9 Temmuz 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

9 Temmuz 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yorlar ve Çini oradan kovup bir kukla devlet kuruyorlar: Mançukuo. Fetih o kadar kolay ve çabuk oluyor ki, kimse Orduyu, itaatsizliğin- den dolayı kınayamıyor. Japonyanın elinin al- tında, havadan kazanılmış, 30 milyon nüfuslu bir pazar vardır. Zaibatsular da pek memnun- durlar. Bu yüzden, Orduya karşı methiye yük- seltmekte Japonyada herkes yarış halindedir. Ordunun en fanatik unsurları bu hava için- de bir adım daha ilerlemekte mahzur görmü- yorlar. Ordu, Hükümete boş vermiştir ama, Hü- kümet hâlâ bir parlamento hükümetidir. Halbu- ki Ordu, asıl, bu tarz hükümeti istememekte- dir. Bundan dolayı da, Parlamentonun ve onun hükümetinin itibarını sarsmak için ne lazımsa o yapılmakta, her skandal büyütülerek millete duyurulmakta, bilhassa mali rezaletler reklam edilmektedir. Hani, "demokratik sistem"in de o sahada esirgediği bir yardım yoktur ya!. Mançuryanın fethinden yarım yıl sonra, genç deniz ve kara subaylarından bir grup, İk- tidar Partisinin Başkanı ve Başbakan İnukayi- yi öldürüyor. Sebep: Japon tarihindeki bütün siyasi suikastların sebebi. İmparatoru; "kötü etraftan kurtarmak. Japonyaya, sözümona; "İmparatorun İradesi" hâkim ya.. Subaylar, bu iradenin kötü ellerde batağa sürüklenmesini önlüyorlar! Bir Demokraside böyle bir hadise vuku bu- lunca ne olur? Katiller cezalarını görürler, İk- tidar Partisinin 2 numaralı adamı I numaranın yerini alır ve sistem devam eder, değil mi? Fa- kat 1932 Japonyasında Silahlı Kuvvetler buna müsaade etmek niyetinde değildir. Silahlı Kuv- vetler, "parti hükümeti" istememektedirler. Öldürülen İnukayinin yerini bir "milli hükü- met'in başında Amiral Sayto alıyor. Amiral Sayto, mutedil bir adamdır. Şahsı itibariyle ai- lerji yaratacak değildir. Zaten Silahlı Kuvvet- ler için önemli olan da, şahıs değil, prensiptir. Madem ki bir Diyet vardır ve bu Diyette bir ço- gunluk partisi mevcuttur, normal olan onun başının bir "parti hükümeti" kurmasıdır. Pren- sip ihlâl olduktan sonra, şahıs kim olursa ol- sun.. Silahlı Kuvvetler bir defa borularını res- men öttürdükten sonra, fanatik General Tojo- yu Başbakan yapıncaya kadar uğraşacaklardır. Bu arada, Amiral Saytoyu bile öldürerek. Japonyadaki "demokratik kuvvetler" o ni- çin askerlere teslim olmuşlardır? Hem de, he- men hemen mücadelesiz. Üstelik, halkın deste- gine de sahip olarak. Zira, 1936'da yapılacak bir seçimi, en ziyade liberal adaylar kazanacak- lardır. Bunun sebebi, Parlamentonun kendisi- nin ve "demokratik kuwetler"in, Demokrasi- nin yürüyeceğinden emin olmamasıdır. Ah, Japonyanın o günlerini bana anlatır- larken Türkiyeyi, 22 Şubatı ve İsmet Paşayı nasıl hatırladım.. Japonya, 1932'nin bir günün- de bir İsmet Paşaya sahip olmadığından do- layı kendisini görüş açısı dar, sergüzeştçi bir klikin eline terketmiş... ve belasını bulmuş. O tarihten itibaren japon hükümetleri par- lamento dışı, Silahlı Kuvvetlerin tensip ettik- leri hükümetlerdir. Gerçek kudret sahibi yeni Şogun Ordu ve Donanma Japonyada yeni bir felsefe oyerleştirmektedir. Daha doğrusu, eski felsefeye dönmektedir. Bütün hürriyetler, "zaptı rapt altına almmış"tır. Öyle, herkes, aklına gelen her şeyi söylemek hakkına sahip değildir. Gazeteler, ne isterlerse onu yazama- yacaklardır. Yeni Şogun "kapitalist devletler- in de, komünist devletler kadar karşısındadır. Onun için herkes ingiliz ve bilhassa amerikan düşmanı olacaktır. Sonra, Uzak Doğudaki bu, "beyazların müstemlekeleri" nedir? Japonya, ora milletle- rini kurtarmakla görevlidir. Tabii bunun ma- nası, oraları birer japon müstemlekesi haline getirmektir. Yeni Şogun Ordu ve Donanma Japonyada bunun propagandasına başlıyor. Buna rağmen japon milleti, demokratik sistemi devam ettirmek için direnmemiş de- ğildir. Ama, demokratik yoldan seçilmiş idare- cileri ona layık olamamışlar. 1936'nın Şubatın- da seçim yapılmış. Demokrasi taraftarları ka- zanmışlar. Bunun üzerine 26 Şubatta, 22 Şu- batta değil; Başkentteki birliklerden bazı su- baylar, yanlarına silahlı askerler alarak De- mokrasi taraftarı bilinen devlet adamlarının evlerini basmışlar, ele geçirdiklerini öldürmüş- ler. Sonra da, Hükümeti devralmak üzere açık isyan hareketine girişmişler. Fakat Tahtın et- rafındakiler, akıllarını bir defaya mahsus Ol- mak üzere başlarına toplamışlar, bunların üze- rine kuvvet sevketmişler. Asiler yenilmişler ama, Silahlı Kuvvetler de, seçim neticelerine bile kafa tutabileceklerini mükemmelen O gös- termişler. Askerler, hatalı adımlarını burada atmış- lar. Zannetmişler ki, Mançuryayı zaptettikleri gibi Çini de alabilirler. 1937'de patlak veren ve ancak İkinci Dünya Savaşıyla birlikte (biten Çin - Japon harbi bu yanlış hesabın sonucu- dur. Çin bu defa teslim olmamış, her başkenti düştüğünde başkentini bir geri şehre alarak sa- vaşmış, japonlar da gayet kötü sömürgeci ol- duklarından halkın desteğini sağlayamamışlar ve başlarını belâdan kurtaramamışlardır. Buna mukabil askerler, bu harbi vesile ederek Ja- 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: