4 Şubat 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 12

4 Şubat 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER zaman başka şeylere yorarlar" diye telâşla itiraz etti. İsmet İnönü -yaşlı adam İsmet İnönüydü, muhatabı Süleyman De- mireldi ve hadise biten haftanın son günü Ankarada, Başbakanlık makamında cereyan etmekteydi- uy- sal bir tarzda: — Peki. O halde, görüştüğümüz konuları olduğu gibi söylerim" ce- vabım verdi. Başbakanın istediği (buydu. İs- met İnönü kapının önünde, bekledi- ği gibi gazetecilerle karşılaştı. halefet Liderinin, Başbakanı ziya ret etmek talebi duyulmuşta ve ta- bii bu, hem merak, hem sansasyon yaratmıştı. İnönü derhal etrafını sa- ran genç muhabirlere Başbakanla konuştuğu iki konuyu açıkladı: Öğ- retmenler ve Gençler konuları. Fakat bu, Başbakanı korktuğu ihtimalden kurtarmadı.- o Haftanın başındaki gün teokratik bir sistem istediği için artık hem Demirele, hem İnönüye karşı olan, komünizm ve komünizmle mücadele anlayışı Turalla Sirk olduğu için de ona arka çıkan bir gazete, manşetinde, Başbakanla Muhalefet Liderinin bu- luştuklarında konuştukları konu o- larak şunu ilân ediyordu: o Genel Kurmay Başkanının durumu! Bu- nu, o gazetenin ilânından evvel de başkaları, zaten düşünmüşlerdi ve çok kimsenin aklından derhal bu mesele geçmişti. Halbuki İnönüyle Demirelin ko- nuşmalarında Cemal Tural adı da, GenelKurmay Başkanlığı da bir tek defa, ama bir tek defa bile geçme- di ve bunlar hakkında en ufak imâ dahi yapılmadı. Ama meselenin, De- mirel tarafından takdir edilmeyen, İnönü tarafından ise takdir edildi- ği için doğrudan doğruya belirtilme- yen önemi bu ihtimali kendiliğinden ve hiç aslı, esası yokken hatırlara getirdi. Bir notun hatırlattığı İpönüyü Başbakanla (görüşmeye iten sebep, daha doğrusu sebeple- rin sonuncusu Teknik Üniversite Se- natosu tarafından Öğrencilerin, ya- ni Gençliğin durumuyla ilgili ola- rak hazırlanan rapor oldu. Öğren- cilerin bir süredir polis ocopuyla karşı karşıya gelmeleri tecrübeli İ- nönüyü sadece üzmekle kalmıyor, onu aynı zamanda endişelendiriyor- du. "Bütün tedbirleri o anlıyorum. Ama dikkat ediniz, elinize öğrenci kanı bulaşmasın. Aksi halde kendi- nizi kurtaramazsınız. Böyle hallerde kimse kurtulamaz" derken, dile ge- tirdiği endişe buydu. İkinci bir mesele, son zamanlar- da öğretmenlerin maruz kaldığı bas- kıydı. Öğretmenler, İktidar kendile- rine karşı cephe almış gibi görün- İnönü Başbakanlık önünde Tefsir yok... AKİS düğünden, bundan cesaret bulan bazı çevrelerin hışmı Düşmanlık her gün daha ço yor ve Milli Eğitim Bakanlığının, Bakanının bum an yaptığı muamele kırıcılaşıyordu. Bu da, İsmet İnönü- ye,konuyu bir defa daha Başbakana duyurması gerektiği inancını verdi. -Bunu, daha önce de yapmıştı-. Başbakan iki konuda da anlayış gösterdi. Tabii onun da kendi görü' şü vardı ve bunu Muhalefet Lideri- ne söyledi. Teknik Üniversite Sena- tosunun raporunu o da almış ve o- kumuştu. Ama, bir başka mesele vardı: Gençler çalışmıyorlardı. Daha çok, politika yapıyorlardı. Rektör- lerin, profesörlerin de o şikâyetiydi bu, Gençlik teşekküllerinin başında mütemadiyen sınıfta kalan kimseler vardı ve bu, artık profes- yonellik ai Bunun önlenmesi gerekmez miydi İsmet İnönü de bu durumun kar- şısındaydı. İnönünün kendi iktidarı sırasında bir ara, sınıfta kalan bir öğrencinin gençlik teşekküllerinde görev alabilmesini yasaklamayı dü- şündüğü gerçektir. Ancak İnönü: " — Gençler politikayla, yani memleket meseleleriyle ouğraşacak- lardır. Bu onların hem hakkı, hem görevidir ve dünyanın bütün de- mokrasilerinde böyledir" dedi. Demirel bunu kabul etti. Kabul etmediği, partilerin Üniversitede teşkilâtlanmalarıydı. "— Partilerin gençlik teşkilâtları var. Politikayı orada yapsınlar" di- ye düşünüyordu. İnönü, Üniversitede bir parti teş- kilâtlanmasından haberdar değildi. "Baktırayım" dedi. Hiç olmazsa prensiplerde ve fikir olarak iki li- der arasında birmutabakatın bulun- ması maalesef tatbikatı unutturma- ya kâfi gelmemektedir. "Sahip çıkınız" Öğretmenler konusu da buna ben- zer bir durumu ortaya çıkardı. Demirel öğretmenlere karşı hiç bir peşin hükmün sahibi değildi. Onla- rı tuttuğunu bile söylemedi. Gittiği yerlerde sırtlarını okşuyor, defterle- rine güzel şeyler yazıyordu. Bir taz- yik ve tedhişten haberdar değildi. Meselede mübalâğa vardı. İsmet İnönü öğretmenleri övdü. 4 Şubat 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: