25 Şubat 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

25 Şubat 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS rat yapıyorlardı.. Bu arada, Demire- lin hanımı kendi tarafında bulunan Cumhurbaşkanı ve oradaki protokol erkânının yakasına rozet taktı. Sa- lon "Paşaya da, Paşaya da" diye in- ledi. Fakat bir anlık tereddüt geçi- ren Nazmiye Demirel o tarafa git- medi. Bunun üzerine bir genç kız atıldı, İnönünün yanına ilerledi ve aynı rozeti onun yakasına taktı. Sa- lonun heyecanı böyle olaylarla art- tıkça arttı ve gecenin tonunda De- mirelin etrafına toplananlar İnönü için tezahürat yaptılar.. Meydana gelen olaydan memnun olmayanlar, salondan çıkarken "Bir deli, bir kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramaz" diyorlardı. "Deli" diye anılan, İnönüyü kaldırmağa te- şebbüs eden Halkevi "görevlisi" idi. -Bu delikanlının Banguoğlunun ya- kım olduğu ifade edildi-. Fakat ha- reket geri tepmiş, üstelik Türkiye- nin yaşadığı bütün kritik devreler- de olduğu gibi, şu sırada da İnönü etrafında bir kenetlenmenin başla- Mn göstermişti.. Tecrübe ile bili- n, böyle zamanlarda İnönüye yö- LE, her haksız hareketin kenet- lenmeği ohızlandırdığı ve harekete tevessül edeni daha da müşkil du- ruma ittiğidir. Şimdi, genç Demirel bu olgunlu- ğu başarıyla ve samimiyetle göste- rirken, bu talihsiz rolü benimseyen Feyzioğlu ve arkadaşları baltalama ve sabotaj hareketlerine hızlanarak devam etmektedirler. Bütçe görüş- melerinde izledikleri tutum niyet ve politikalarını hiç bir tereddüt ve te- vile imkân bırakmıyacak derecede açık hale koymuştur. Çerkez Ethemin son numaraları eçen hafta İnönünün CHP G pu adına yaptığı konuşmadan sonra, Reşit Ülkerin temin ettiği söz sırasından yararlanan Feyzioğlu Grup adına kürsüye çıktı. CHP için- de yaratmağa teşebbüs ettiği orta- nın solunda olmayan "ikinci parti "- nin görüşlerini dile getirdi.. Bu dav- ranış Küçük Kurultaydan sonra bir süre pasif davranan isyancıların, harekete, aynı, hattâ daha sert dav- ranışlarla devama karar verdikleri- ni ortaya koyuyordu. Küçük Kurul- tayla Bütçenin Millet Meclisindeki görüşülmesi arasında geçen safhada bazı tereddütler geçirilmişti. Hattâ Sekizlerden bazıları, meselâ Turan Şahin, bir ara istifa niyetlerini bile aklından geçirmiş, fakat "Hayır, ha- YURTTA OLUP BİTENLER yır! Onlar, gidecek, siz kalacaksınız" diye moral takviyesi görmüştü. Böylece kendilerini "kalıcı", mü- cadele ettikleri ortanın solu hareke- tini ve İnönüyü "gidici" olarak gör- meye başlayanlar pervasızlığı arttır- dılar. Bütçenin Millet Meclisindeki görüşülmesinde CHP Grupu adına konuşacak olanlar bu hava içinde tesbit edildi. 1967 Bütçe görüşme- lerinde (CHP'yi temsil edecekler şunlardı: Turhan Feyzioğlu, Fethi Alacalı, Zarife Koçak, Adil Toközlü, Salih Yıldız, Ahmet Üstün, Coşkun Kırca, Süreyya Koç, Arif Ertunga, Mustafa Uyar, Ali Cüceoğlu, İlyas Kılıç, Ali Rıza Uzuner, Selçuk Ça- kıroğlu, İhsan Kabadayı, M. Kemal Çilesiz, Atıf Şohoğlu, Metin Cizreli, Reşit Ülker, Turan Şahin, Mehmet Yüceler, Niyazi Özgüç, Sadık Kut- lay, Bekir ünay, Nermin Nefiçi, Selâhattin Kılıç, Fenni Nihat Erim ile Şeref Bakşık, lütfen listeye alınmışlardı.. 33 sözcüden 24'ü son güven oyunda Feyzioğlunu destekliyenlerdendi. Bu arada ilginç görevlendirilmeler oldu. İthalât ve ihracat uzmanı Arif Ertungaya, Le- bit Yurdoğluna inat diye Köy İşleri, Ormancı Ali Rıza Uzunere Diyanet, Hani, para bulmak kolaydı? Bugün Türkiyede "Süleyman Demirel" denilince ha- tıra bir politikacı gelmektedir ki bu zat, hem de Mecliste, 100 milyar liradan bahsedildiğinde hiç fü- tUTSUZ "Para mı? Para bulmak kolay!" diye atmış, fakat iktidarının ikinci yılını . doldurmadan halkın bütün ihtiyaç maddelerinin fiyatını arttırmış, hazine- sinin deliğini ancak öyle daraltabilmiştir. Bu iktida- rın önümüzdeki senelerinde Türkiyeyi nelerin bekledi- gi herkesin meçhulüdür Acaba başka halkların uzun mücadeleler, ıstırap, fedakârlık, gözyaşı, hattâ kan pahasına elde ettiği akların bizde çok kolay verilmiş olmasından mıdır ki, biz bunların kıymetini takdir edemiyoruz? Kaderi- mizi, bir kaç ciddiyetsiz söz ve tutulması imkânsız vaad karşılığında kolaylıkla ehilsiz ellere bırakabili- yoruz ve sonra o ellerin sahipleri gözlerimizin içine baka baka bizi aldattıklarında melül melül boynu- muzu bükmektan başka şey yapamıyoruz. Çalışmak- tan, fedakârlıktan öylesine kaçmıyoruz ki bir gün bir başka politikacı çıkıp da "Ben sizi a zen- gin edeceğim, siz oyunuzu bana verin, üst tarafına ka- rışmayın" dese, korkulur ki o da iktidara gelebile- cektir. Hiç kimsenin elinde, dokununca sihirli mucizeler 25 Şubat 1967 yaratan bir değnek yoktur. Ama memleketlerin kal- kınmasını sağlayabilen ve sağlayamayan usuller var- dır. A.P. Genel Başkam Demirel Türkiyenin heba e- dilmiş en güzel on yılım bir "itilâ devri" diye nite- lerken belki de asıl hevesini ve elinden gelebilecek işi ifade etmiştir. Türkiyede gerçek mucize, kurtuluşu- muzla İkinci Dünya Harbi arasında geçen yıllarda ol- muştur. O yıllar, hiç bir şeyi olmayan, üstelik harap ve yakılmış, yıkılmış bir memlekette bir enfrastrük- türün sadece o haysiyetli milletin kendi kaynaklarıy- la kurulduğu devredir. D.P. İktidarı bunun süper strüktürünü bina etmek için bütün maddi imkânları devraldığı devletin hazinesinde ve onun itibarıyla dış hibelerde bulmuş, fakat güzelim memleketi sekiz se- nenin sonunda, resmen bir beynelmilel ameliyat ma- sasına yatırmıştır. Bu mu, itilâ devri? İnsan bir yıl evvel "100 milyar lira mı? Para mı, o? Para bulmak kolay!." diye bağırır, bir yıl sonra şe- kerden elli kuruş, benzinden on kuruş diye halkın cebine elini sokmaktan çekinmez ve buna 'politika sanatı" derse, evet, onun anladığı itilâ devri, elbette ki bundan başka bir şey olamaz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: