Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Ünal Dirik, Ahmet Hoşgül ve Faruk Gezgin, komiser Selli'den davacı oldular EMNİYET / GARİP BİR GÖZALTI Evde müzik dinleme suçu Denizli'nin Çal ilçesinde gece yüksek sesle müzik dinlemekle suçlanan altı kişiden ikisi, karakolda dayak yedikleri iddiasıyla savcılığa başvurdular. 6 6©7 ürüyün! Karakola gidiyo- Tehdit edici bir ses tonuyla ken- dilerine yöneltilen bu hiç ummadık- ları “çağrı”” karşısında hepsi de do- nup kalmıştı. Oysa her şey ne gü- zel, ne neşeli başlamıştı akşam sa- atlerinde. Önce, 40 kişilik görkemli bir yemek masasının etrafına top- lanmışlardı. Kolay değildi, Deniz- li'nin Çal ilçesinde diş hekimliği ya- pan arkadaşları Dr. Şevki Tuzcu'- yu askere uğurluyorlardı ve ilçenin ılerı gelenlerinin tümünü görmek yemekte. Ünal Dirik ve tavuk tüccarı Ali Gökçe bir kenarda toplu bir şekil- de oturuyorlar ve koyulaşan soh- betlerini yemekten sonraya taşıma- yı düşünüyorlardı. Kısa süre sonra arkadaşları Ali Gökçe'nin evine git- tiler ve sohbeti koyulaştırdılar. An- cak sofrayı daha yeni kurmuşlardı ki, içlerinden biri ne büyük bir suç işlediğinin farkında olmaksızın tey- be bir kaset koyuyor ve müzik baş- lıyordu. Ama bu durum fazla sür- meyecek, müzik gürültülü bir kapı sesiyle kesilecekti. Kapıyı açanlar, Çal Emniyeti'nin bir Av. Ahmet Hoşgül,| HukumeıT_abı- bi Mehmet Yerebakan, Veteriner Hekim Faruk Gezgin, kırtasiyeci 20 NOKTA 16 AĞUSTOS 1987 numaralı adamı Başkomiser İbra- him Selli'yi görüyor ve yazının ba- şındaki gibi, emirle karışık bir “davet”” alıyorlardı. Suçları, gece- nin 01.30'unda teyplerinin sesini, başkalarını rahatsız edecek kadar açmaktı. Nokta olayın bundan son- raki sürecini bizzat geceyi yaşayan- ların ağzından dinledi. Hayrola, suç mu işledik? Kara- kola davet edilenler arasında bulu- ri giriyorsunuz?”” sorusunu yönel- tiyordu. Polisler bunun üzerine evi terk ediyorlar, ama çok geçmeden İbrahim Selli, elinde sözü edilen arama izniyle geliyor ve bu kez ka- pıyı vurma zahmetine bile girmeden doğrudan içeri giriyordu. İzni ince- leyip yasal olduğunu gören Ahmet Hoşgül “buyurun arayın”” demiş, ancak başkomiser arama yapmaya- caklarını belirterek, onları götür- mek konusundaki istemini yinele- mişti. Yapacak bir şey kalmaması üzerine 6 arkadaş önde, komiser ve iki polis arkada hep birlikte kara- kolun yolunu tuttular. *“Kişisel ve kasıtlı.? Kanunda ön ödemeye tabi bir kabahat olan ve cezası 1500 lira olarak belirlenen bir suç için, üstelik ortada şikâyetçi de yokken, bu vazife aşkı nedendi? Nitekim gecenin polis memuru Ramazan Arıcan üzerime yürüyüp “ulan it herif” di- yerek bana vurmaya başladı. Yü- züm onlara dönüktü ve bir kolum- dan da komiser tutuyordu. Bu sı- rada diğer polis memuru Salih Ge- yikli gelerek o da vurmaya başladı. Yere düştüm.” Dayaktan sonra Hoşgül'ün doktora sevk edilme is- teği Başkomiser Selli tarafından reddediliyordu. Dayak yiyenlerden bir diğeri 52 yaşındaki Ünal Dirik de olayı şöy- le anlatıyordu: “Yorgunluktan bit- kin haldeydim. Kanapede oturur- ken, polis Salih Geyikli “sen bura- da nasıl oturursun deyyus, burası ahır mı?” diyerek tek- me-tokat saldırdı. Da- yak yedikten sonra ka- rakollarda devlet gü- Faruk Gezgin “Evde fazla gürültü yoktu. Komiser arama iznini ne ge- rekçeyle almış bilmiyoruz. Ama böyle bir şey olsa bile gelip, “evden müzik sesi fazla geliyor, çevreyi ra- hatsız ediyorsunuz, gürültüyü azaltın deseydi, biz de kendisinden özür diler, hatta aramıza davet ederdik” diyordu. Gerçekten de Başkomiser Selli, uyarmaya gerek görmeden altı kişiyi illa karakola götürmekte direnmişti. Ahmet Hoşgül, bunu komiserin kasıtlı davranışı olarak niteliyor ve “*20 gün kadar önce başkomiser, Hükü- met Tabibi arkadaşım Mehmet Ye- rebatan'a müracaat edip, ke ne on günlük rapor vermesin nan Denizli Barosu a Ahmet Hoşgül, olay gecesinin baş- langıcını şöyle anlatıyordu: ““Eve girmemizden 20 dakika kadar son- ra kapı çalındı. Açtık. Çal Emniyet Amirliği'nde görevli Başkomiser İbrahim Selli ve iki polis, doğrudan evin içine girip, yanımıza geldiler. Komiser “yürüyün karakola gidiyoruz' dedi. Bunun üzerine ben *hayrola bir suç mu işledik?” diye sordum. Yüksek sesle müzik dinle- diğimizi ve halkı rahatsız ettiğimi- zi söylediler. Hakkımızda şikâyet- çi olan bulunup bulunmadığını sor- duğumda, başkomiser “hayır şikâ- yetçi yok. Bizzat ben şikâyetçiyim ve sizi götüreceğim' dedi.” Komiser sizi götüreceğim diyor, başka bir şey demiyordu. Ama ne miş. Ark böyle bir rapor veremeyeceğini söylemesi üzerine de, “Demek vermiyorsunuz. Bir gün benim de yapacaklarım olur” diyerek ordan ayrılmış” diyorlar. Karakolda dayak var. Karakola gelindiğinde, Ahmet Hoşgül'ün dı- şındakilerin üstleri aranacak, alkol muayenesi için doktora sevk edile- cekleri bildiriliyordu. Komiser Selli, Hoşgül'le ilgili işlem yapmamasının gerekçesi olarak da “Bunu bilme- yecek kadar enayi miyiz, sen Hâ- kimler ve Savcılar Kanunu'na tabisin” diyor, ancak bu kanuna tabi olmanın sadece avukatlık gö- reviyle ilgili suçlarda geçerli oldu- ğunu bilmiyordu. Bu arada taraf- lar arasındaki tartışma büyümüştü. Arkadaşı Ünal Dirik'in bir polis ta- rafından gören Av. de olsa bir avukat vardı Konuşma sırasında Ahmet Hoşgül kendisine, buranın bir lokanta ya da kahvehane olmadığını hatırlatı- yor ve ““arama izniniz var mı ki içe- Hoşgül, olaya müdahale etmek is- tiyor, ancak bu kendisinin de aynı akıbete uğramasıyla sonuçlanıyor- du: “Ben müdahale etmek isterken gördüm.” Karakolda geçirdikleri gecenin sa- bahında 6 arkadaştan Hoşgül ve Dirik, mu- ayene için doktora çı- kıyorlar ve **7 günde iyileşir, iki gün çalı- şamaz” şeklinde ra- por alıyorlardı. Baş- komiser Selli ise, ra- porda sözü edilen darp izlerini “hava çok sı- caktı, çok da içkiliydi- ler, ondan olmalı” di- ye açıklıyordu. Gece- nin kalan mı için söyledikleri ise şöyley- di: “2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyetle- ri Kanunu'nun 14. maddesine göre, poli- sin gürültüyü önleme yetkisi vardır. Önce ikaz edilir, dinlenmez- se TCK'nun 546. mad- desine göre işlem ya- göndererek olayı soruşturmaya başladı. Bu arada SHP Denizli Mil- letvekili Halil İbrahim Şahin de biz- zat olay yerine gelerek bir rapor tanzim ediyor ve adı geçen başko- miserle polis memurları hakkında İçişleri Bakanlığı'na soruşturma önergesi veriyordu. Çal Cumhuri- yet Savcılığıda olayla ilgili bir so- Tuşturma başlatıyordu. Bütün bu gelişmelere karşın Av. Hoşgül, olay çözülene kadar işin peşini bırakmayacaklarını “Gere- kirse Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Komisyonu'na kadar gide- ceğiz. Türkiye'de devletin en büyük makamlarını işgal edenler, her gün pılir. Gürültüyü duy- Başkomiser İbrahim Selli, dayak İzleri için, 'Hava çok duk, müdahale ettik. Yetkilerimiz çerçe- vesinde idari ve adli yönden tahki- kata geçtik.” sıcaktı, ondan olmalı” diyor! verdikleri demeçlerle işkence yapıl- madığını, karakollarda adam dö- Savcılık ve sonrası. K: savcılığa sevk edilen altı arkadaş, burada kamu huzurunu bozmak suçunu kabul etmiyor ve 1500 lira ceza ödemeyi reddediyorlardı. Ta- lepleri yargılanmaktı. Ayrıca Hoş- gül ve Dirik, Çal Cumhuriyet Sav- cılığı'na dilekçeyle başvurarak po- lisler ve başkomiser hakkında şikâ- yette bulundular. Olay kısa zaman- da duyuldu, ertesi gün Denizli Em- niyet Müdürlüğü, Çal'a bir müdür tüm dünyaya ilan ederlerken, ben ger- çeğin böyle olmadığını bizzat yaşa- yarak görmüş bulunuyorum ve bir hukukçu olarak bundan utanç du- yuyorum. Bir insan olarak da ben- de kapanması mümkün olmayan manevi yaralar açtı. Olayın tek te- sellisi bu memlekette bağımsız savcı ve hâkimlerin bulunmasıdır,” di- yordu. Ahmet KÖKÇÜ NOKTA 16 AĞUSTOS 1987 21