1 Ekim 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

1 Ekim 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

izmenin boyu Yargıtay Başkanı İmran Öktem, yeni adli yılın açılış töreninde hiç bir çiğ lâf söylememiştir. Hiç kimseye hiç bir hakarette bulunma- mıştır. Elmalı Hoca gibi "salyalı ağızlar koparılacaktır" tarzında âdi ve bayağı tâbirler kullanmamıştır. Türkiyenin en büyük hâkimi Yar- gıtayın bir içtihat kararını tahlil etmiş, bu vesileyle nurculuğun hem türk milleti, hem islâm dini için nasıl bir tehlike olduğunu belirt- miştir. Buna karşı, nurcuların ideal birliği dolayısıyla hâmisi olan A.P. çevreleri şiddetli tepki göstermişler, aynı himayeyi politik sebeplerle ve oy kaygısıyla yapan öteki A.P. çevreleri ise fırtınayı atlatmaya ça- lışmışlardır. imdi, A.P. rae bir başlık: "5 Fakültenin temsilcisi 'İm- ran Öktem bunamış' dedi" Yazıyı okuyorsunuz, hangileridir bu fakülteler diye.. Donup kal- mamak imkânsız: Gazetecilik, Orman, İktisat, Eczacılık ve Hukuk. Evet, Hukuk! Hukukçu yetiştiren bir fakültenin Türkiyenin en büyük hâkimine karşı bu lisanı kullanmasın: sadece ayıplamamak değil, garipsememek imkânı da yoktur. Haberi okumakta devam ediyorsu- nuz. Mesele daha gariptir: İstanbul Hukuk, Gazetecilik, Orman, İkti- sat ve Eczacılık Fakülteleri Talebe Cemiyetleri Başkanları adına ko- nuşan Faruk Yücel diye biri, bu sözlerin sahibidir. Binlerce öğrenci ve bir Faruk Yücel! Kimdir bu Faruk Yücel ve binlerce öğrenci adına konuşmak yetkisi neredendir? En azılı nur- cunun ancak reva görebileceği bu tarz terbiyesizce bir sözü fütursuz- ca ve beş kıymetli fakülteyi ilzam ederek ağzından çıkaran kimse, şüphesiz, bundan altı yıl önce, memleket 27 Mayısa giderken Mende- rese "gençlik adına" bağlılık telgrafı çeken ve V.C. Ocağı açanların 1966 modelidir. Ama bu, Talebe Cemiyetlerine, acaba kendilerine biraz çeki dü- zen vermek ve önce kendilerinin öğrencileri temsil etmesi, sonra da kendilerini gereği gibi temsil ettirmeleri, kendileri adına yetkisizler konuştuğunda da onlara hadlerini bildirmeleri lüzumunu hiç hatır- latmaz mı? ETİ "tebliğ" yerine "bildirim" denilme- sinde ve yazılmasında ısrar ederdi. Yaşamayı seven, bunun yanında ça- Ömrün şereflisi Kümbetlioğlu, 1910'da Erzurumda d lışmayı hiç ihmal etmeyen bir hu- oğdu, 1932 de Mülkiyeyi bitirdi. Em- sonra görevler birbirini izledi. niyet Genel Müdürlüğü şube ve dai- relerini yönetti. İş ve İşçi Bulma Kurumu Gene üdür Yardımcılı- ğında, Mardin, Hatay, Elâzığ ve Çankırı valiliklerinde bulundu. 1957 yılında Danıştay üyeliğine seçi di. Yüksek Soruşturma Kurulu Ku- rucu Meclis-üyeliği yaptı. Milletler. arası hukuk kurumlarında şeref ü yelikleri ile taltif edildi. devrimlerine bağlılığı sonsuzdu. Dil devrimine bağlılığı buna örnek gös- terilebilir. Sekizinci Daire kararla- rında öztürkçe kullanılması için bü- yük çaba harcamıştır. Onun dilinde "kanunen muteber teminat bedeli" terimi, "yasaca geçerli inanca karşı- lığı" eme masrafı'nı, "yargılama gideri" olarak kullanır, 10 kukçuydu. Başında bulunduğu Seki- zinci Daire, 1963 yılında 10 bin 908 dosya çıkararak, Danıştay tarihinde rekor kırmıştır. Hızlı bir tempo ile yaşadı. Daha önce geçirdiği kalp kri- zine rağmen Yenice sigarası, içki, at yarışları, sonra gece saat 24'de kü- tüphaneye girip saatlerce okuma ve çalışma, ertesi gün mesai... Bu tem- po içinde iki hukuki eser kaleme al- dı. Cumartesi sabahı oAKİS'çi çık- tıktan sonra bir arkadaşı ile yaptı- ğı telefon konuşmasında, "Geceyi çok kötü geçirdim" demişti. Pazar günü daha da kötüleşti. Öğleden sonra Yüksek İhtisas Hastahanesi- ne kaldırıldı. Gece saat 21 sıraların- da doktoruna, "— r daha gürüşemiyeceğiz, Zinnur" dedi ve son nefesini verdi. Kümbetlioğlu, henüz elliyedi ya- şındaydı! Ne yazık ki, hayattan üzgün ay- rıldı. Heyecanla bağlandığı 27 Ma- yıs Devriminin nasıl ogündengüne kemirildiğini, eserlerinin zedelendi- ğini gördü. Hele içinde bulunduğu müessesenin, kararlan uygulanma- yan, kaale alınmayan bir hale itil- mesi, onun en büyük teessür kayna- ğı idi. Cumartesi günü AKİS'çiye, uygulanmayan Danıştay kararları- nın çok fazla artması hakkında şöy- le demişti: "— Hiç bir devirde görülmemiş- tir. Meselâ, 27 Mayıstan önceki ikti- dar dahi Danıştay RENE uygu- lardı. Tek parti devrinde anış- tay kararları e " "Görülmemiş" olan durum Uygulanmayan Danıştay kararları- nın bilançosu, | ylülünde gerçekten çok kabarmıştır. Danış- tay Dâva Daireleri Genel Kurulu- nun, TPAO Genel Müdürü İhsan To- paloğlu, Etibank Genel Müdürü Tah- sin Yalabık. Merkez Bankası Genel Müdürü Ziya Kayla, Azot Sanayii Genel Müdürü Burhan Alpagut, İl ler Bankası Genel. Müdürü Selâhat- tin Babüroğlu, Ziraat Bankası Ge- nel Müdürü Akil Kitapçı ve Deniz- cilik Bankası Genel Müdür Yardım- cısı Bedrettin Seyhun hakkında Hükümetin yaptığı işlemlerle ilgili yürütmenin durdurulması kararları uygulanmamıştır. Bu bakımdan, Ulaştırma Bakan- lığının tutumu ilginçtir: Devlet Ha- ya Meydanları Genel Müdürü Mu- hittin Asral, Ulaştırma (Müsteşar Muavini Hamit Çetintaş ve Ulaş- tırma Bakanlığı Başmüşaviri Galip Yenal da ellerinde Danıştay kararı bulunan ve haklarını alamıyanlar a- rasındadırlar. Meselâ, Devlet Hava Meydanları Genel Müdürü Muhittin Asralın başından geçenler, Ulaştır- ma Bakanlığının ve aslında İktida- rın tutumu hakkında fikir verecek niteliktedir. Görevinden emekliye sevkedilen Muhittin Asral, Danıştay Onuncu Daireye başvurmuş, yürüt- menin durdurulması kararı almış- tır. Fakat bu, uygulanmamıştır. Son- ra Danıştay, işlemi iptal etmiştir. Bunun üzerine Ulaştırma Bakanlığı Muhittin Asrala bir yazı yazarak işe başlamasını istemiştir. Bu yazı karşısında şaşıran ve "Allah allah... Demek, Bakanlık Danıştay, kararla- rını uygulamaya başladı?" diye dü- şünen Asral, göreve başlamış, fa- kat aradan dört gün geçmeden ba- kanlık emrine alındığına dair bir karar ile karşılaşmıştır. Bu kara- rın tarihinin, kendisine işe başlama- I Ekim 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: