9 Temmuz 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

9 Temmuz 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

miyor ama, Japonya gene de Çinde, Birinci Dünya Harbi yıllarında bir çok hakkı, tâvizi ele geçiriyor. Harp, beyazları Uzak Doğudan sadece si- yasi sahada uzaklaştırmış değildir. Japonya için asıl fırsat, bütün Asyanın japon malları- na muhtaç hale gelmesidir. İngilterenin iplik sanayii ve Avrupanın fabrikaları çalışmaz du- rumdadır. Beyazların gayretleri, (o birbirlerini savaş sahasında yenmeye çevrilmiştir. o Onun dışında hedef yoktur. Japonya bir yandan İtti- fak Devletlerinin hukuken" vuruşan bir müttefi- kidir, yani onların kampındadır, onlar Japon- yaya ses çıkarmamaktadırlar; diğer taraftan fülen savaşmayan, yani bir savaş endüstrisine lüzum hissetmeyen Japonya Asyanın ihtiyaç maddelerini istihsale vargücüyle kendini ver- miştir ve artık bir de tecrübenin sahibi olan japon iş adamları bütün Uzak Doğuyu hâkimi- yetleri altına almışlardır. Birinci Dünya Harbi, Uzak Doğudaki "avrupalı tekeli"nin sona er- diği devredir. Harpten sonra, bilhassa yenik avrupalıların yerini japonlar alacak, maliyet itibariyle çok avantajlı olan japon malları ga- lip avrupalıların mallarıyla da rekabete girişe- cektir. Dünya kadar millete felaket, kan, göz- yaşı ve ıstırap getiren, onları memleket olarak perişan eden büyük savaş Japonya için bir baş- ka Kamikaze, İlâhi Rüzgâr olacaktır. Jeopolitik, burada bir defa daha, milletlerin kaderindeki rolünü gösteriyor. Gene Türkiyey- le bir kıyaslama yapılacak olursa Japonyanın gerçekleştirdiği mucizevi kalkınmadaki bu çe- şit "İlâhi Rüzgârlar'ın rolü daha iyi belirir. Japonya 1920'lerde bütün olgun armutları sa- dece ağızını açmak suretiyle toplarken Türki- ye bir ölüm kalım savaşının içindedir. . Daha önceleri ise, ruslarla ne zaman tutuşulsa Tür- kiye, büyük rus gücünü hep, tam tepesinde his- setmiştir. Ama daha sonra Türkiye bir barış devresi- nin içine girecek, Japonyanın üzerinde atom bombaları korkunç mantarlarını yükseltirken türkler, bütün sıkıntılarına rağmen altın ve dö- viz biriktirmek imkânına kavuşacaklardır. Bu- na, 1950'lere gelinirken başka döviz çeşmeleri katılacaktır. Buna rağmen Türkiye hiç bir za- man Japonya olamayacaktır. Bu da, madalyo- nun öteki yüzü ve bir geminin sadece "İlâhi Rüzgâr" ile yürümeyeceğinin delili. Arı gibi çalışan japonlar ve taktiğini zemine ve zamana göre tesbit etmekle beraber bir stratejiye, bir makro hedefe daima sahip idareci zümre: Bu, Japonyada. Akdeniz ikliminin çalışmakla başı hoş olmayan, müslümanlığın tevekkülünü buna eklemiş türkler ve şekil reformunu ekonomiyle desteklemede âciz kalmış idareci zümre: Bu, Türkiyede. Birinci Dünya Harbinin nimetleri ve tesiri 26 artık denenmiş liberal cereyan 1920'lerden iti- baren Japonyaya, on yıl boyunca yeni bir hava getirmiş. Bu havayı, İkinci Dünya Harbinden sonra Almanyada esen havaya benzetmek ka- bil. Moda telakki, hürriyet ni. ve serbest tartışma usullerinin üstünlüğüdür. Harbi, en liberal devletler en otoriter sistemlere karşı kazanmamışlar mıdır? Demokratik Amerika, demokratik İngiltere, demokratik Fransa des- potların idaresindeki Almanyayı, o Avusturya- yı, Osmanlı İmparatorluğunu dize getirmişler- dir ve bu arada başka bir despotluk idaresi, Çarlık Rusya çökmüştür. Bunun, Japonyadaki siyaset hayatı üzerinde tesir yapmaması im- kansızdır. Zira, arada, Japonyada bir aydın genç nesil yetişmiştir, bu nesil dış âlemi bil- mektedir, onunla temas halindedir, yeni alış- kanlıklar edinmiştir ve memlekete gelen refah bazı baskı grupları doğurmuştur. Buna muka- bil, 1853 Japonyasından 1920'ler Japonyasını yaratmış olan nesil, samuraylar nesli artık or- tadan çekilmekte, temsilcileri teker teker sön- mekte, onların kurdukları sistem onlarsız iş- lemeye başlamaktadır. Siyasi hayatın esasını partilerin teşkil ettiği sistem onların eseridir. Onlar işbaşındayken bu partiler, o şahısların etrafında doğmuş, gelişmiş, onların şahısları partilere güç vermiştir. Hatta mana vermiştir. Ama sistem yürüyünce tabii neticeler gecikme- miştir. Partilerde, partilerin adamı olarak yeni simalar sivrilmiş, idare mekanizmasını onlar ele geçirmişlerdir. 1920'ler Japonyada "adam- ların partisi"nin yerini, "partilerin adamları"- nın aldığı devredir. Ta uzun yüzyılların gerisin- den itibaren Başbakanlık bir oligarşinin hak- kı sayılmışken, 1920'lerde. "halktan bir adam" gücünü sadece partisinden alarak bu makama oturmuştur. Japonyanın ilk profesyonel politi- kacı Başbakanı, 1918'de hükümetini kuran Ha- radır. Bu yıllar, japon siyaset hayatında başka gelişmeler olmaktadır. Oy sahibi sayılmak için ödemek gereken asgari vergi, artık topu topu üç yendir. Böylece birbuçuk milyonluk bir kütle- nin japon siyaset hayatında sözü vardır ve bu- nun esasını bir orta sınıf teşkil etmektedir. Burjuva idaresi, tıpkı bir kaç yüzyıl önceki Av- rupada olduğu gibi aristokrasi idaresini (o Ja- ponyada takip etmektedir. İktidarlar bu sını- fin menfaatlerini gözetmek zorundadırlar. Bir- kaç sene içinde seçmen miktarı bir misli artıp üç milyona çıkacak, 1930'lardan önce,de Di- yet, bütün japon erkeklerine oy hakkı tanıya- rak bunu 14 milyona yükseltecektir. Artık Di- yet japon siyaset hayatının temelidir ve her şey, Diyetteki kuvvetlerle orantılı olarak yapıla- caktır. Hükümetler Diyette kurulup düşürüle- cek, politika Diyette tesbit olunacak, partiler asıl gücü teşkil edeceklerdir. 1920 ile 1930 ara-

Bu sayıdan diğer sayfalar: