21 Ocak 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

21 Ocak 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER toplantıda birleşilen düşünce şudur: — Bunlar -8'ler- çok âcül dav- randılar. Söyleyeceklerini, haklı ve- ya haksız fikirlerini Parti Meclisin- de söylemeli, çıkan karan da kabul etmeliydiler. En fazla yapacakları, karara muhalefet şerhi koymak ola- bilirdi. Bu, "demokrasinin en basit kaidesidir. 8'ler yanlış hareket etti- ler. Fikirlerinde haklı da olabilirler. Ama yapacakları, olağanüstü veya normal olarak toplanacak ilk kurul- tayı beklemek, delil toplamak, tezle- rini olgunlaştırmak ve orada çıkıp meseleyi koymaktı. Böyle giderse, bütün iplikler pazara dökülür. Bu- na Ni olmak gerekir.. oğlu, Meclis koridorunda solibef ettiği AKİS'çinin "Hangi for- mülle engel olacaksınız?" sorusuna şu cevabı verdi: " —Neticede gördük ki, herkes kendi işine baksa, bu mesele yolu- na girecek. Bir de şu var: bu 8ler bizi kelle gibi görüp cesaretleniyor- lar. Onlara gittik, 'siz bize güveni- yorsunuz. Eğer şu ilk Parti Meclisi toplantısında kalkıp, bu mesele çok kötü bir hal aldı, ne kadar konu- şulsa o kadar sertleşecek, çatışma- yı Kurultaya kadar kapatalım, mü- şahhas meseleleri görüşelim, çalış- malara bakalım demezseniz bizi ar- kanızda bulamazsınız dedik. Eğer bunu yapmazlarsa, Grup yöneticile- Bülent Ecevit Sessiz, fakat emin rini değiştirip, Partinin mevcut meş- ru organları ile işbirliği kurabilecek başkalarını seçeceğiz. Söz aramızda, buna da gücümüz kâfi. Şu anda 37 kişiyiz., Zaten, ismimiz 76'ya çıktıy- dı ama, o zaman da 37 kişiydik. Hem biz, Ortanın Soluna karşı ol- madık. İsmimizin 76'lara çıkması, AKİS İsmet Paşaya yapılan ziyarette ol- du. Bizim arkadaşlar muhtırayı a- ıp İsmet Paşaya gittiklerinde Paşa, 'Kaç kişisiniz?' diye sormuş. Atıf Şohoğlu da 70-80 kişiyiz. Paşam' de- yivermiş. İsmimiz de ordan kaldı. Aman bize, Grup murup deme. Biz sağduyu sahibi, meseleyi halletmek isteyen mebuslarız. Grupun da top lanmasını istedik. Çarşambaya top- lanacak. Herhalde, gürültü geçer. Ama bu çatışma mutlak halledilme- li. Bize güvenerek Partiyi bölmeye kadar gideceklere omuz vermeyiz, olur biter, be kardeşim!" Görüldüğü gibi, 76lar dahi bir noktada -gerçekçilikte ve Partiye zarar vermeme noktasında- frene basmışlar, fakat Feyzioğlu, Melen, Öztrak gibi CHP'nin "ev sahibi" ol. ma iddiasını taşıyanlar, ihtirasları- nı engelliyememişlerdir. Şimdi on- ların durumu, kimya deneyinde a- çıkta kalan "iyot"'un durumudur. Gidiş nereye? — anda $'lerin durumu, yokuş aşa- gı giden tekerleğin durumunu an- dırmaktadır. Geride kalan hafta içinde isyanlarına, şiddetlenen bir tempo ile devam etmişlerdir. Önce bir açıklama yapmışlar, ilk bildiri- lerindeki ithamları tekrarlamışlar- dır. Bu arada bazı fren denemeleri de olmamış değildir. Ama bunlar, "karşı tarafa koz vermeyelim" ölçü- Fark bu muymuş? Bir hareket eğer suni olursa ve temelinde fikir değil, bulunursa insanı ni hale getirir, bunun şu anda Prof. Turhan Feyzioğludur. Prof. Feyzioğlu gibi, her şahsi hesaplar insana neler söyletir, n hazin misali tek d efa ileri ona karşısında cihat açtığı takım, inançtadır. Atatürk devletçiliğinin. ve halkçılığının Fi teorilerden pe ei bu takımdan biri bir sürmüş müdür ki Feyzioğlu heyecan tamamile aynı şeyi tartışılmış bulunsa dahi her halde şimdiye kadar ilmi ve irfanı tartışılmamış olan bir fikir adamı, bil- gisini ihtirasının emrine vermiş olduğu için saçma üstüne saçma söylemektedir. Bunun son örneği, Fey- zioğlunun, meşhur çıkışını izah eden demecidir. Feyzioğlu, Ortanın Solu diye bilinen fikirlerin hiç birisini reddetmemektedir. Vaktiyle sahip oldu- ğu, bu fikirlerden de solda olan fikirlerini ise aynen muhafaza ettiğini bildirmektedir. O halde, insanın so- Ma geliyor: "Peki, ne istiyorsun?" rof. Feyzioğlu buna, açıkça, "Elimden kaçan li- derliğii” diyemediği için, aklınca bir kılıf uydurmuş- tur. Diyor ki: "Ben Atatürk devletçiliğinin ve halkçı- lığının, sosyalist teorilerden değil, kendi toprağımı- zın ve milli tarihimizin gerçeklerinden doğduğuna ve sosyalizmin her hangi bir çeşidinden daha çok Tür- kiye gerçeklerine uyduğuna inananlardanım." İyi ama herkes, yani bugün Feyzloğlunun sözüm içinde "Hayır!" diye haykırıyor? Zaten bu söylense, buna inanan aklı başında bir kimse çıkar mı? İnönü daha geçenlerde ne demiştir? "Eğer bizim devletçili- ğimiz solculuksa, eğer bizim halkçılığımız solculuksa ben kırk yıldır solcuyum!" Uygulanmak istenen, bir daha bilinçli şekilde ve daha kesin hatlarla, dünyanın bilhassa İkinci Büyük Savaştan bu yana belirmiş ger- çekleri gözönüne alınarak uygulanmak istenen bu devletçilik ve bu halkçılıktır. Bunların, bugün batıda- ki sosyalist partilerin uyguladıkları bazı prensiplerle benzerlikler göstermesi onları lanetler mi? Onları, marksist mi yapar? Feyzioğlu bütün bunların cevabını bilir. Bilir ama, yaptığı kavga post kavgasıdır ve dünyanın bü- tün post kavgaları, postun üzerine bir "kibar min- tan" giydirilerek yapılır. Ne yazık ki, Feyzloğlunun biçtiği mintanın altın- da, post kendini biraz fazla belli etmektedir. 21 Ocak 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: