1 Ekim 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 12

1 Ekim 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER mirelin ona vekâlet edip edemiyece- 8i Danıştaya sorulmuştu. Yine, Tu- rizm ve Tanıtma Bakanının TRT'yi denetleyip denetliyemeyeceği de ay- nı şekilde bu müesseseye sorulmuş- tur. Ama 1965 seçimlerinden sonra başlıyan partizanca tâyin furyası i- le Bakanların bilgisizliği (oyanyana gelip, yanlışlıklar ve o haksızlıklar birbirini kovalamağa başlayınca ve Danıştay haksız işlemler hakkında görevini yapınca, İktidarın tepesi atmıştır. Hatadan dönmek ise hiç akla gelmemiştir. Muhalefetin bu uyarmalarına karşı Adalet Bakanı Hasan Dinnçer, meşhur inciyi savurup, "Danıştay kararlarını isterse tatbik edip, ister- se tatbik etmeyeceğini" söyleyince, niyet biraz anlaşılmıştı. Buna rağ- men, meselâ bir Cihat Bilgehan da- ha yumuşak konuşuyor. Hükümetin yürütmeyi durdurma kararlat mı uygulamakta tereddüt ettiğini, ama kesin karar -yani iptal - çıkınca uy- gulanacağım ihsas ediyordu. As- Imda iptal ile yürütmenin durdu- rulması kararı arasında uygulama bakımından ayırım yapmak da bü- yük bir hataydı ama, yine de Bilge- han Dinçere göre daha yumuşaktı. Bütçe sırasında Başbakan Demi* rel, tenkitlere açık bir c küfürleri, İrfan Solmazer ile Orhan Kabibaya indirilen muşta ve bıçak darbeleri hatırlardadır. Bu görüş- melerde İktidar sözcüleri kararları- nı belli ettiler: Uygulamayacaklar- dı!. Sebep olarak, eğlenceli şeyler söylüyorlardı: o Efendim, bir bina yıktırıldıktan sonra, Danıştay kara- rı durdursa bile, ne yapılabilirmiş? İşlem bir kere yapılmışmış. Muhalefet sözcüleri ise şunu sor- dular: "Peki, bir adamı yanlışlıkla hapse atarsanız ve mahkeme kara- rıyla suçsuz olduğu anlaşılırsa, bir kere anahtar çevrildi, artık on yıl yatması lâzım, mı diyeceğiz?" Bu görüşmelerde Anayasanın ih- lâl edildiği de söylendi. Buna ise Başbakan, meşhur vecize ile cevap verdi: "Anayasayı ihlâl etmek mu- haldir. Anayasa Mahkemesi vardır. Kanunlar Anayasaya aykırı ise, A- 12 nayasa Mahkemesi onları iptal e- der. Kanunlarda boşluklar varsa, siz Meclissiniz, kanun çıkartırsınız!" İktidar böylece, Danıştay karar- larının uygulanmamasının bir mü- eyyidesi olmadığını, buna bakacak bir merci bulunmadığım ihsas et- mek istiyordu. m Emin Paksü- Gi cevabı şu Da Giğüdrtdik, metni- ni yere atıp, üzerine basmak değil- dir! Bunun mercii hakkında tered- van hüviyeti ile bakar!.." “Göğüslerine iliştirilecek.." Bu tartışmalar geride kalmış, Da- nıştay kararlarının uygulanma- ması teamül haline gelmiş, ellerin- de Danıştay kararları, haklarım a- lamadan merci arayan memurların sayısı, rahmetli Kümbetlioğlunun sözü ile, "görülmemiş" seviyeyi bul- muştur. Bugün memur, haksızlığa uğrarsa, merci bulamayacağını bil- mektedir. Bu endişe, idare meka- nizmasını sarmıştır. İşte partizan- lığın ve kanunsuzluğun en hızlı şe- kilde boy atacağı, en müsait iklim budur. "Memurlar korkacaklar ye kanunsuzluklara boyun eğecekler"- dir. Zihniyet, budur. Ama, bu şart- lar altında "Hukuk Devleti'nden bahsedilemiyeceği de muhakkaktır. Bu ümitsizlik öyle bir hale gelmiş- tir ki, haksızlığa uğrayan bir müs- Suphi Yavasça Mille malı deniz AKİS teşar -ki en yüksek memurlar ara- sındadır- şöyle konuşmaktadır: — Danıştaydan tehir-i icra veya iptal kararı alanlar ne kazandılar ki, ben dâva açayım? Ama, baskı ve endişe arttıkça mücadele azimleri artan memurlar da vardır. Bu memurlardan haksız- lığa uğrayan biri, AKİS'çiye şöyle dedi: "— Danıştayda dâva açıp, hakkı- mı teslim eden ilâmı alacağım. Bili- yorum, bu, uygulanmıyacak. Ama şunu da biliyorum ki, uygulamadık- ları bu ilâmlar, zamanı geldiğinde, onların göğsüne iliştirilecek!.." 27 Mayıs ihtilâlinden altı yıl son- ra, yeni Anayasanın mimarlarından Hikmet Kümbetlioğlu, -27 Mayıs Devrimi Liderinin gömülmesinden dokuz gün sonra-, hazin bir tören- le toprağa verildiğinde, durum şuy- du: Süratle kanunların ve Anaya- sanın dışına ve meşruluğunun tartı- şılacağı noktaya kayan bir İktidar, endişe içinde, baskı altında memur- lar ve kaybettiklerinin yerlerini dol- gün geçtikçe blok halinde toplanan devrimciler... Madenler Oldu da bitti.. Dış baskılara rağmen, DP İktida- nın, sorumsuzluğun hududuna ulaştığı günlerde bile cesaret ede- mediği, İsmet İnönünün "petrolleri kaybettik, bari madenleri kurtara- lum" diyerek Oogöğüslediği ve eski Plânlama uzmanlarının "memleket menfaatleri yönünden" karşı çıktık- ları bir büyük yağma, Devr-i Süley- manda gerçekleşmek üzeredir. Ha- zırlanmış bir seri oyundan sadece birisi olduğu anlaşılan bu oyunun içyüzü şudur: Demirel Hükümeti, Türkiye ba- kır madenlerinin büyük bir kısmı- nın özel sektöre devrine karar ver- miş ve organları kanalıyla gerekli çalışmaları yapmaya başlamıştır. Buna göre, Etibankın, dolayısiyle devletin ancak yüzde 49 hisse sahibi olabileceği yeni bir anonim şirket kurulacak, diğer hisse -ki yüzde 51 dir- özel sektörün elinde bulunacak - tır. Bu projeyi gerçekleştirmek için Hükümet her çareye başvurmaya kararlıdır ve Amerikan Yardım He- yetinin -AlD- Türkiye temsilcileri, I Ekim 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: