16 Temmuz 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

16 Temmuz 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DIŞ GEZİLER Xİ Japonya ŞABU ŞABU Amerika pahalı bir memlekettir. Fransa da öyle. Tabii, her memleketin halkı oraya gelen yabancılara nazaran daha ucuza nasıl ya- şanacağını bildiğinden pahalılık en ziyade bu ikinciler tarafından hissedilir ama, gene Ode Amerikada veya Fransada, yahut o çeşit bir başka yerde yabancıların geçimleriyle yerlile- geçimleri arasındaki fark atla deve değil- ir. Japonyada, atla deve. Tokyoda ilk gün, lokantaya gittiğimde, lis- tede gördüğüm fiyatlar karşısında düştüğüm hayreti hâlâ hatırlarım. Bir bifteğin hizasın- da 2000 - 2400 yen yazıyordu. Bu, aşağı yuka- rı 6 dolar demektir. Gerçi biftek geldiğinde bu- nun gerçekten mükemmel bir biftek olduğunu gördüm. Böyle nefis etin Türkiyede bulunma- dığı da bir gerçek. Bilhassa dana eti Japonya- da bir hârika. Ama ne de olsa, biftek için insan altmış lira ödedi mi, şöyle doyurucu bir ye- mek yüz lirayı buluyor. “Lokantanın bu kadar pahalısına gidecek ne var?" diye düşünülebilir. Japonyadaki pa- halılık ile Amerika veya Fransadaki pahalılık arasındaki fark burada ortaya çıkıyor. Eğer Japonyada avrupalı yemeği yiyecekseniz, aşağı yukarı bu kadar bir parayı gözden çıkarmaya mecbursunuz. Japon çok daha ucuza yaşıyor ama, onun yediği et değil. Et, her gün yenme- yen bir lüks. Memleketin dört bir tarafında ise milyonlarla japon kendi klasik yemeklerini yiyerek karınlarını doyuruyorlar. Bu yemeğin esasını, tabii pirinç teşkil ediyor. Bir tasın için- den çubuklarla yenen yemek, kelle başına mil- li gelirini altıyüz doların üstüne çıkararak Zen- ginler Klübüne üye olmuş Japonyada çok gö- rünen manzara. Yüksek milli gelirin Japonya- da âdil şekilde dağıldığını söylemek henüz zor. Sendikacılık, en ziyade İkinci Dünya Harbin- den bu yana, adaletsizliği işçiler hesabına dü- zeltmenin gayreti içinde. Onlar kısmen başarı Japonca "Çıpı çıpı" demek kazanmışlar. Fakat sendikasız geniş kütleler, bilhassa tarım sahasında, şikâyete devam edi- yorlar. Pahalı olan yalnız biftek mi? Kiralar da ateş pahasına. Bir yabancı için orta halli bir apartman dairesine ödenen para bizim ölçüler- le baş döndürüyor. Gazetede ilanlara bakıyor- dum. 54 metre karelik bir yer: 100 bin yen. 280 dolar. 89 metre kareliği, 20 bin yen. 560 do- lar. 151 metre karelik bir tanesinin ilanı vardı: 328 bin yen. 900 dolar. Bunlar, aylık. Ayda, 9 bin lira kira. Ama, uzağa gitmeğe ne hacet? Ginzada bir otomatik Coca - Cola kutusuna 50 yen at- mak lazım ki bir küçük şişe çıksın. Bizim pa- rayla 150 kuruş. Yiyecek ve oturacak yer fiyatlarının yük- sekliğine rağmen mamul eşyalar o kadar pa- halı sayılmaz. Bunların pek çoğu, normal ja- ponun satınalma gücü dahilinde. Televizyon hepsinin başında geliyor. Şimdi moda, renkli televizyon alıcısı. Fiyatı, 200 bin yen kadar. Yani, bir Tokyo dairesinin aylık kirası. Japon- yadaki televizyon alıcılarının sayısı 20 milyo- nun üstünde. Bir japon ailesini dört, beş kişi- den müteşekkil sayarsanız, her evin bir tele- vizyonu var demektir. Köylerinin dahi üstünün televizyon antenlerinden dolayı uzaktan örüm- cek ağıyla kaplı gibi görünmesinin sebebi, bu. Televizyon, aynı zamanda yaman da bir eğiti- ci. Bilhassa lisan kursları milyonlarca japon ta- rafından ilgiyle takip ediliyor. Bir gün, Tokyonun ortasındaki televizyon merkezini gezdim. Muazzam bir bina ve tabii, muazzam stüdyolar. Yerler üç renk muşambay- la kaplıydı: yeşil, gri ve bej. Bazı taraflar sa- dece yeşildi, bazılarında gri ve bej de vardı. Ba- zı taraflarda ise yeşil hiç yoktu. "— Nedir, bu?" diye sordum. Güldüler. "— NBK'yı Radyo ve Televizyon Kuru- 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: