16 Ağustos 1987 Tarihli Nokta Dergisi Sayfa 7

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Davaları Anadolu'daki DOM'lerde görülen sanıkların büyük çoğunluğu resimdeki yargılama “şansından” yoksun ADALET / YARGIÇSIZ MAHKEMELER DGM'Ier çıkmazda Üç büyük kent dışındaki Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin çoğunluğu yargıç yokluğundan çalışamaz durumda. Zamanında yargılanamayan binlerce sanık ise, “zorunlu tutuklu” olarak yargıç önüne çıkacakları günü bekliyor. ransız rehber Michel Cerami- F no, yine Fransızlardan oluşan bir turist grubunu gezdirirken, “milli duyguları zayıflatıcı”” propa- ganda yapmaktan Diyarbakır Dev- let Güvenlik sız bir mahkeme de doğal ki, düşü- nülemezdi.. Sanık avukatı Turgut Kazan du- rumu Ceramino'ya anlatmakta çektiği sıkıntıyı, sonradan Nokta' tutuklanmıştı. Duruşmanın yapıla- cağı 28 Temmuz 1987 gününe ge- lindiğinde sanık, avukatı ve sanığın ailesi duruşma salonunda yerlerini alacak, ancak kısa bir süre sonra mahkeme heyetinin olmadığı ve du- Tuşmanın bir ay sonraya ertelendi- ği öğrenilecekti... Sanık Ceramino ve ailesi kendi ülkelerinde asla kar- şılaşamayacakları böylesi bir geliş- meyi şaşkınlık ve tepkiyle karşıla- yacak, ancak az sonra tepkinin, so- nucu değiştirmeye bir yararı olma- yacağını anlayacaklardı. DGM'de yargıç yoktu, ve yargıç- 12 NOKTA 16 AĞUSTOS 1987 ya şöyle bu durumu anlatuğım zaman hiç- bir biçimde anlayamadıklarına ta- nık oldum. Çünkü yargı yerinin böylesine kilitlenip kalması görül- memiş bir örnektir. Tabii bir Fran- sız bunu kesinlikle anlayamaz. Bir mahkeme yasayla kurulmuşsa ve fi- ilen çalışamıyorsa bunu anlamak mümkün değildir. O yüzden anla- tabildiğimi sanmıyorum...” Avukat Turgut Kazan'ın da vur- guladığı gibi, “Vatandaş hem tu- tuklanıyor, hem de mahkemesiz ka- liyor”'du. 1982 Anayasası uyarınca yaklaşık üç yıl önce sekiz ilde ku- rulan DGM'lerin büyük bir çoğun- luğu kilitlenip kalmıştı. Ama yar- giç yokluğundan, ama dava çoklu- ğundan; DGM'ler her geçen gün bi- raz daha tökezliyor ve bu durum sayıları binlerle ifade edilebilecek tutuklulara “elde olmayan nedenlerle”' özgürlüklerinin engel- lenmesi şeklinde yansıyordu. Kilit- lenmenin özellikle ağır bastığı Di- yarbakır DGM'de 75, Erzincan DGM'de 60, Konya DGM'de 20 dava dosyası olduğu ve bu davala- rın azımsanmayacak bir bölümü- nün de yüzlerce sanıklı dosyalardan oluştuğu düşünülürse, sorunun bü- yüklüğü açık seçik ortaya çıkıyor- du. Hâkim 1.sınıf olursa. Ancak DGM'nin çalışmaya başlaması ye- ni sorunları gündeme getirecek. Öncelikle Doğu ve Güneydoğu il- lerinde ilk elden askeri hâkim sıkın- tısı baş gösterecekti.Çünkü Anaya- sa'nın 143.maddesinin 4.fıkrasına göre kurulan DGM'lere ancak bi- rinci sınıf askeri hâkim atanabile cekti. Oysa birinci sınıf askeri hâ- kim sayısı Türkiye'de sınırlı ve bel- liydi. Bu hâkimler “Şark”a gitme- yi de pek istemiyorlardı. Diyarbakır DGM Savcı Yardım- cısı Kemal Ayhan ise, Diyarbakır” da geçen yıl 7-8 ay mahkeme heye- ti oluşamadığını belirterek şöyle di- yordu: “Tabi genelde askeri hâkim eksikliği var. Bu nedenle bütün DGM'lerde aynı sıkıntı yaşanıyor.” Avukat Turgut Kazan ise daha başından işe yanlış yaklaşıldığını, *“&ısrar ve inatla” kurulmaya çalışıl- dığı için büyük yanlışlar yapıldığı- nı belirterek şöyle diyordu “Bu du- rumdaki askeri yargıçların emekli- lik sürelerini de doldurmuş olacak- ları düşünülürse, bunların tayin edildikleri uzak illere gitmeyecekleri bellidir. Nitekim bugüne kadar bu- nun bir çok örneği yaşanmıştır. Gü- neydoğu illerindeki mahkemeye ta- yin edilen bir deniz albay, Kayseri DGM'ye tayin edilen bir hava hâ- kim albay istifa etmişlerdir. Bu ne- denle uzak illerde sorun yaşanmak- tadır. Özellikle Diyarbakır DGM'de, bir ölçüde Malatya DGM'de ve Konya DGM'de bu olay yaşanmaktadır.”” Mağdur, tutuklü. Amacı“hızlı so- nuç almak”' olan DGM'lerde du- ruşma günleri gelip çattığında, yüz- lerce tutuklu, mahkeme heyetini bekliyor, ancak heyetin oluşamaya- cağı anlaşılınca, dava bir başka gü- e “talik” edilerek tutuklular ge- risingeri hapishaneye yollanıyordu. Bu durum sanıklar ve avukatları ta- rafından tepkiyle karşı[anacak an- cak sonuçta çaresiz ““haksız ceza'- ya boyun eğilecekti. Avukat Tur- gut Kazan bu durumun kabul edi- lemeyeceğini dile getiriyor ve “Mahkeme kadro olarak vardır, fakat fiilen çalışamamaktadır. Kad- ro olarak var olduğu için de bir baş- ka seçenek söz konusu değildir. Böyle olunca bir defa gerçeğin or- taya çıkması ve yargılamanın ta- mamlanması gecikmekte, tutuklu sanık büyük mağduriyete düşmek- tedir ” diyordu. Aynı konuda Diyarbakır DGM Savcı Yardımcısı Kemal Ayhan ise şöyle diyordu; “Bizdeki dosyaların yüzde 95'i tutuklu dosyasıdır. Gerçi bizde duruşma araları çok kısa olu- yor, ama buna rağmen bir iki celse duruşmanın ertelenmesi demek sa- nık yönünden tabii zor. En azından beraat edecek sanık olabilir, delil durumuna göre tahliye edilecek sa- nık olabilir. Tabii duruşmanın bir an önce bitirilmesi,haliyle sanık yö- nünden faydalı olacaktır. Beraat da olsa, ceza da olsa faydalı olacak- tır.” *“Anayasa delinmez''mi? Bütün DGM'lerde aynı sıkıntı yaşanıyor. Ancak çözüm gelip Anayasa deği- şikliğinde düğümleniyordu. Turgut Kazan bu konuda iki yol olduğunu söylüyor: “Birincisi, Anayasa'nın 143.maddesinin değiştirilmesidir. Ancak DGM gibi, bu kadar ayrın- tılı ve kararlı bir biçimde düzenlen- miş bir maddeyi değiştirmek istemi- yorlar. Geriye ikinci çözüm kalıyor. Bu da askeri yargıçlarla ilgili yasa- da birinci sınıf askeri hâkimin ta- İstanbul DGM Başkanı Süheyi Deliorman nımını — değiştirmektir. Ancak an- ladığım kadarıyla, bu değişiklik önerisini de Genelkurmay kabul et- miyor. Sonuçta kilitlenme oluyor.” Aynı konuda Diyarbakır DGM Savcı Yardımcısı Kemal Ayhan ise şöyle diyordu: “Anayasaya konu- lan bir maddeyi değiştirmek çok zor. Birinci sınıf hâkim bulundurul- ması şartını aşağı indirmek ise di- ğer rütbeliler arasında farklılıklar yaratıyor, ikisi de zor bir bakı- ma...” Evet DGM'ler onca tartışmalar- dan sonra, onca karşı kampanya- lardan sonra 12 Eylül'ün gelmesiyle birlikte rahatça kuruluyor, üzerin- den üç yıl gibi kısa bir süre geçme- den de kilitlenip kalıyordu. İstan- bul DGM Başkanı Süheyl Delior- man'a göre ise sorunlar sadece bi- rinci sınıf hâkimlerin yokluğu ile bitmiyordu. Daha birçok sorun vardı. Süheyl Deliorman, ““Bakın İstanbul'da, bizim hâkim sorunu- muz yok, ama bizim işimiz de bir mahkemenin kaldıracağı iş hacmi- nin üstüne çıktı ve daha da çıkacak. Bizim davaların bir özelliği de sa- nıkların çok olmasıdır. Bu nedenle yargılama zor oluyor. Buradan ha- reketle yakında yeni bir mahkeme açmak için Bakanlığa müracaat edeceğiz, yahutta başka bir tedbir alacağız. Ayrıca solcu geliyor, sen *Faşistsin” — diyor, sağcı geliyor, “Sen solcusun” diyor. Yani bu ka- dar riskli bir işi yapan bir kimseye azıcık iltifat etmek gerekir. Adam kalkıp Erzincan'a Malatya'ya gidi- yor normal bir hâkimden hiçbir farkı yok. O zaman neden gitsin. Yani cazip hale getirmek gerekir.” Konya DGM Savcısı Turgay Ba- bacan da zaman zaman sıkıntı çek- tiklerini ancak bu sıkıntıların ken- dilerine özgü olmadığını, birçok DGM'de de aynı zorlukların, ya- şandığını dile getiriyordu. Sorun sonunda gelip Anayasa'ya dayan- dığın için de çözüm önerileri hava- da kalıyor, sıkıntıların, bu nedenle uzun süre devam edeceği anlaşılı- yordu. DGM'ler her şeye rağmen kurulmuş, ama bir yandan hâkim sıkıntısı, diğer yandan biriken dos- yalar nedeniyle bir açmaza girece- ği hiç hesaplanmamıştı. İşte bu ve benzeri nedenlerle olacak, İstanbul DGM başkanı Süheyl Deliorman “Aslında DGM'ler lazım mıydı de- ğil miydi? Bu da bir tartışma konu- su...” diyerek yeni bir tartışmanın kapısını aralıyordu. Mahmut ÖVÜR NOKTA 16 AĞUSTOS 1987 13

Bu sayıdan diğer sayfalar: