1 Ekim 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

1 Ekim 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Derdi başından atan bir iktidar Bir hükümetin, memlekette bir bölge felâkete uğrarsa orada yapabileceği en ciddiyetsiz hare- ket, felâketzedelere nakit para da- ğıtmaya kalkışmasıdır. o Felâkete uğrayan bölge Hükümetten ihti- yaçlarının karşılanmasını, yarala- rının sarılmasını ve plânlı bir şe- klide, bir daha bu tarz bir âfetin kendisini çarpmaması için ne ge- rekiyorsa onun yapılmasını ister. Oraya yardım malzemesi gönde- rilecektir. Hükümet diye, bunun vaktinde sevkedilmesini (ağlayan organa derler. Bu malzeme onun bunun elinde çarçur olmayacak, karaborsaya düşmeyecektir. Hü- kümet diye, bunu temin eden or- gana derler. Uzun vadeli tedbir ça- lışmalarına derhal başlanacaktır. Hükümet diye, buna başlayan or- gana derler. Eğer bir iktidar, bun- ların hiç birini yapamayacağını, yani tamamile âciz olduğunu an- larsa, işte o iktidar tutar her felâ- ketzede ailenin eline bir parça pa- ra sıkıştırmakla sorumluluktan kurtulmanın yolunu arar. Nakit para bu! Kimi tatmin e- der ki? İkibin verirsin, üçbin is- ter. Üçbin verirsin, beşbin ister. İhtiyaç o kadar fazladır ki, hiç bir meblağ muhtaç aileyi tatmin et- malarla çatışmışlar, bağırarak, Hü- kümeti istifaya davet etmişlerdi. Bu olayda- göstermektedir — ki, Vartoda, felâket bölgesinin o diğer kesimlerinde şu günlerde cereyan e- den olaylar son derecede vahimdir. HalkınBakanlarıyuhaladığıo- laydan bir gün önce, İmar Bakanı, kendisine dert anlatmaya çalışan Vartolular arasında bunaldı ve aya- ga kalkarak, — Türk Hükümeti ancak bu ka- darını yapabiliyor. o Yaptıklarımızı beğenmiyorsanız, kendinize (başka bir hükümet bulursunuz" dedi. Köy İşleri Bakam Avcı, telâşla, arkadaşının koluna yapıştı. "— Ne yapıyorsunuz Haldun bey? Sakin olun!" diye, kendisini teskine çalıştı. Ertesi gün yine Vartoya gelen Menteşeoğlu, bir gün önce büyük bir tehevvürle -oysa, kızması gere- ken biri varsa, o da Vartolu felâ- ketzedelerdir!- o söylediği (o sözleri yalanlamaya kalkıştı. Etrafta ken- disinin bu lâfını duyanların bulun- I Ekim 1966 mez. Ondan dolayıdır ki böyle hal- lerde ciddi hükümetler "Al bu pa- rayı, ne halin varsa gör" demez. Derse, tıpkı Demirelin Bakanla- rının başına geldiği gibi, o bölge- nin halkı sorumsuz! duygusu- nu ve lâubaliliği bu İreye geti- renleri kovalar. Fakat, bunda Bakanlara kız- mak neden? On ayı geçen İktidarı sırasında, derdi ve meselesi dep- remsiz de bu kadar çok olan bir Türkiyenin Başbakanı olan zat Başkentte kaç gün oturmuştur? İlçe ilçe, hatta köy köy dolaş, gör- düğün her taşın üstüne çıkıp pa- tates fabrikasından dünyanın en müreffeh milleti olmayı, aklına ge- len her şeyi vaad et, sonra da san ki hükümet etmek budur. Bir Baş- bakan Başbakanlıkta oturur.. ve en önemlisi çalışır. Süleyman De- mirel artık AP Genel Başkanı de- ğildir. Tabiatı itibariyle her hangi bir ciddi çalışmadan hazzetmese, çapı bu olmasa da, kendisini sık- ması ve Başbakanlığını bilmesi lâ- zımdır. Seyyar Başbakanlık, he- nüz her hangi bir yerde icat edil- memiştir. Demirel eğer bunu Tür- kiyede icat ettiğine inanıyorsa, bil- melidir ki ortaya çıkarttığı ma- duğunu görünce de, — Ne diyeceğimi şaşırdım" de- yiverdi. Bakanın yalanlamaya çalıştığı söz duyulunca, halkta büyük bir in- fial belirdi. Bir Vartolu bağırdı: "— Bizi bu milletten saymıyorsa- nız bırakın, başka memleketin te- basına geçelim. Elbette bizi insan diye kabul edecek bir memleket var- dır bu dünyada!" Sonra halk, Bakanın bulunduğu binaya doğru yürümeğe başladı. Jandarma müdahale etti ve bilinen olaylar meydana geldi. Bakanın öğüdü İmar Bakanı iyice şaşırmıştı. Ne- ler söylemedi ki!.. Kendisi, bu depremin olması için Cenabıhakla senet mi imzalamıştı? Ne yapsındı, açlıktan ve soğuktan dert yananlar, aslında, politika yapıyorlardı!.. Bir Vartolu, duruma inanmaz görünen Bakanı, durumu gözleriyle görmesi için, geceyi birlikte geçir- meye davetetti. Bakan, "lüzum yok" diyerek, teklifi geçiştirdi. mul Nasreddin Hocanın kar hel- vasından daha lezzetli değildir. Bunun için, Vartoluların, Bakan- larının suratına attığı paralar kâfi işarettir. Belki, bir uzun iktidar devrini hülyalarında yaşatan Demirel, bu- nun yolunun önce kendisini, gezi- lerle tanıtmaktan geçtiğini sanır. Suni propagandalarla, gösteriş ve tafrayla bir insan, Michelin lastik- lerinin alâmeti farikası gibi şişi- rilirse onun, gerçek devlerle boy ölçüşebileceğini düşünür. Bu ara- da, bütün ciddi ve önemli işleri "sonra" ya bırakır. Veyl o Başbakanlara ki, gökteki yıldızlara (bakarken ayaklarını altında açılan çukurlara yuvarlan- mışlar ve oradan bir daha çıkama- yıp unutulmuş ve gitmişlerdir. Allah Türkiyeyi, bu AP İktidarı sürerken, Vartodan daha büyük ve daha geniş felâketlerle karşı karşıya getirmesin. oVartoluların başına gelen, böyle bir halde hepi- mizin kaderi olacaktır. Türkiye za- man zaman kötü, kifayetsiz ikti- darlarla karşılaşmıştır. Türkiye, şimdiye kadar tarihinde AP İktidar rı derecesinde gayrıciddi bir ikti- darla hiç karşılaşmamıştır. Bu arada, Vartolular, kendilerine verilen 1000 lira ile altı ayı geçirme- lerinin imkân dışı olduğunu söyledi- ler. Paranın azlığından şikâyetler artınca, İmar Bakam son incisini açıkladı: "— Sizin için içten ve dıştan ya- pılan yardımların toplamı 24 mil- yon 500 liradır. Daha fazlasını bek- lemeyin!.." Pervasızlığın bu kadarı doğrusu fazladır. Bir koca bölgeye kan kus- turan felâket için bir hükümet yar- dımlara bütçeden bir şey ilâve ede- miyorsa bu, hiç de ümit verici bir durum değildir.Hal Böyleyken, bir İktidar yazan -Tekin Erer-, yarlık Fırat barajının temelinin atı- lacağından bahsedebilmektedir! İç- işleri Bakanı Sükan ise, Doğudan canhıraş feryatlar yükselirken, ver- diği demeçte, bütün kabahati kış- kırtıcılara yüklemekte, bol keseden vaadde bulunmaktadır. Galiba bu halkın yapacağı en iyi şey, Menteşe- oğlunun öğüdünü tutarak, ciddi cinsten bir hükümeti aramaya baş- lamaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: