1 Ekim 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

1 Ekim 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bir Yıl Az gelişmiş ülkeler için "zaman" çok değerli ve önem- li bir faktördür. Çünkü, her şeye rağmen, bu ülke- lerin yavaş yavaş bir gelişme kaydettikleri, (o fakat çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma yönünden daima yaya kaldıkları, gelişmiş ülkelerle aralarındaki me- safeyi kapatma konusunda hiçbir zaman yeteri ka- dar hızlı olamadıkları bir gerçektir. Üstelik, bugün- kü dış yardım sistemi de âdeta yeni bir sömürge ekli meydana çıkarmıştır. - Ekonomilerini oObüyük devletlerden yardım görme esasına dayandıran ülke- ler, çoğu zaman, bu devletlerin ekonomik ve hattâ siyasi egemenliği altına girerek, az gelişmişliğe ken- dilerini mahküm etmektedirler. Bu yüzden de, kendi gayretleriyle kendi kendilerini kurtaracak yolu bul- maları ve bu yol üzerinde, zaman kaybetmeden çaba göstermeleri, böylece, birinci derecede önem kazan- makta Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, "kaybede- cek zamanımız yok" sözü atatürkçülük politikasının başlıca sloganlarından biri olmuş, bunun yanında, eski kapitülâsyonlar korkusu Türkiyeyi uzun bir sü- re bağımsızlığını tam anlamıyla elde etme kâygusu içinde, "kendi yağı ile kavrulma", "kendi kendine yar- dımcı olma" görüşüne itmiştir. 27 yıllık ilk ikdidarı sırasında CHP, zaman kaybetme endişesiyle ve tek parti olmanın verdiği rahatlıktan yararlanarak, Cum- huriyetin hedeflerini mümkün mertebe hızla gerçek- leştirmiş, yıkık bir memleketten, bütün dünyanın hayranlıkla bahsettiği, kendi çabaları içinde okalkın- maya çalışan, -meselâ köy enstitüleri gibi- kendine özgü kurumlar meydana getiren küçük bir modem devlet yaratmıştır. Demokrasiye geçiş ve oy kaygusu dolayısiyledir ki politikacılar, özellikle DP hükümet- lerinin, bütün umutlarını dış yardımlara bağlayan beceriksiz ekonomik politikası yüzünden çıkmaza gi- rince, Cumhuriyet ilkelerine karşı bazı eski fikirleri ortaya atmışlar, "tutunan devrimler" ve "tutunmayan devrimler" deyimi altında, Türkiyenin ileriye doğru gidişini durduran tutucu ve hattâ gerici bir cephenin yaratılmasında çıkarcılara, Cumhuriyet düşmanları- na yardımcı olmuşlardır. 27 Mayıs Devriminden sonra Türkiye, yeni Ana- Başkanımızın benimsiyo- yor ve sayın Genel ifade ettiği bu deyimi z. CHP İl Kadın Kolu üyeleri ola- rak, Atatürkün yolunda, ortanın S0- lunda, gericiliğin, iç ve dış sömürü- iyi bilmekte, görmekte ve hissetmek- tedirler. Aydın annelerin diği aydın gençler kendilerini temadiyen ikaz etmekte ve mutlu bir Türkiyenin yarınının tab- © İçinde yasa ile, Türkiyenin ekonomik ve sosyal sorunlarını bilimsel açıdan inceleyip, tedbirlerini plan ve prog- rama bağlıyan Devlet Plânlama Teşkilâtı ile yeniden hızlı ve bilinçli bir kalkınmaya doğru yönelmiştir. Bu arada Kıbrıs olayları, dış yardım felsefesinin iç- yüzünü bütün açıklığıyla ortaya koyarken, türk aydı- nı bir soluk önce kalkınma ve kendi kendine yardımcı olma çabasını daha büyük bir istekle duymaya baş- lamış ve artık rejim dâvasını, da dâvalarını çözüm- lemiş bir toplum olarak, köye kadar, her yerde kal- kınmanın öngördüğü reformların, sosyal ve ekono- mik sorunların tartışmasına geçmiştir. 1965 Şubatında koalisyonun kuvvetli kanadı olarak ikdida- ra gelen AP bile, samimiyetten uzak da olsa, bu hava ve bu ortam içinde, bir toprak reformuna inandığını belirtmek ve bunu hükümet programına almak 70- runda kalmıştır. Fakat 10 Ekim 1965 seçimlerinde AP nin tek basma iktidara gelmesi, Türkiyeyi bir kere daha ortaçağ devrine itme çabası içindekilere cesa- ret vermiş, Türkiyenin az gelişmişlikten kurtulması- na gönlü razı olmıyan iç ve dış sömürücüler el bir- liğiyle harekete geçmişlerdir. Türkiye birdenbire nur- culukla, yeşil takkeler ve yeşil bayraklarla mücadele eder duruma düşmüş, Türkiyeyi katlandıracak re- formların tartışılması çok gerilerde kalmış, Başkent- te güpegündüz kaçırılıp dövülen ileri görüşlü bir ga- zeteciyi savunmak veya hilâfeti isteyen Diyanet İş- leri Başkanına cevap vermek zorunda bırakılan türk aydınları da, ister istemez, reformlar üzerinde çalı- şacak yerde, düne bakıp, bugünü muhafaza etmek çabası içine itilmişlerdir. Bugün Türkiyedeki tartışmalar, Türkiyenin, 1965 seçimlerinden bu yana ne kadar gerilere ( gittiğini göstermeye yeter. 10 Ekim 1965'ten bugüne kadar ge- çen bir yıllık zaman içinde Türkiyede "Toprak refor- mu nasıl yapılmalıdır?" sorusunun yerini alan soru, "Kuran kursları nasıl olmalıdır?" sorusu olmuştur. Ben bu korkunç değişikliği yalnızca siyaset (okürsü- sünde değil, köy kahvesinde de tespit etmiş bulunu- yorum. Çünkü 1965 seçimlerinde her köy toprak re- formunu muhakkak konuşuyordu. Bugün hepsi, ku- ran kurslarını konuşuyor! Jale CANDAN tememekte, istikrarlı ve erdemli ortanın solunda bir politikayı oya- rının garantisi olarak görmektedir. yetiştir- mü- daha Bir ilçe kadın kolu kongresinde, köyden gelen bir temsilci, "Biri yer losunu, bilimsel açıdan tarif etmek- o piri bakar, kıyamet ondan opar" cülüğün ve komünizmin. karşısın- te, az gelişmişliğin bir memlekete o demiş, bir başka delege ise, "CHP eek Bu Ka çaima e getireceği felâketleri örnekler yere- devrimcidir. Biz türk kadınları, edeceğimizi belirtmeyi (o görev »bili- i : . 8 y 8 rek, rakamları dile getirerek anlat hamlelerin bize neler (getirdiğini, maktadırlar. Bugünün Türkiyesin- de aydın türk kadını, yarını garantili görmemekte o ve çocuğunu "kendisini kurtaran kap- tan" zihniyeti içinde yetiştirmek is- Bisvrinzi kadınlar Gerçek şudur ki kadınlar, yaşadık- ları hayat icabı, Türkiyenin için- de bulunduğu tehlikeli tezatları çok I Ekim 1966 bu hamleler arasında kadın hakla- rının bize neler verdiğini çok iyi biliriz. Onun için biz daima devrim- lerden, hamlelerden yana olacağız" diye konuşmuştur. çocuğu için 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: