4 Şubat 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

4 Şubat 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN İki Türkiyede iki adam biraz şartların, biraz havanın, biraz da talihlerinin neticesi memleketin en önem- li iki teşekkülünün bugün başındadırlar. Bunlardan bir tanesi, partisi seçimlerde çoğunluk sağladığından dolayı Başbakanlık makamındadır ve Türkiyenin ka- derinde birinci derecede sorum sahibidir. Öteki ise, tesirli bir hareketin önderi olarak yurt sathINda çe- tin bir mücadele vermektedir. Her halde ne Demirel, ne Ecevit bu önemli mev- kilere gelmelerini tamamile kendi bileklerinin hakkı saydıracak imtihanlardan ve tecrübelerden geçtikleri- ni, kendi kendilerine kaldıklarında iddia etmektedir- ler. DemirlLin Af.- Genel Başkanlığına ve Ecevitin C.H.P. Genel Sekreterliğine seçilirlerken şartlara, ha- vaya ve talihe kendilerinden ekledikleri sadece zeki davranış, duruma doğru teşhis koymak ve "aranılan adam" olacakları intibaıı verebilmelerinden ibaret- tir. Gerçi bu savaşta Demirelin ve Ecevitin kullandık- ları silâhlar aynı olmamış, çok zaman birbirine tama- mile zıt silâhlar olmuştur. Ama bu silâhların, iki ada- mın mensup bulundukları teşekküllerde geçer akçe silâhlar olduğunu kabul etmemek imkânı yoktur. E- ğer A.P Genel Başkanı kendi Büyük Kongresinde "Ben sabahları dua etmeden kahvaltı sofrasının başı- na oturmayan bir ailenin mensubuyum" diyecek yer- de açıkça ve mertçe "Evet, ben masonum! Ne varmış bunda?" deseydi ihtimal ki seçildiği mevkii başkasına kaptırırdı. Buna mukabil C.H.P. Genel Sekreteri son Kurultayda tavşana kaç, tazıya tut deseydi ve lafları ağızında geveleseydi, "Ortanın Solu hareketi bir yeni harekettir ve ben bu harekete inanıyorum" diyecek yerde "Canım, bu Ortanın Solunda ürkecek ne var? C.H.P. zaten, kurulduğu günden bu yana ortanın so- lunda sayılır" deseydi Kurultay ve İsmet Paşa, her halde kendilerine başka bir havari bulurlardı. Silâhla- rın başarıyı kazandırmış olması, bunların ikisinin de meşruluğunun delilini teşkil etmese de, her halde iyi seçilmiş bulunduklarım ispatlamıştır. Şimdi Demirel ve Ecevit, yaptıklarının ve söyle- diklerinin getirmesi tabii ve makul tenkitlerin, hü- cumların, acıtıcı okların dışında bir başka düşmanlı- gın hedefidirler. Ecevit Cumhuriyetten iki yıl sonra doğmuştur. Demirel, bir yıl.. Onların bu genç yaşların- da, şimdi işgal ettikleri yüksek katlara, çok kimse merdivenlerden tırmanmaya çalışırken asansörle, bir- denbire çıkıvermeleri durumda büyük haksızlık oldu- ğu hissini, bilhassa merdiven yolcularının yüreklerin- de uyandırmıştır. Bu hissi, iki adamın tecrübesizlikle- ri dolayısıyla beliren endişeyle karıştırmamak lâzım- dır. İkincisi ne kadar masum ve dürüstse, birincisi o nisbette sakattır. Eskilerin "istirkap hissi" dedikleri, işte budur. Halbuki dünyada hiç bir gerçek başarı, devamlı şöhret veya devamlı servet, devamlı itibar veya de- vamlı beğenilme şartların, havanın veya talihin neti- cesi olarak kalmamıştır. Şartların ve havanın, de- vamlı başarının kapısını bazılarına araladığı, bazıla- rına aralamadığı doğrudur ve zaten talih unsuru da budur. Ama, aralanan kapıdan geçen herkesin gerçek 4 Şubat 1967 Adam Metin TOKER başarıya mutlaka ulaşması gibi kaide yoktur. De- vamlı şöhret veya devamlı servet, devamlı itibar veya devamlı beğenilme şahsi yl üstün vasıf, ciddi kültür, aralıksız zihni ve bedeni çalışmayı gerektirir. Eğer bir mevkiye gelişte haksızlık varsa, o haksızlık mutlaka bir tasfiyeyle neticelenir. Allanın değirmen- leri yavaş öğütür ama, iyi öğütür. Dünya ne kadar kuyruklu yıldız görmüştür ki şimdi bunların adını dahi hatırlayan yoktur. Uzağa gitmeye ne hacet? Bizim kendi memleketi- mizde bunların örneklerini bulmak için biraz geçmi- şe bakmak ve biraz hafızayı çalıştırmak yeter. Nice isimler politika sahasında, sanat sahasında, iş adam- lığı sahasında, yazarlık sahasında zaman zaman top gibi patlamışlar, bir süre herkes onlardan bahsetmiş, herkes onlara gıpta etmiş de bunların gelişleri sade- ce şartların, havanın ve talihin neticesi olduğundan sahne ışıklarından gidişleri de o kadar çabuk olmuş- tur. Asansörle çıkılan katlarda oyunla, hokkabazlıkla, gözboyacılığıyla devamlı kalındığı şimdiye kadar gö- rülmemiştir. Buna mukabil, yükselişleri çabuk oldu- gundan dolayı haklarında bir ara "Nereden çıktı, bu zibidi?" diye düşünülen bazı insanlar, gerçek başarı- nın unsurlarına malik bulunduklarından bugün dün- yanın ve insanlığın iftihar konularıdır. Türkiyede bugün sahne ED altında bulu- nan iki adam, iki taze isim ha kesin hükmü vermek için vakit henüz gelmiş sayılmaz, Gerçek va- sıflara sahipseler başarıları devamlı olacak, araların- dan biri veya ikisi de o mevkilerin adamları değillerse oralardan zaten düşeceklerdir. e Asansörle çıkmanın karşılığı, inişin de asansörle olmasıdır. Demirelin ida- resindeki A.P. İktidarı gittikçe daha geniş kütleleri hayal sukutuna uğratmaktadır ama bu iktidar bazı doğru dönüşleri yapmayı bilmiş ve Demirel, önünde açılmış iniş asansörünün içine henüz girmemiştir. Bu onun, şansını yitirmediğinin ifadesidir. Şansı gittikçe incelse bile... Ecevitin durumunu daha iyi biliyorum. İzmir ge- zisinde beraber oldum, son Güney gezisinde beraber oldum. Gördüğüm, C.H.P.'nin genç Genel Sekreterinin bilinmeyen bazı vasıflarının belirmekte (o bulunduğu- dur. Demireli kurtaran, bilinmeyen değil, bilinen va- sıfları olmuştur. Bunlara bir yenisini eklemedi. Aksi- ne, eksiklerini su üstüne çıkardı. Ecevit, öteki yönde seyrediyor. İki "yeni adam"ın ikisi de, şu anda mücadeleleri- ni yapıyorlar. İkisinin de kendileriyle mücadele edil- mesini tabii görmeleri ve bu mücadeleye karşı değil, mücadelenin içinde gerekeni yapmaya çalışmaları bir iyi nottur. Devamlı başarı, ona giden yol elbette çetin olduğundan dolayı bunca şeyi, üstün vasfı ve ciddi kültürü, aralıksız zihni ve bedeni çalışmayı gerektir mektedir. Her şey bedavadan edinilebilir, fakat beda vadan edinilen şey kalmaz. Politika sahamız öylesine fakir ki gönül oradaki boşlukların, doldurulsun da kim tarafından doldura- nına doldurulmasını istemeden edemiyor. Onun için, bekliyoruz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: