16 Temmuz 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

16 Temmuz 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bütün japonlar gibi tatlı tatlı ve munis şe- kilde gü üldü: — Tabii, tabii.." Onu da çıkardım. Oralarda bir havlu eli- me geçirdim, belime bağladım. Ne de olsa, bir kızın önünde soyunmanın insanı rahatsız edici tarafı bulunuyor. Gene güldü: — Yok, yok.. Havlu yok.." Havluyu yerine koydum. Beni elimden tut- tu, buhar makinesine götürdü. İçine koydu, üs- tünü kapattı. Bir, başım dışarda kaldı. Makine- nin içinde oturuyordum. Cereyanı açtı. Makine ısındı. "— iyi mi?" dedi. "— İyi" dedim. Yanıma bir tabure çekip, ilişti. Ellinde hav- lu vardı. Ben terlemeye başlayınca, yüzümde- ki terleri siliyordu. İngilizcesi kırık döküktü ama, yarı gülerek, yarı işaretle konuşmasını beceriyordu. Adımı sordu. Öğrendikten sonra “Metin-san" demeye başladı. Kendisine Miçiko derlermiş. Nişanlı değilmiş ama, bir söz- lüsü varmış. Kyotoluymuş. Sözlüsü başka bir şehirdeymiş. On dakika böyle çene çaldık. Mütemadiyen yüzümün terini siliyordu. Ne kadar toksin var- sa, hepsi çıkmışa benziyordu. On dakikanın sonunda cereyanı kapattı, makinenin üstünü açtı. "— Haydi!" dedi. Banyoya geçtik. Orada beni bir alçak tabu- renin üstüne oturttu ve bir güzel yıkadı. Ben japon banyoları gibi. yerleri bizim es- ki evlerde hatırlarım. Adı öyle midir bilmem ama, bir yaz oturduğumuz ahşap bir evde, biz, bu kısma "tahtaboş" derdik. Oraya nenem, bir tahta kova içine su alır, biz çocukları dizi - nin dibine, bir taburenin üstüne oturtur, saçı- mızı sabunlar, vücudumuzu yıkardı. Miçiko da aynı şeyi yaptı. Bu hamamın eşini, daha sonra gezdiğim ja- pon evlerinde tıpatıp gördüm. Kutu gibi, duvar- ları tahta bir oda. Belki iki metreye iki metre. Gömme banyo tarzında, gömme, tahta bir fiçı var. Bir nevi, bizim hamamların kurnası gibi. Ama, derin: Nitekim, yıkandıktan sonra, duru- lanmak için içine girilip uzanılıyor. Onun ke- narında, insanın güç oturabildiği, tahtadan, ufacık bir tabure var. Ölçüler hep minik. Fıçı- nın içinde, tas olarak kullanılan tahta bir kutu duruyor. Kurna dolu ve su akıyor. Japonlar, bizim tarzımızda, akan suyla yıkanıyorlar. Frensk tarzı, durgun suda yıkanmıyorlar. Doğ- rusu ya, durgun suda yıkanmanın temizliğini ben hiç anlayamamışımdır. Otel hamamında, bir de duş vardı. Soğuk ve sıcak sulu. Fakat buna, evlerde rastlamadım. Otel hamamının ev hamamlarından tek farkı buydu. Fıçının kenarları mozayikti. Kız arkama geçti. Tahta kutuyla tahta f1- çıdan su alarak evvela başımı, arkadan vücudu- mu sabunladı. Arada sırada "çok sıcak mı" ve- ya "iyi mi" diye soruyordu. Sabunladıktan son- ra, gene fıçıdan aldığı suyu dökerek sabunları temizledi. Başımdan bir kaç tas su daha boca etti: — Haydi, şimdi suya girin. Dinlenin.." dedi. "— Sen ne yapacaksın?" diye sordum. Gene güldü. — İsterseniz giderim, isterseniz kalırım, konuşurum.. Kaldı. Ben ılık suda uzandım, o bana nere- li olduğumu sordu. Türkiyeyi pek çıkaramadı. Nihayet "avrupalılık”"ta karar kıldık. "Memle- ketin güzel mi" dedi. "Güzel" dedim. Kyotoyu da seviyormuş ama, kendisi için Tokyo başkay- MIŞ. Üç senedir otelde masözlük yapıyormuş. — Çok müşteri oluyor mu?" diye sordum. Epa oluyormuş. Bir on, onbeş dakika kadar da öyle çene çaldık. Sıcak su boyuna akıyordu. — Haydi, çıkma zamanı.." dedi. Fıçıdan çıktım. Beni büyük havlularla sar- dı, sarmaladı. Kuruladı. Masaj odasına götür- dü. Yarım saat ovdu. Elleri yumuşak, fakat kuvvetli, parmakları mahirdi. Masaj, japonların sevdiği ve iyi bildiği bir şey. Tokyoda otelin berberine saçımı kestirmek için gittiğimde o da bir on dakika boynuma ve yüzüme, omuzlarıma masaj yapacaktı. Ama, doğrusu, ben Miçikonun masajını tercih ettim. Japonların daha da büyük hamamları var. Yani, fiçımın yerini alan havuzları daha ge- niş banyolar. Bunlar, umumi. Bir tanesini, Nik- ko civarındaki Lake Side otelinde gezdirdiler. Havuz, tabii tahtadan değil, yeşil fayanstandı. Oda, altı metre kadar ene belki dört veya beş metre genişlikteydi. Burada kadınlar ve er- kekler, birarada, tabii çıplak yıkanıyorlar. Yı- kanmanın usulü aynı. Önce, havuzun dışında sabunlanılıyor. Sabun akıtıldıktan sonra duru- lanılıyor. Arkadan havuza giriliyor, orada uza- nılıyor veya oynaşılıyor. Hamam âlemi Japonyada ciddi bir âlem ve japon hayatının renkli kısmı. Lake Side ote- linin sahibi bizi gezdirirken, göz kırparak: — Ah, bu âdetler artık yavaş yavaş kay- boluyor ve keyfini bilenler azalıyor.." odemeyi unutmadı. Ama ev banyolarında, erkek akşam döndü- günde, karısı onu yıkamakta hâlâ devam edi- yor. Turistik hale gelen, daha ziyade, şehirler- deki umumi banyolar.. 35

Bu sayıdan diğer sayfalar: