izmenin boyu Yargıtay Başkanı İmran Öktem, yeni adli yılın açılış töreninde hiç bir çiğ lâf söylememiştir. Hiç kimseye hiç bir hakarette bulunma- mıştır. Elmalı Hoca gibi "salyalı ağızlar koparılacaktır" tarzında âdi ve bayağı tâbirler kullanmamıştır. Türkiyenin en büyük hâkimi Yar- gıtayın bir içtihat kararını tahlil etmiş, bu vesileyle nurculuğun hem türk milleti, hem islâm dini için nasıl bir tehlike olduğunu belirt- miştir. Buna karşı, nurcuların ideal birliği dolayısıyla hâmisi olan A.P. çevreleri şiddetli tepki göstermişler, aynı himayeyi politik sebeplerle ve oy kaygısıyla yapan öteki A.P. çevreleri ise fırtınayı atlatmaya ça- lışmışlardır. imdi, A.P. rae bir başlık: "5 Fakültenin temsilcisi 'İm- ran Öktem bunamış' dedi" Yazıyı okuyorsunuz, hangileridir bu fakülteler diye.. Donup kal- mamak imkânsız: Gazetecilik, Orman, İktisat, Eczacılık ve Hukuk. Evet, Hukuk! Hukukçu yetiştiren bir fakültenin Türkiyenin en büyük hâkimine karşı bu lisanı kullanmasın: sadece ayıplamamak değil, garipsememek imkânı da yoktur. Haberi okumakta devam ediyorsu- nuz. Mesele daha gariptir: İstanbul Hukuk, Gazetecilik, Orman, İkti- sat ve Eczacılık Fakülteleri Talebe Cemiyetleri Başkanları adına ko- nuşan Faruk Yücel diye biri, bu sözlerin sahibidir. Binlerce öğrenci ve bir Faruk Yücel! Kimdir bu Faruk Yücel ve binlerce öğrenci adına konuşmak yetkisi neredendir? En azılı nur- cunun ancak reva görebileceği bu tarz terbiyesizce bir sözü fütursuz- ca ve beş kıymetli fakülteyi ilzam ederek ağzından çıkaran kimse, şüphesiz, bundan altı yıl önce, memleket 27 Mayısa giderken Mende- rese "gençlik adına" bağlılık telgrafı çeken ve V.C. Ocağı açanların 1966 modelidir. Ama bu, Talebe Cemiyetlerine, acaba kendilerine biraz çeki dü- zen vermek ve önce kendilerinin öğrencileri temsil etmesi, sonra da kendilerini gereği gibi temsil ettirmeleri, kendileri adına yetkisizler konuştuğunda da onlara hadlerini bildirmeleri lüzumunu hiç hatır- latmaz mı? ETİ "tebliğ" yerine "bildirim" denilme- sinde ve yazılmasında ısrar ederdi. Yaşamayı seven, bunun yanında ça- Ömrün şereflisi Kümbetlioğlu, 1910'da Erzurumda d lışmayı hiç ihmal etmeyen bir hu- oğdu, 1932 de Mülkiyeyi bitirdi. Em- sonra görevler birbirini izledi. niyet Genel Müdürlüğü şube ve dai- relerini yönetti. İş ve İşçi Bulma Kurumu Gene üdür Yardımcılı- ğında, Mardin, Hatay, Elâzığ ve Çankırı valiliklerinde bulundu. 1957 yılında Danıştay üyeliğine seçi di. Yüksek Soruşturma Kurulu Ku- rucu Meclis-üyeliği yaptı. Milletler. arası hukuk kurumlarında şeref ü yelikleri ile taltif edildi. devrimlerine bağlılığı sonsuzdu. Dil devrimine bağlılığı buna örnek gös- terilebilir. Sekizinci Daire kararla- rında öztürkçe kullanılması için bü- yük çaba harcamıştır. Onun dilinde "kanunen muteber teminat bedeli" terimi, "yasaca geçerli inanca karşı- lığı" eme masrafı'nı, "yargılama gideri" olarak kullanır, 10 kukçuydu. Başında bulunduğu Seki- zinci Daire, 1963 yılında 10 bin 908 dosya çıkararak, Danıştay tarihinde rekor kırmıştır. Hızlı bir tempo ile yaşadı. Daha önce geçirdiği kalp kri- zine rağmen Yenice sigarası, içki, at yarışları, sonra gece saat 24'de kü- tüphaneye girip saatlerce okuma ve çalışma, ertesi gün mesai... Bu tem- po içinde iki hukuki eser kaleme al- dı. Cumartesi sabahı oAKİS'çi çık- tıktan sonra bir arkadaşı ile yaptı- ğı telefon konuşmasında, "Geceyi çok kötü geçirdim" demişti. Pazar günü daha da kötüleşti. Öğleden sonra Yüksek İhtisas Hastahanesi- ne kaldırıldı. Gece saat 21 sıraların- da doktoruna, "— r daha gürüşemiyeceğiz, Zinnur" dedi ve son nefesini verdi. Kümbetlioğlu, henüz elliyedi ya- şındaydı! Ne yazık ki, hayattan üzgün ay- rıldı. Heyecanla bağlandığı 27 Ma- yıs Devriminin nasıl ogündengüne kemirildiğini, eserlerinin zedelendi- ğini gördü. Hele içinde bulunduğu müessesenin, kararlan uygulanma- yan, kaale alınmayan bir hale itil- mesi, onun en büyük teessür kayna- ğı idi. Cumartesi günü AKİS'çiye, uygulanmayan Danıştay kararları- nın çok fazla artması hakkında şöy- le demişti: "— Hiç bir devirde görülmemiş- tir. Meselâ, 27 Mayıstan önceki ikti- dar dahi Danıştay RENE uygu- lardı. Tek parti devrinde anış- tay kararları e " "Görülmemiş" olan durum Uygulanmayan Danıştay kararları- nın bilançosu, | ylülünde gerçekten çok kabarmıştır. Danış- tay Dâva Daireleri Genel Kurulu- nun, TPAO Genel Müdürü İhsan To- paloğlu, Etibank Genel Müdürü Tah- sin Yalabık. Merkez Bankası Genel Müdürü Ziya Kayla, Azot Sanayii Genel Müdürü Burhan Alpagut, İl ler Bankası Genel. Müdürü Selâhat- tin Babüroğlu, Ziraat Bankası Ge- nel Müdürü Akil Kitapçı ve Deniz- cilik Bankası Genel Müdür Yardım- cısı Bedrettin Seyhun hakkında Hükümetin yaptığı işlemlerle ilgili yürütmenin durdurulması kararları uygulanmamıştır. Bu bakımdan, Ulaştırma Bakan- lığının tutumu ilginçtir: Devlet Ha- ya Meydanları Genel Müdürü Mu- hittin Asral, Ulaştırma (Müsteşar Muavini Hamit Çetintaş ve Ulaş- tırma Bakanlığı Başmüşaviri Galip Yenal da ellerinde Danıştay kararı bulunan ve haklarını alamıyanlar a- rasındadırlar. Meselâ, Devlet Hava Meydanları Genel Müdürü Muhittin Asralın başından geçenler, Ulaştır- ma Bakanlığının ve aslında İktida- rın tutumu hakkında fikir verecek niteliktedir. Görevinden emekliye sevkedilen Muhittin Asral, Danıştay Onuncu Daireye başvurmuş, yürüt- menin durdurulması kararı almış- tır. Fakat bu, uygulanmamıştır. Son- ra Danıştay, işlemi iptal etmiştir. Bunun üzerine Ulaştırma Bakanlığı Muhittin Asrala bir yazı yazarak işe başlamasını istemiştir. Bu yazı karşısında şaşıran ve "Allah allah... Demek, Bakanlık Danıştay, kararla- rını uygulamaya başladı?" diye dü- şünen Asral, göreve başlamış, fa- kat aradan dört gün geçmeden ba- kanlık emrine alındığına dair bir karar ile karşılaşmıştır. Bu kara- rın tarihinin, kendisine işe başlama- I Ekim 1966