk günlerin ateşi ge- çince gece gündüz sadece bunu düşünür. Bunu tabii karşılamak ve buna bir hal çaresi bulmak lâzımdır.." dedi. İhtilâle yön veren konuşmasında bu bahsi ortaya atmış olmasından dolayı memnundu. Böylece, gerçekci bir görüşün İsmet Paşaya hâkim olduğu ihtilâlciler tarafından farkedili- yordu. Ama, "âti emniyeti"ni, "memleketin sa- adeti" kisvesi altında ancak kendi iktidarları- 17

Bu sayıdan diğer sayfalar: