16 Temmuz 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

16 Temmuz 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Geliniz görünüz ki, insan bir merak sarıyor! Yapmaya değil, seyretmeye.. Japonyada, za- man zaman çok güldük. Orada veya burada bir japon âbidesi gösteriyorlar.Bunların çoğu bu- dist mabedi veya şinto türbesi. Ben yarım ya- malak geziyorum. Ne yapayım, hepsi birbiri- nin öylesine eşi ki.. Bir ara "Of, ne kadar sı- cak.. Bir yerde oturup, bir Coca - Cola içsek" diyorum. Bir kahveye giriyoruz: Tabii televiz- yon açık ve Sumo karşılaşmasını gösteriyor. Başında japonlar. Bir de, ben.. Sumoyu seyredip durdum ve pek de hoşu- ma gitti. Güreşçiler arasında bir de favorim var- dı: Taiho. Japon isimleri, hep bir mana ifade ediyor. Taiho, Büyük Kuş demek. İlk gördü- güm gün, Japonyada çok popüler bir genç şiş- koyla kapışıyordu. Gencin adı, Yutakayama imiş. Zengin Çeşme demek. Zengin Çeşme, üni- versite mezunuymuş. Ben, benim mihmandara karşı Büyük Kuşu tuttum. Tahio, Yutakayama- yı, fırlattığı gibi çizgiden dışarı atıverdi. Ama, Büyük Kuş da, hani büyüktü!. Şampiyonada, benimkinin asıl rakibi Ka- sivado diye biriydi. Fakat neticede, bizim Bü- yük Kuş, şampiyonayı kazanmaz mı? Bu japon isimleri, tercüme edildi mi, ger- çekten ilginç oluyor. Bazı adlar vardır. Dünya- da bilinir. Milyoner dolarla mültimilyoner, yenle ise mültimilyarder iş adamları. Mitsui. Uç Kuyu demek. Honda. Esaslı Pirinç Püresi demek. Ikeda. Havuz Ve Pirinç Püresi. Bizim tanıştığımız ve size çok daha etraflı anlataca- ğım Matsushita. Çam Ağacı Altında demek. O- tomobil kralı Toyoda. Bol Pirinç Püresi demek. İşibaşi. Taş Köprü demek. Bu isimlerin hepsi, ailelerin derinliklerine gidildi mi, bir mâna ifa- de ediyor. Fakat öyle tercüme edildi mi; hele insan o adların sahiplerini bilirse garipseniyor. Bizim japon odasının, size bir ilâvesini söylemeyi unuttum. Ön tarafta bir veranda vardı ve oraya bir avrupa masasıyla avrupa koltuğu koymuşlardı. Her halde, fazla alışık olmayanlar yer yatağından biraz ağrıyla kalk- makta ve kendilerini bu kısma atmaktadırlar. Biz, yer yatağını fazla yadırgamadık. Sadece, insan, hele Sumo görerek yattıysa rüyasında kendini ya Sogun görüyor ya da hayranı bol bir Sumo güreşçisi. Bu, şişkoların popülarite- sini biz daha sonraları anlayacaktık. Nitekim bir çok yerde, orayı ziyaret eden önemli şahsi- yetlerin isimlerinin, resimlerinin teşhir edildi- 8i yerlerde daima bir Sumo şampiyonunu Veli- ahtın, Başbakanın, generallerin, yabancı dev- let başkanlarının, hatta İmparatorun yanında görecek ve şaşacaktık. Japon rüyası gördüğümüz japon gecesinin sabahında kahvaltımızı söyledik. Riokanlarda servis odaya yapılıyor. Zira buralarda avrupai yemek salonları yok. Buna mukabil, japonla- rın kahvaltı diye yedikleri şeyleri yemek mec- buriyeti de mevcut değil. İsterseniz amerikan kahvesiyle jambonlu yumurta ve poriç yiyebi- lirsiniz. Japon, köyünde, kahvaltısını bizim A- nadolu köylüsü gibi yapıyor. Baş yemeği, çor- ba. Çorba, gayet çok yeniyor. Zaten japon âdetlerinin içinde bizim âdetlere benzeyenle- rin miktarı karşısında hayret etmemek gerçek- ten kabil değil. Avrupalı kahvaltımızı, yatakların yerini tekrar alan masanın başında, yere oturarak yaptık. Çay nefisti. Öteki yemekler de öyle.. Is- marladıklarımızın gelmesi biraz gecikti ama, bunları getiren izah etti. Bizim kısımda yemek hazırlayan mutfak yoktu. Her şey, modem ca- nipten geliyordu. Kyoto, her halde Japonyayı ziyaret eden- lerin, eğer gitmek fırsatını buldularsa kolay unutacakları bir şehir değildir. Japonyanın es- ki nabzı, Kyotoda atıyor. Kyotonun Mayko- san'ları da var. Onları da, yeri geldiğinde anla- tacağım. Ancak, Kyotonun özelliği, turist av- lamak için günü geçmiş ve tedavülden çoktan kalkmış yaşama tarzının uygulandığı yer olma- masıdır. Ben, böyle yerlerin içinde en fazla, Hollandadaki Marken Adasında gülmüşümdür. Bir Disneyland gibi, bu adayı bir Eski Hollan- da yapmışlar. Kadınları, çocukları tahta pa- buçlarla dolaşıyor, her şey hayallerdeki Hol- landayı canlandırıyor, fakat zamane Hollanda- sından hiç bir şey bulunmuyor. Belki "Dolar.. Dolar.." diye bağıran çocuklar hariç. Japonya, böyle değil. Çünkü bugünkü Ja- ponyada, Eski Japonya yaşıyor. Turistlere ik- ram edilen, Japonyanın çok tarafında sürege- len hayattır. Japon hâlâ, bu renkli hayatı ken- di gündelik hayatında yaşıyor. Banyosunu öy- le alıyor, kendisini karısı yıkıyor, tahta fıçısı- nın içine giriyor, bir köşesinde televizyon da olsa, tatami hasır hesabıyla Ölçülen odasında, yer yatağında yatıyor, Sumo müsabakalarını ilgiyle takip ediyor, sabahleyin işine giderken eline bohçasını alıp yola çıkıyor, en zengini ve en avrupalısı bile evine döndüğünde yukatası- nı giyip dinleneceği bir köşeye sahip bulunu- yor. Teknik Batının. Düşünce tarzı da öyle. Ba- tının çok müessesesi Japonyaya girmiş. Bunla- rın icapları japonun hayatında uygulanıyor. A- ma bunların yanında, geniş kütleler, kendi ken- dileriyle başbaşa kaldıklarında, yani kendi özel hayatlarını devam ettirirlerken alışkanlıkları- 39

Bu sayıdan diğer sayfalar: